(7)

11.8K 925 154
                                        

"Babamdan korkuyorum ama ölümden korkmuyorum. Babam orda beni ölümle tehdit etti. O sırada düşündüm ki sen benim kaderimsin. Babam zorlamasa bile kaderimden kaçmazdım."

"Peki ya yüzündeki hayal kırıklığı?"

"Seni görünce şaşırdım çünkü saklamışlardı benden. Hayal kırıklığı değildi. Hayal kurmuyorum artık ben."

Mahir sessiz kalmıştı yine. O susunca ben de sükutu tercih ettim.

Kolumdaki zorlanmayla gözlerimi açtığımda gün doğmuş, ortalık aydınlanmıştı. Kolumu zorlayan el Mahir'in eliydi. Tam anlamıyla kendime gelince Mahir'e sımsıkı sarıldığımı fark ettim. Mahir, uyandığımı görünce derin bir nefes almıştı.

"Kızım çeksene kollarını. Piton gibi dolanmışsın bedenime."

Kolumu geri çekmemle özgürlüğüne kavuşmanın rahatlığıyla kollarını hareket ettirmeye başladı.

"Sana da günaydın. Sabah sabah iltifatların hayatıma renk kattı."

"En az senin, benim hayatıma renk kattığın gibi, değil mi?"

Mahir yataktan doğrulurken ben de yataktan çıkmıştım. Yüzümü yıkamak için odadan çıkacakken Mahir'in sesiyle olduğum yerde durdum.

"Sana ihtiyacım olması hoşuna mı gidiyor? Zevk mi alıyorsun sana muhtaç hissetmemden?"

"Neden böyle düşünüyorsun? Neden zevk alayım?"

"Sandalyemin ne işi var orda? O sandalye hep burda durur ve tek başıma yatağa girip çıkabiliyorum. Senden yardım isteyeyim diye mi çektin onu oraya?"

"Gece uyanıp lavaboya gittim. O sırada bana engel olduğu için çekmiştim. Tekrar yerine koymayı unutmuşum." Derken sandalyeyi her zamanki yerine çektim.

"Ah tabi sana engel olmaması çok önemli. Sakat olan sensin çünkü."

"Neden kendine bunu yapıyorsun?" Sandalyesine kendi çabasıyla yerleşirken sert bakışları beni buldu.

"Ne yapıyormuşum kendime?"

"Sakat olan bacakların değil, sana böyle söyleten düşüncelerin. Engelin seni sakat yapmaz. Özel bir insansın sen. Bacaklarıyla imtihan olan özel bir insan. Ama sen bunun farkında değilsin."

"Günlük nutuk dozumuzu da aldık. Şimdi önümden çekilirsen lavaboya gideceğim."

Dört günümüz böyle geçti. Sessiz! Ben konuşmaya çalıştıkça Mahir'in cevabı azarlamak oluyordu.

Aynı odada, aynı yatakta iki yabancı. Beni istemediğini her haliyle belli ediyordu. Ona bir zararım dokunmuyordu. Konuşmak istemediği için ben de fazla konuşmuyordum. Yüreğinde başka biri de yoktu anladığım kadarıyla. Aynı yatakta, mümkün oldukça uzak yatıyordu bana. Odada başka yatacak yer olsa, eminim orda yatardı.

Alışıktım hor görülmeye. Annemi kaybettikten sonra üvey annemin eziyetlerine maruz kalmıştım. Sonra beni yanına alan abimin eşi tarafından istenmediğim için sözleriyle eziyet etmişti bana. Mecburen yine babamın evine dönmüştüm.

Ama burdan dönüşüm yoktu artık. Olsa da bir daha asla dönmezdim o eve. Mahir her soluğunda beni azarlasa da dövmüyordu. Dövemezdi de. Bu kadarına müsade etmezdim.

Mahir sessizce eziyet ediyordu. Tek ilgilendiği şey bilgisayarıydı. Zorunlu ihtiyaçları dışında ayrılmıyordu bilgisayarın başından.

Masadan geri çekileceği sırada tekerleği kabloya takılmıştı ve çıkamıyordu. Zorlandığını farkedince hemen yardımına koştum. Eğilip kabloyu çekeceğim sırada kolumdan tutup çekmesiyle kızgın bakışlarıyla karşılaştım.

DİĞER YARIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin