Kafama diktim elimde ki kahve bardağını.
Sanki dünden kalmaymışım gibi hissetmiştim ama alakası yoktu sadece duygu patlaması yaşamıştım o kadar.
Tabii, bu duygu patlaması sırasında Jeon ile baya samimi olmuş ona derdimi anlatmıştım ve o ise şaşıralacak bir şekilde dinleyip yorum yapmıştı.
O iyi biriydi.
"Hey hey! Hadi ama normalde erken uyanan sen olursun,restoranta gitmemiz lazım!" Birde bu vardı ya.
Artık restoranta gitmeye bile üşenir olmuştum,sadece uyumak ve uyumak istiyordum.
Elimle saçlarımı dağıtıp,mor gözaltlarım ile ona baktım.
Yüzümü gördüğü an şaşırmış olacak ki duraksamıştı.
"Ne oldu? Hayalet görmüş gibi bakıyorsun." Ve yüzümü masaya gömdüm.
O ise kısıkça gülmüş, "Farkında mısın? Bok gibisin." Bende gülümsemesine karşılık verdim.
"Teşekkürler çünkü bilmiyordum."
Güldüm.
"Gerçekten bok gibiyim."
Bu Kim SeokJin'in kendini gömmesiydi.
***
Elimdeki işi bitirdiğim an önüme gelen tarifi yapmaya başlamıştım.
Burada iş böyle ilerliyordu.
Mola yok hep devam et.
Ama güzeldi işte bir bakıma,sonuçta düşünecek vakit olmuyordu.Alnımda biriken terleri kolumla sildim gerçek anlamda yorgun hissediyordum.
Hem fiziksel hem ruhsal.Bu aralar bir şeyler yemiyor,içmiyordum.
Garip hissediyordum,dakika başı kusasım geliyordu sebebsiz."Hadi çabuk olun! Bunları yetiştirmeden bugün kimse bir yere gitmiyor! Elindekini yetiştiremeyenin mesaisini uzatırım ona göre!"
Şefin gürültülü konuşması midemi iyice büzmüştü.
Ortamdan yükselen onaylayan sesler şefi mutlu etmiş olmalıydı ki şimdi yüzünde bir gülümseme vardı.Gurur duyarmış gibi.
Ki burada ki her işçi o kadar işinde başarılıydı ki gurur duymakta sonuna kadar haklıydı adam.
Herkes işini aşkla yapıyordu bence bu büyük bir artıydı.
Yanıma yaklaşan şefi gördüğümde kendime çeki düzen verdim.
Yanıma gelip gözümün içine bakmıştı.
"Bay Kim,hasta mısınız?"
Başımı iki yana salladım.
"Merak edip sorduğunuz için teşekkür ederim efendim ama değilim,sağlığım yerinde."O ise ağzının içinde bir şeyler gevelemişti.
"Af buyurun efendim sizi anlayamadım." Gülümsedi ve omzumu patpatladı.