Herkese merhaba. Artık dördüncü bölüme girdiğimize göre ufaktan da olsa büyüdüğümüzü hissediyorum. Umarım gerçekten de öyledir. Yorum ve oylarınızı esirgemezsiniz umarım. İyi okumalar dilerim...
"Afedersiniz ama siz ne saçmalıyorsunuz şu an? Hayatımda ilk defa böyle bir şeyle karşılaşıyorum."
Cüretkar bir şekilde bana bakarken,
"Her şeyin bir ilki vardır."
dedi umursamazca. Bu neyin egosuydu? Nasıl kendine bu kadar güvenebiliyordu?
"Bakın Özgür Bey, oyunculuk her fırsatı değerlendirmektir ve siz bana o fırsatları elimin tersiyle itmemi söylüyorsunuz farkında mısınız?"
Sert bakışlarını gözlerimle buluşturduğunda, gözlerindeki ağırlığı adeta kalbimde hissettim.
"Kalben Hanım sizi kırmak istemem ama önünüzde sizi bekleyen bir sürü rol görmüyorum. İlk defa başrol oyuncusu olacak birine göre çok cesaretli davranıyorsunuz. Bence şansınızı zorlamayın."
Gözlerim dolmuştu. O kadar çok sinirlenmiştim ki... Dudaklarımı birbirine bastırıp sakinleşmeye çalıştım. Özgür Bey ise hala o sert bakışlarının ağırlığını üzerime yığmaya devam ediyordu.
Aramızdaki sessizlik garip bir hal almaya başlarken, gözlerimiz birbirine kitlenmiş biri öfkeyle, diğeri de umursamazca bakıyordu. Sonunda aramızdaki sessizliği ilk o bozdu.
"Sanırım size bir şeyler anlatmak biraz zor. Bu rolü alırsanız sizin için yararlı olacak. Fakat-"
"Fakat ne?"
Bu iki kelimeyle içimdeki bütün öfkeyi dışarı bıraktım. Eğer kafamdaki o kötü şeyleri söyleyecek olursa son umudumu da kaybetmiş olacaktım.
"Bu teklifi reddedecek olursanız ne burada, ne başka bir şirket veya ajansta hiçbir reklam, dizi, filmlerde oynayamazsınız. Kısacası sizi bu sektörden silerim. Ama kabul edip, sadece bu ajansla çalışmayı kabul ederseniz emin olun ki tek başrol olacağınız proje bu film olmayacak."
Zaten dolan gözlerimden biri pes etti ve gözyaşım aktı sağ yanağımdan.
"Yani seçim sizin, kapı orada."
Eliyle kapıyı gösterdi. Hayatımın en önemli kararıydı belki de bu. Bütün hayallerimin anahtarını bir denize atmak ve onu bir daha bulamamayı kabullenmekti. Ama her şeyden öncesi benim itibarım, adımdı. Hiçbir kişiliksiz yüzünden kendimi ezdiremezdim.
Ayağa kalktım ve kapıya doğru yöneldim. Ah! Ne kadar da aptaldım! Adam resmen intikamını almıştı benden! Oyun oynamıştı benimle! Kapıdan çıkıp Cem'in önünden geçip giderken Cem neye uğradığını şaşırır bir vaziyette,
"Kız ne oldu? Bu ne hız? Kalben!" diyerek peşimden koşmaya başladı. Durmaya hiç niyetim yoktu. Ne gülmeye, ne de mutlu olmaya hakkım yoktu sanki. Umut olan her yerden bir yumruk yiyordum. Kim bilir kaç tane yumruk yemiştim bu yaşıma kadar?
Ben buraya ne hayallerle gelmiştim. Yıllardır çabaladığım hayalimin gerçekleşeceği umuduyla sevinirken beklemediğim bir an da yine bir yumruk yemek yerle bir etmişti beni. Çok bir beklentimin olmaması gerekiyordu aslında. Mutlu olmaya hakkım yoktu ki zaten.
Gözlerimden yaşlar akıp gitmek isterken tuttum onları. Çünkü ne zaman akıp gitseler, acım azalacağına daha da katlanıyordu.
Cem arkamda nefes nefese kalmış bir şekilde dururken,
"Anlat bana, yoksa rahatlayamazsın biliyorsun. Ne dedi sana o adam? Ne dedi de bu kadar üzüldün?"
dedi ve elini omzuma koydu.
![](https://img.wattpad.com/cover/191744674-288-k630451.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kusursuz Plan
Fiction générale"Beni sevmen de planının içinde miydi? Yoksa o da sonradan mı gerçekleşti?" İnandığım adam beni kandırmıştı. Onunla evlenmemi, ona aşık olmamı sağlamıştı. "Bu benim kusursuz planım. Ben yönetmen, sen ise benim başrolümsün. Ayrıca senaristte benim...