Gözleri tamamen açılmış yüzündeki dehşet kendini teşhir ederken, adamakıllı korkmuştu, titreyen sesiyle konuşmaya başladı.
''Ona ne oldu? Yoksa, yoksa o...''
Daha fazla konuşmasına izin vermeyen Oylum, lafını keserek araya girdi.
''Hayır hayır o sadece uyuyor ve gayet sağlıklı.''
Celal de henüz rahatlama belirtileri görünmüyordu hala korkudan titreyen sesi titriyordu.
'' O zaman neden sedyede yatıyor ve başındaki o şeyler ne?''
Üzerinde ki şoku atlatan Oylum, ''Sen hiç bir şey hatırlamıyorsun anlaşılan ve bunları anlatması gereken kişi ben olup olmadığıma emin değilim. Merak etme o çok iyi birazdan kendine gelecek şimdi bana güven ve o uyanana kadar burada otur benim yukarıda bir şeye bakmam lazım hemen geri döneceğim.''
Oylum konuşurken bedeni derin bir buhran halinde olan Celal'i büyük salondaki masanın yanına kadar getirmişti. Celal tepkisiz kalarak Oylum'un yönlendirmeleriyle geldiği masadan Nörogramı ve Cüneyt'i görebileceği bir sandalyeye oturarak gözlerini bir an olsun kırpmadan korkuyla Cüneyt'i izlemeye koyuldu. Celal'in bir süre burada yalnız kalabileceğine ikna olan Oylum, neler olup bittiğini anlamak için hızla merdivenlerden yukarı çıkarak Dora'nın odasına gitti. Korkuyla Dora'nın kapısını açmak üzereyken neler olduğuna anlam veremiyordu. Dora ve Cüneyt'in çocukları bulmak için yola çıkmış olduklarından emindi, üstelik Dora'nın söz konusu çocuklar olduğunda asla geri dönmeyeceğini bilecek kadar onu tanıyordu. Cüneyt, tüm bunların yanında tek başına Nörograma bağlanmıştı ve Dora böyle tehlikeli bir işe asla izin vermezdi.
Odadan içeriye girdiğinde gözüne ilk ilişen derin uykudaki Dora oldu. Miskinlik yapan normal insanlar gibi uyuyordu fakat hemen her konuda disiplinli olmaya özen gösteren Dora'nın yapacağı bir iş değildi. Bu durum karşısında başında şiddetli bir ağrı belirdi, Dora belki sağ idi, ama kötü bir şey olduğu da gün gibi ortadaydı. Bir kaç adım savurmaya kalmamıştı ki yerde ki çamur kaplı kıyafetleri gördü. Odaya çamurlu botlarla girilmiş ve pis kıyafetler gelişi güzel etrafa saçılmıştı. Tüm hücresini kaplayan korku ve merakın flört ettiği duygularla yatağa ürkek adımlar attı. Biraz daha yaklaştığı vakit kadının yüzündeki kurumuş çamurları fark etti. İki elini ağzını ve burnunu kapatacak şekilde yüzünde birleştirdi, gecenin onlar için tahmininden de kötü geçtiğini anlamıştı.
Dora'nın baş ucunda bir süre derin nefesler alıp verdi, önce Dora'yı izliyor sonra ne yapacağını düşünerek başını odanın tavanına kaldırıyordu. Sonunda bütün cesaretini toplayarak Dora'nın omzuna dokundu.
''Yapma, Dokunma ne olur!''
Dora'nın bu ürkmüş cılız sesi Oylum'u dehşete düşürmüştü. Hızla elini geriye çekti aynı anda kendisi de geriye iki adım atmıştı.
Mırıldanarak, ''Neyi, ne yapmayayım, size ne yaptılar böyle?''
Çoktan Dora derin uykusuna dönmüştü, onu izlerken tekrar dokunmak şöminede yanan ateşe elini uzatmakla eş değer bir durumdu, buna cesaret edemeyerek odadan dışarıya çıktı.
***********************************
Gözlerini açtığında eskimiş yüksek tavan buğulu bir şekilde belirdi ve yavaş yavaş netleşmeye başladı. Düşünceleri derin mavilikler kadar derin ve ıssız bir ada gibi boştu bir an her şey silinip gitmişti. Kendini karanlık derin bir boşluğa düşer gibi hissetti. Üzerindeki mayhoş hali silmek için başını silktiği zaman başındaki metal başlığın soğukluğu belirdi. Günlerdir yemek yememiş gibi açtı. Zihni yemek yeme düşüncesiyle dolup taşarken başındaki metal başlık ona merak duygusunun kendisini hatırlatmasına neden oluyordu. Elini başındaki kabloları çıkartmak için kafasına uzattığı anda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Magnum Opus +18
Science-FictionYetimhanede her türlü işkenceye reva görülen 100 çocuk! Aylar süren deneylerin ardından aralarından seçilmiş 12 çocuğun hayat öyküsü... Acı... Yalan bir hayat... İntikam.... Macera... Kitabın türü - Bilim kurgu & Macera Bu kitap +18 yaş üzeri sakınc...