SeokJin POV;
Kolumda bir el hissettiğimde anında o elin sahibine döndüm.
Namjoon sımsıcak gülümsesi ile bana bakıyordu.
Tanrım,bu çocuk çok güzel gülüyor.
Bu kadar harika olması çağa karşıydı,resmen her şeyi güzeldi,Jeongguk gibi.
Evet evet biliyordum, tam bir kaşar gibi düşünüyordum ama bu benim elimde olan bir durum değildi. Bir şekilde düşünuyordum işte.
Jeon nasıl harikaysa, Namjoonda o kadar harikaydı.
"Pamuk şeker ister misin Seokkie~?"
Tanrım! O bana aegyo mu yapmıştı?
Umarım yanlış duymuşumdur çünkü kalp krizi geçirmeme ramak kalmıştı.
Utangaçca saçlarımı karıştırıp gülümsedim.
"Olabilir." Bana hâla gülümseyerek bakıyordu.
Ama bir an duraksadı ve bana döndü.
"Seok."
Mevzuya gireceğimizi anlamış derince yutkunmuştum.
"Hhım?"
Artık bedenini tamamen bana döndürmüştü,gözleri gözlerimdeydi.
Açık vermemeliydim.
"Jeon." Duraksadı ve hey! Ona ben Jeon diyebilirdim.
Bunu Jeonggukta dile getirmişti.
"Senin parlatıcını nereden biliyor?"
Gözüme sanki şüphesini saklamak istiyormuş gibi bakıyordu.
Sakince cevapladım.
"Biliyorsun,aynı evde yaşıyoruz ve elbette ki eşyalarımızı kullanıyoruz o ise ben parlatıcımı sürerken istemişti. O sayede biliyor."
Sakince hımladı,umarım inanmıştır.
Sonra ise elini omzuma atıp kendine çekti,vücudumu.
Burnunu saçlarıma gömüp soluklandı.
Huzurlu hissetmiştim. Güzel hissettirmişti.
"Anlıyorum ama Jeongguku çok sevdiğim söylenmez. O yüzden yakın olmanı istemiyorum mümkünse görmezden gel onu."
Uh, bu imkansızdı.
Uzak mesafeden bile beni aurası altına alıyordu.
Ona çekilmem önlenemezdi.
Sadece başımı salladım.