ARAYIŞ 3. BÖLÜM

24 9 0
                                        

Karanlıkta aradığın her ne olursa olsun, karanlığın parçası olarak kalır. Onu bulana dek... Bulduğunda hala karanlıkta ise, karanlığın parçası olmaya devam eder. Yine ne olduğunu, bilemezsin, göremezsin.

Karanlık bir gece yarısı, yatağından kalkıp kapıya doğru yürüdü.

Merdivenlerden indi ve Beyoğlu'nun arka sokaklarına doğru yürümeye koyuldu. Sisliydi gece ve sessizdi. Bir çığlık duydu ve çığlığa doğru koşmaya başladı. Karşısında gördüklerine inanamıyordu. Her yan karanlıktı ve karşısında eli, yüzü kana bulanmış, bir adam vardı. O adam Ahmet'in kendisiydi. Bir iki adım arkasına doğru yürüdü. Yanındaki binanın kapısına baktı. Sokağın köşesinde ki sokak lambasından gelen ışığın çarptığı iki beden ve bedenlerin kapıya düşen gölgelerine baktı kafasını gökyüzüne kaldırdı ve binaların teker teker yıkıldığını gördü. Kıyamet günü gibiydi. Kendisinin yanından önce, ardından arkasına bakmadan, koşmaya başladı. Attığı her adımda, bir bomba sesi duyuyordu. Her bomba sesinde, bir binanın yerle bir oluşunun hissediyordu. Çığlıklar artmıştı.

Sürat ile koşmayı sürdürdü. Tophane sahiline kadar koşmuştu. Bomba sesleri ve çığlıklardan uzaklaşmıştı. Nefes nefese kalmış ve eğilmişti. Ayağı kalkıp, arkasını döndü, şehrin başına gelenleri görmek için. Karşısında yine kendisini gördü ve yattığı yerden aniden sıçradı. Ter içinde kalmış ve nefes nefeseydi. Odasına Güneş ışığı, perdenin ardından inceden giriyor ve odada ki tozları tane tane seçebiliyordu. Kafasını, diğer taraftaki saate çevirdi. Saat on bire geliyordu. Yataktan kalkıp, banyoya gitti ve yüzünü yıkadı. Ardından Zeynep'in mutfakta hazırlamış olduğu kahvaltıyı yaptı.

Dişlerini fırçaladı, duşa girdi ve üstünü giyinip bavuluyla beraber dışarı çıktı.

Evin önüne bir taksi yanaştı. Önce el etti. Ardından binmekten vazgeçti ve " Kusura bakmayın" deyip yürümeyi seçti. Birkaç dakika yürüdükten sonra, geçen ilk taksiye elini uzattı ve bavulunu bagaja koyup ön kotluğa oturdu.

-Hava alanına gidebilir miyiz? Dedi. Taksici:

-Tabi efendim. Diyerek taksimetreyi açtı ve yola koyuldu.

-İlk defa takım elbiseli bir taksi şoförü görüyorum, bugün özel bir gün mü? 

Taksici tebessüm etti:

-Efendim, umarım bugün sizin için özel bir gün olur. Özel günlerin tümü, biz insanların koyduğu imgelerden ötesi değil. Aslında, istediğimiz her gün özeldir. Bunu bir bilge adam, böyle söylemişi.

Taksicinin dolu ve bilgece konuşması Ahmet'i etkilemişti. Yol boyu geçtikleri yerleri seyretti. Gece kondu mahalleleri. Uzun, yüksek viyadükler ve otobanda hareket eden binlerce taşıt. Binlerce taşıttaki, binlerce insan...

-Efendim geldik, dedi taksici. Bir anda sıçramıştı Ahmet: 

-Teşekkür ederim dedi. Parayı uzattı. Para üstünü Ahmet'e uzattı. Parayla beraber bir adette kağıt. Ahmet kağıda baktı, ardından Taksiciye:

-Teşekkür ederim. Dedi ve çıkıp bavulunu aldı.

Kağıtta "Efendim sizin için geldik, kalbinizin sesini dinleyin zihninizi ele geçirdiler" yazıyordu.

Bir şeylerin yolunda gitmediğini biliyordu. Oldukça şaşırmıştı. Hava alanına girmeden, düşünmeye başladı. Başına bir ağrı saplandı, bir yandan içeri girip, Ankara'ya gitmek isterken, diğer yandan anlar içinde vazgeçmeyi yaşadı.

Onun için geldiklerini anlatmaya çalışan, şık takım elbiseli bilge bir taksiciyle her zaman karşılaşılmazdı. Diğer tarafta da, daha önceden görmüş olması gereken, ancak görmediğini düşündüğü ailesi. Ne oluyor yine? Yolunda gitmeyen bu şeyi, nasıl bulacak? Kendi sorularını cevaplayamayacak kadar karmaşık olmaya başlamıştı yine. Ve telefonu titremeye başladı. Telefonu çıkarttığında ekranda "Sevgilim" yazıyordu. Kimdi? Neydi bu sevgili? Zeynep gerçek miydi?

ARAYIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin