Çoğu kişi anksiyeteye lanet olası bir hastalık olarak bakarken bana göre öyle değil. Çünkü bence anksiyete bana hayatla ilgili çok şey öğretti. Hayat karşısında dimdik durmayı, ne olursa olsun hayallerinden ve hedeflerinden vazgeçmemeyi, bu hastalıkla tek başıma mücadele etmeyi, insanlara sonuna kadar güvenmemeyi, temkinli olmayı öğretti ki bunlar benim için büyük şeyler. Evet anksiyetesi olmayan insanlar için bu söylediklerim çok saçma gelebilir. Çünkü onlar hayatlarını normal olarak zaten böyle yaşıyorlar. Ama anksiyetenin bana kattığı benim için en önemli şey dalgalarla tek başıma boğuşabilmek. Evet atak gelir ama geçer. Bunun bilincinde olmak çok güzel. Tabi atak geçirirken bunu düşünmüyorum ama bunu artık söyleyebilmek bile benim için büyük bir adım. Anksiyetesi olanlar bu söykediklerimi çok iyi anlamışlardır.
Geçenlerde anksiyete konulu bir video izliyordum ve kız bir şey söyledi. Bu cümle o sırada ağlamama sebep oldu. Benim yaşadıklarımı başkaları da yaşıyor mutluluğundan ağladım. Cümle tam olarak şu şekildeydi "Anksiyetesi olmayan biri atak sonrası gelen mutluluk ve huzuru yaşamamıştır. Bu yüzden bilemez." Bu hayatımda duyduğum en güzel ve umut verici cümlelerden biriydi. Bunun üzerine düşündüm ve evet hayatımda belki de en huzurlu ve mutlu olduğum anlar atağın bittiğini farkettiğim zamanlardı. Yani artık olaylara bardağın dolu yerinden bakma zamanımız gelmedi mi sizce. Şimdi kendimize bir söz verelim. Artık olabildiğimiz kadar pozitif olacağız. Evet bu fazlasıyla zor bu yüzden hep değil olabildiğimiz sürece. Bu negatifliklerle dolu dünyada pozitif olmanın zamanı geldi de geçiyor bile.Anksiyetemiz de olsa umut ve pozitiflik olduğu sürece bu hayat yaşamaya değer. Biz yaşamaya değeriz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anksiyete Günlüğüm
Non-FictionÇoğu insana göre korku çocukken gelip geçen bir şeydir. İnsanlar düşünce gücüyle korkularını aşabilir. Evet bu doğru bir tespit. Ama ya korkunun gücü düşünce gücünden daha kuvvetli olursa. Ya insan ortada hiçbir sebep yokken kaygılanırsa.