NÖROGRAM

16K 908 121
                                    

Dora'nın ayak sesleri kulaklarının menzilinden çıktığında yeniden tüm odağı makinaya yöneldi. Karşısında duran makinayı incelerken, gördüğü rüyalar gözünde canlanıyordu. Yüreğinde kabaran öfkeyle Nörogram'ı parçalara ayırmak istiyordu. Koca bir hayat elinden alıp hayallerle yaşatılmış, onu insan yapan bir çok duygudan mahrum bırakılmış bir insandı ve tüm bunlara şimdi karşısında duran makine sebep olmuştu. Ona gösterilen bir hayali acıdan ötürü tüm kadınları bir obje gibi gören bir adam olmuştu. Ona sundukları hayatın içinde aşk, acı ve sevgi vardı fakat tüm bunlar hiç bir zaman elle tutamadığı bir anının ince sızısı kadar yoğun ve ancak öğle şekerlemesinde görülmüş düş kadar gerçekti. Çocukluğu ve gençliği boyunca gerçek manada aşık olamamış, sevmemiş, ağlayamamış ve özlem nedir bilmemişti. Çoğu gece küçük bir çocuğun çığlıkları ile uyandırdı. Bazen kız bazen erkek bunun o hayvanlar için pek önemi yoktu. Cüneyt gördüğü haberlerden bilinç altına yerleşen şeyleri gördüğünü düşünürken gördüğü o iğrenç rüyaların damarlarında akan kan kadar gerçek olduğunu anladığında zaten eksik olan ruhundan koca bir parça kopup gitti. Kendi kendine hepsi mi gerçekti diye düşünmeye başladı. Olamazdı gerçek olamayacak kadar iğrenç bir durumdu, daha altı yaşında bir kız çocuğu, bir hayvan tarafından tecavüze uğrayarak melek olup göğe yükselmişti. İşte o gün insanlığın kıyameti kopmuş geriye ruhsuz, vicdansız iki ayaklı konuşabilen hayvanlar kalmıştı dünyada.

Geçirdiği son gün Cüneyt'in hayatını öylesine değiştirmişti ki artık bir kaç gün önce olduğu kişi değildi. Zihnine hakim olamıyor, kelimenin tam manasıyla anı yaşayarak olaylara ayak uydurmaya çalışıyordu. Saatlerce Nörogram'ın karşısında oturarak makinayı inceledi, kalbi onu parçalara ayırmak için nedenler sunuyor zihni buna hakkı olmadığını en azından bir süre beklemesi gerektiğini söyleyerek Cüneyt'i dizginliyordu. Gece yarısına az bir zaman kalmıştı ki duyduğu ayak sesleriyle irkilerek kendine geldi. Cüneyt'i gerçekliğe döndüren Dora olmuştu, elindeki tostu ve ayranı Cüneyt'e uzatırken yüzü, tıpkı ''Mona Lisa'' tablosu gibiydi bir yarısı şefkatle bakıyor öteki tarafında öfke ve dehşet hüküm sürüyordu.

"Tüm gün hiç bir şey yemedin bayılmadan önce bunu ye!"

Kadının sesi de yüzünden farklı değildi, sözler ilk önce öfkeyle adamın kulağına ilişirken sonlarına doğru yumuşamaya başladı. Cüneyt derin düşüncelerin peşinden uzaklara dalıp gitmiş saatlerce kıpırdamadan öylece oturup Nörogram'ı izlemişti, Dora'nın elinde duran tostu alıp saniyeler içinde yiyecek kadar acıkmıştı. Elleriyle saçını kaşıdı, gözlerini ovuşturduktan sonra sahte bir gülümsemeyle konuşmaya bir yandan da kadının elindekileri almaya koyuldu.  

"Şey, aslında bir şeyler yesem iyi olacak."

Elindeki tostu gözleriyle inceledikten sonra küçük bir ısırık alarak Nörogram'a istemsizce kaçamak bakışlar savuruyordu. Dora Cüneyt'in ürkek bakışlarını fark ettikten sonra makineye doğru yürümeye başladı. 

"Korkmana gerek yok, ben neredeyse her gece yapıyorum bunu." 

Sözlerini bitirdiğinde, makinenin tasmaya benzeyen metal başlığını eline almıştı. Gözlerini bir an olsun kadından ayırmayan Cüneyt, elinde ki tost ve ayranı masanın üzerine bırakarak Nörogram'a yaklaştı. Dora küçük adımlarla sessizce Cüneyt'e yaklaşarak Cüneyt'in söyleyeceklerini dinlemeye koyulmuş, adamın tepkisini merak ediyordu. Adam makinenin kontrol paneline sanki aşina olduğu bir şeymiş gibi dikkatle bakıyordu. Sol tarafında ki kadına dönerek gözlerini kadının yüzünde sabitledi. Gözleri her zaman olduğundan daha iri, yüz çizgileri keskindi.

"Korkmuyorum, nefret ediyorum. Gurur duyacağım bir geçmişe sahip değilim fakat şimdi olduğum kişi olma hakkı bana verilmedi. Ben hayatım boyunca olmak istediğim insan olduğumu düşünürken aslında olduğum kişinin bir başkasının böyle olmamı istediği için böyle bir adam olduğumu öğrendim." 

Magnum Opus +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin