5 YIL SONRA
MAHİR'İN AĞZINDANKaranlık bir sabah daha açılmıştı gözlerim. Aciz bedenim bugün de bu dünyada fazlalıktı. Bugün de yüktüm etrafımdakilere.
Annem odama gelip kollarımdan tutarak sandalyeme oturtunca tekerlekleri sürükleyip salona geçtim. Zoraki birkaç lokma boğazımdan geçerken evde yine huzursuzluk vardı. Hasret yine konaktakileri kızdıracak bir şey yapmış, babamdan yediği dayakla köşede pusulmuş ağlıyordu. Babam ise söylenip duruyordu.
"Bu kapıya gelip ilk isteyene vereceğim seni. Kör, topal, yaşlı dinlemeden. Evin beyi senin neyine baksın aptal."
Annem, babam ve Hasret, yaşadığımız konağın hizmetlileriydi. Hasret ise Ömer beye takmıştı kafayı.
Kahvaltımı yaptıktan sonra odama geri dönecekken sandalyemi tutan annemin elleri engel olmuştu odama gitmeme.
"O odaya girmek yok. Dışarı çıkıp biraz hava alacaksın."
"Bırak beni anne. Dışarı çıkmak istemiyorum."
"Odaya kapanıp akşama kadar bilgisayarın başından kalkmıyorsun. En azından avluya çıkacaksın. Bak çocuklar dışarda. Keyfin yerine gelir biraz."
"İstemiyorum anne." Diye ısrar etsem de annemi ikna edememiştim. Sandalyemi sürükleyip avluya çıkarmıştı beni.
Berfin ve Eyüp, Ömer beyin çocuklarıydı. Berfin, topladığı çiçeklerle yanıma gelince birini bana uzattı.
"Mahir abi, bu çiçeği senin için kopardım. Diğerleri annem için." Derken sesi titremişti.
Annesi Elif Hanım birkaç yıl önce bebeğini doğururken vefat etmişti. Kardeşi Nazlı Hanım ise ablasının ölümünden sonra Ömer abinin kardeşi Harun'la evlenmişti. Ablasının çocuklarına sahip çıkıyordu.
Hayatımda Ömer abi kadar eşine düşkün bir adam görmemiştim. Sürekli onun mezarına gidip dua ederdi. Mezara gitmediği gün yoktu.
Hasret'in ise tek derdi Ömer abiyi elde etmekti. Onun, karısına olan sevgisini görmeyecek kadar kördü. Ailece evden kovulmamıza sebep olacaktı yakında.
Hayat devam ediyor, kuşlar uçuyor, çocuklar oynuyor, insanlar yürüyordu. Hatta böcekler, hayvanlar bile yürüyordu. Hayat normal seyrinde devam ederken normal olmayan tek şey bendim. Çalışıp ailemin ihtiyaçlarını giderecek yaştayken sandalyeye çakılıp kendi ihtiyaçlarımı bile göremez duruma gelmiştim.
"Anne! Anne nerdesin? Anne içeri al beni."
"Ben alırım Mahir abi." Diyen Eyüp hızla yanıma koşup kapıdaki bariyeri aşmama yardım edince içeri girebilmiştim. İçeri girmek için bile küçücük çocuğun yardımına ihtiyacım vardı.
Kendimi çok ezik, bitik hissediyordum. Odaya kapanıp kimseye yük olmadan yaşamak istiyordum.
Aradan geçen üç günde Hasret'in sesi çıkmamıştı. Yukarı gidip işlerle ilgilenmesine izin vermiyorlardı. Onun da işine geliyordu bu durum. Dayaktan moraran yüzünü saklıyordu herkesten.
Akşam yemeğinde babamın keyifli hali dikkatlerden kaçmamıştı. Nihayet ağzındaki baklayı çıkarınca anlamıştık keyfinin sebebini.
"Hazırlanın, yarın Hasret'i istemeye geliyorlar."
Hasret'i isteyen çoktu ama babam kimseye vermezdi. İlk kez böyle keyifli söylemişti. Sebebini ise anlamamıştık.
"Nasılsa yine vermeyeceksin. Boşuna çağırma eve." Diyen anneme sert bir bakış attı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİĞER YARIM
Historia CortaBEDEL SERİSİ 3 Fatma ve Mahir İki yaralı yürek Fatma'nın yarası yüreğinde Ailesinden sevgi yerine sürekli şiddet görmüş bir kız Mahir ise bedensel engelli Hayata küs, dünyaya küs Berdel karşılığı zorla evlendirilen bu iki yaralı yürek birbirine iyi...