7⭐

1.8K 82 51
                                    

İyi Okumalar...

Meri⭐

Oyuncular yeniden masada yerini alırken , kartlar yeniden karıştırılıp önümüze dağıtıldı. Rastgele seçilmiş dört kağıt eşit uzaklık mesafeyle önümüze dağıtıldı. Kağıt oyunlarını bilmiyorum , nasıl oynamam gerektiğini , nasıl hamle yapmam gerektiğine dair en ufak bilgim yoktu. Şansa ihtiyacım vardı ve ben hiçbir zaman şanslı değildim. Her Melek anne karnından kanatlarıyla doğardı, benim kanatlarım anne karnında bir hastalığa yakalanmış gibi çürüyüp yok olmuşlardı ve dünyaya kanatsız bir Melek olarak doğdum. Tanrı beni kusurlu bulmuş olmalı ki beni gökyüzünden aşağı atıp yeryüzünün en alt katındaki cehenneme düşürmüştü. Cehenneme... Yeraltı Tanrısı Hades'in kollarına. Kusurluydum, uçamazdım. Kaçmalıydım ama kaçamazdım. Tanrıdan merhamet diledim, beni alsın , saklasın bütün kötülüklerden , zülümlerden. Tanrıya sığındım onun merhametine. Hangi günahın bedelini ödüyordum. Bilmeden işlediğim günahım mı vardı ?
Onu gördüm , aniden sona eren günah kadar tutkulu. Bir cehennem cayır cayır yanarken bir o kadar da soğuk olabilir mi ?

Önümdeki dört kağıttan birini seçmemi istedi.
"Seç. Unutma seçtiğin kart ya diğer kartlara sahip olma hakkını verecek , ya da kartta çıkan kaderini kabul edip diğer kartlarla sahip olacağın hakları kaybedeceksin. Bu son oyun , başka şansın yok. "
Gözlerim dört siyah kartın üstünde gezindi. Siyah mat ve sadeydi. Hayatımda ilk defa bir oyunda seçme hakkı kazanmıştım. Yan yana dizilmiş eşit mesafedeki dört kartın sağdan sonuncusunu seçtim. Kartı önüme çekip açtım. Gülümsedim , meraklı gözlerle bana bakıyordu. Kartı işaret ve orta parmağımın arasında sıkıştırıp baş parmağımla kartı ona doğru çevirdim; J O K E R.
Diğer üç karta sahip olma hakkım vardı. Tanrı bu sefer bana merhamet etmişti. Masadaki diğer oyuncuların nefret ve tiksinti bakışlarını hissedebiliyordum. Çünkü bu seferlik oyunu ben alacaktım.

Önümdeki diğer üç kartı açtı.
Aşk , sadakat ve para. Üçünede sahiptim. Tanrı bu sefer benim tarafımdaydı. Bana kart destesini yeniden uzattı.
" Bonus kart, oyunu aldın. Bu da ikramiye. "
Elimi uzatıp destenin ortasından rastgele kart çektim; G Ö L G E !
Bir cadı gölgesi , bu uğursuzluktu , kötüye işaretti. Anlaşılan Tanrı beni yeniden yanına alırken Hades'in benimle ilgili yeni bir planı vardı. Beni cehennemde tutmak için günah işlememi sağlıycak bir oyun hazırlamıştı. Ama ben Persephone , değildim. Kartın diğer bir yüzü daha vardı, kartı ters çevirdim. Bir şarap kadehi ve yanında ikiye ayrılmış nar. Nar suyu, ben onu içmiş miydim ? KAHRETSİN ! Beni yeraltı dünyasına hapsetmişti. Nasıl yapmıştı ?

Ağzımda buruk , acımsı iğrenç bir tat vardı. Miğdem yeniden bulanıyordu. Gözlerimi hafiften araladım , başucumdaki lamba yanıyordu. Gözlerimle etrafı taradım. Berk yatağımın yanında duran tekli koltukta oturmuş baş parmağıyla alnını ovalarken bir taraftanda telefonla ilgileniyordu. Tamamen gerçekti , başucumda bekliyordu. Tıpkı eşine sadık, sevgi dolu bir adam gibi. Ama gerçek , sadece bir göz ilizyonundan ibaretti. Görüntüler dışardan izleyen biri için yanıltıcıydı. Üzerimdeki kıyafetlere göz gezdirdim, üstümü değiştirmişti. Evimi nasıl bul... Tabi ya geçen yaz Demir'den adresimi almıştı. Çantamdaki anahtarlada içeri geçmiştik. Saat kaçtı , her yer karanlık , şuan zaman kaybı yaşıyordum. Saat , gün ,tarih hiçbir şey yoktu aklımda.

Gözlerini telefon ekranından çekip yüzüme baktı. Uyandığımı yeni farketmişti.
_Meri... İyi misin ?
Öne doğru eğilip şefkatli bir babanın kızının saçlarını okşaması gibi saçlarımı okşuyordu.
_Cevap ver.
Diye emirvaki yaptı , bense onu donuk ve bilinçsiz bir yüz ifadesiyle izliyordum. Miğdemin güçlü bir şekilde kasılmasıyla yatakta hızlıca doğrulup oturur pozisyon alıp ayaklarımı yataktan çıkardım.
_Ne oldu kusacak mısın ?
Benimle beraber ayağa kalkıp yürürken ayağımı yatağın köşesine çarptım. Tökezlerken güçlü kolu belimi sarıp dengemi sağladı. Hızlı adımlarla lavaboya doğru yürüdük ,son anda kadamı lavabonun içine kafamı eğip çıkarttım. Miğdem bomboştu , sade su kusuyordum. Öğlenden beri hiçbir şey yememiştim. Kusmam bittikten sonra ağzımı çalkalayıp yüzümü yıkadım.
_Beşinci defa kusuyorsun bu iş tehlikeli olmaya başladı. Hemen hastaneye gidiyoruz.
Şuan ona tek kelime edemiycek kadar mecalsizdim. Odama geri döndük montumu ve atkımı giyinmeme yardım etti.  Çantanı alıp evden çıktık. _Hangi hastaneye götürüyorsun ?
_En yakınındakine.
_Beni doktoruma götür.
Emliyet kemerimi bağlarken bana baktı.
_Doktorun kim ?
_Furkan Düztepe.
Hızlıca arabayı çalıştırdı , yolda giderken hastaneyi tarif etmiştim. Umarım bu saatte klinikteydi. Hastaneye nasıl gittiğimizi pek hatırlamıyordum , yarı uykulu yarı uyanıktım kemerimi çözdü ve içeri geçtik. Hastanenin kokusu yüzünden miğdem takla attı. Berk doktorun adını vermişti , şanslıydık doktor burdaydı ve hastası yoktu, bizi hemen kabul etti. Berk'in bir eli belimde beni kendine yaslamış benim mecalsiz adımlarıma ayak uyduruyordu. Onu itip kendimden uzaklaştırmayı çok isterdim ama hiç mecalim yoktu, ayakta durabilmek için ona ihtiyacım vardı. Aciz ve güçsüzdüm. Ondan kaçıp gitmeyi çok istediğim kadar , ona ihtiyacımda vardı. Doktorun kapısını tıklatıp içeri geçtik.

KARANLIKTA ZİRVEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin