!1!

438 37 4
                                    

"Sema! Şuna bak." diyerek elinde bir kolyeyle döndü Meryem ve devam etti, "Ne kadar güzel, öyle değil mi?" Hayranlıkla kolyeye bakıyordu.

Yanındaki papatyalardan birer birer alıp, elindeki taca işleyen Sema, "Bir saniye, hemen bakıyorum." dedi. Elindeki papatyayı yerleştirdikten sonra başını kaldırdı. Kolyenin güzelliği karşısında büyülenmiş gibiydi. "Vay! Hiç bu kadar güzel bir kolye görmemiştim. Bakabilir miyim?" dedi ve kolyeye uzandı Sema.

Meryem bir anlığına duraksadı. Garip bir şekilde kolyeyi vermek istemiyordu. Gönülsüz bir şekilde arkadaşına uzattı. Kolyeyi alan Sema hemen incelemeye koyuldu. Daha merakını gideremeden Meryem kolyeyi elinden çekip aldı. Sema şaşkınlıkla Meryem'e bakakaldı ve "Daha bakmamıştım." dedi. Meryem ise sadece omuz silkmekle yetindi. Meryem'in bu tavrı Semayı sinirlendirmişti. Önüne dönüp tacı yapmaya devam etti. Kısa bir sessizliğin ardından göz ucuyla Meryem'e baktığında onun hala kolyeyi incelediğini gördü. Öfkesi iyice artan Sema, "Neyse, ben eve gideyim artık." dedi ve ayağa kalktı. 

Meryem mırıldanarak onay verdi. Sema hışımla döndü ve evin yolunu tuttu. Biraz ilerledikten sonra dönüp Meryem'e baktığında kolyeyi boynuna takarken gördü. Sema gözden tamamen kaybolduktan biraz sonra Meryem de yavaşça kalkıp evine gitmeye başladı.

---------------------------------

Meryem'in kolyeyi bulmasının üzerinden yaklaşık bir ay geçmişti. Meryem bu 1 ayda çok değişmiş hatta son zamanlarında bilincini bile kullanamaz duruma gelmişti. Anne ve babası sürekli uğraşıp onu bu halden kurtarmak için çabalıyorlardı. Bir çok şey deneyen aile bir sonuç elde edememiş ve son çare olarak kızlarını bir hocaya getirmişlerdi. Annesi durumu anlatmaya başladı.

"Valla hocam ne yalan söyleyeyim, bir ay kadar önce başladı bunlar. Bizim bu kız bir anda yemeden içmeden kesildi. O zamanlar anlamamıştık. Geceleri kalkıp geziyor sürekli. Kapıyı açmış gidiyormuş da neyse ki benim bey görmüş. Son anda tutmuş kolundan da içeri almış. Hep böyle boş boş etrafa bakıyor. Geçen de küçük oğlan duvara bakıp konuştuğunu söyledi. Arapça bir şeyler yazmış evin duvarlarına. Doktora götürdük, hiçbir şeyi yok dedi. Bekledik ama geçmedi. Artık ne yapacağımızı şaşırdık. Son çare olarak da size geldik. Allah rızası için yardım et hocam."

"Anladım, anladım." diyerek söze girdi hoca. Bir yandan elindeki tespihi çekmeye devam ediyor diğer yandan da kıza bakıyordu. Meryem ise boş boş önüne bakıyordu. 

Hoca kendi kendine bir şeyler fısıldayıp Meryem'e doğru üfledi. O sırada Meryem gözlerini kapattı ve ardından açarak nefretle hocaya baktı.

Hoca sürekli kendi kendine mırıldanıyor, ara sıra da Meryem'e doğru bırakıyordu nefesini. Meryem her defasında daha da nefretle bakıyordu hocaya. Sonunda dayanamayıp konuşmaya başladı, "O küçük, zayıf sözlerinin beni etkileyeceğini mi sanıyorsun?" Konuşurken Meryem'in sesi erkek sesi gibi çıkmıştı. Annesi kendini geri çekti ve ağzını kapatıp besmele çekmeye başladı.

Hoca Meryem'e aldırış etmeden kendi kendine mırıldanmaya devam etti. Sonunda durup yüksek sesle, "Kızım." dedi. O sırada kapı açıldı ve içeri iki kadın girdi. Önde duran, "Buyur hocam." dedi ellerini önünde birleştirerek. Hoca, "Tutun." dedi Meryem'i işaret ederek. Meryem'in anne ve babası, hocayı anlamamıştı. Diğer kadınlar tereddüt etmeden Meryem'i omuzlarından tutup geriye çektiler. Bu hareket Meryem'in sırtüstü yere yatmasını sağlamıştı. Sonra kadınlar kollarından tutup yere sabitlediler. Meryem çırpınıyor, kadınlardan kurtulmaya çalışıyordu. Meryem'in annesi babasının yanına çekilmiş, kolunu sıkıca tutmuş ağlıyordu. Babası ise perişan halde kızına bakmakla yetiniyordu.

Sonunda hoca ayağa kalktı ve yüksek sesle dualar okumaya başladı. Ağır adımlarla Meryem'in baş ucuna doğru ilerleyip diz çöktü. Meryem bağırıyor, küfrediyor ve kadınlardan kurtulmaya çalışıyordu. Hoca elini Meryem'in alnının biraz yukarısında tuttu. Yavaşça Meryem'in üzerinde gezdirmeye başlamıştı ki, bir anda kolyeyi tutup çekti.

Meryem büyük bir çığlık atıp bayıldı. Kadınlar hocaya bakıp onay aldıktan sonra Meryem'in ellerini bıraktılar. Meryem'in anne ve babası dosdoğru Meryem'in yanına hücum ettiler.

15 dakika sonra Meryem kendine gelmişti. Annesi ve babası hocanın ellerine kapanıp, "Allah senden razı olsun hocam. Allah tuttuğunu altın etsin." gibi sözler söylüyorlardı. 

Daha sonra evlerine gitmek üzere yola koyuldular. Akşama doğru evlerinin önüne gelmişlerdi. Babası arabayı park ettikten sonra hızlıca arabadan inip, Meryem'in olduğu tarafın kapısını açtı. Meryem arabadan indi. Annesinin hırkası omuzlarındaydı. Annesi de peşinden indi ve sarılıp eve girdiler. Annesi akşam yemeğini hazırlarken Meryem yardım etti. Evdeki herkesin yüzü gülüyordu. Sonunda kızları tekrar eski haline dönmüştü. 

Yer sofrası kurulmuş, herkes sofraya oturmuştu. Yemek sırasında Meryem midesinin bulandığını hissetti. Kimseye fark ettirmeden lavaboya gideceğini söyleyip sofradan kalktı ve banyoya gitti.

Yağmur yağmaya, gök gürlemeye başlamıştı. Biraz sonra banyodan bir çığlık sesiyle birlikte ayna kırılma sesi duyuldu. Anne ve baba endişeli gözlerle birbirine bakıp hemen fırladılar. Baba banyonun kapısını açtığında duvar aynasının kırıldığını, Meryem'in ise köşede kulaklarını kapatmış, ağladığını gördü.

"Kızım! İyi misin?" diyerek yanına koştu. Meryem duymuyordu onu. Sadece kendi kendine mırıldanıyordu.

Biraz sonra Meryem elleriyle yüzünü kapattı. Babası çaresizce, "Kızım, ne olur bir şey söyle." diye yalvarıyordu. Meryem ağlamayı kesti. Ellerini yavaşça yüzünden çekerken konuşmayı da bırakmıştı. 

Kısa bir sessizliğin ardından babası, "Kızım?" dedi tekrardan. O an Meryem ani bir hareketle babasının boğazına yapıştı. Neye uğradığını şaşıran adam geriye doğru düştü. Bunu fırsat bilen Meryem hemen üzerine çıkıp boğazını sıkmaya devam etti. 

Meryem babasına nefretle bakıyor, sinsice gülümsüyordu. Babası zorla Meryem'in ellerinden kurtulduktan sonra hemen ona sımsıkı sarıldı ve odasına götürdü. Bir yandan ağlıyor, bir yandan artık bu durumdan kurtulmak istiyordu. Meryem'i yatağa yatırdıktan sonra karısından yardım istedi.

Biraz sonra, çarşafları yırtmış ve Meryem'in ellerini ayaklarını bağlamışlardı. Hareket etmeye çalışan Meryem nefretle bağırıyor ve küfrediyordu.

Aradan birkaç saat geçmişti. Meryem yorgun düşmüş ve sonunda uyuyakalmıştı. Babası oturma odasında kara kara düşünürken, annesi de Meryem'in küçük kardeşini yatırıp yanına geldi. İkisi de kızlarını kaybedecekler diye korkuyorlardı.

Yağmur iyice bastırmıştı. Anne baba tam uyumaya karar verdikleri sırada evlerinin kapısına vurulduğunu duydular. Baba ağır adımlarla kapıya doğru ilerledi ve kapıyı araladı.

Karşısında biri kız biri erkek olmak üzere iki kişi duruyordu. Kız ortalama boyda, kıvırcık saçlıydı. Erkek ise ondan daha uzun ve sıskaydı. İkisi tek bir şemsiyenin altına sığınmış, yağmurdan korunmaya çalışıyorlardı.

Meryem'in babası onları baştan aşağı süzüp, "Evet?" dedi.

Kız söze girdi. "Bu saatte rahatsız ettiğimiz için kusura bakmayın. Buradan geçiyorduk ama az ileride arabamız arızalandı. Sizin için de mahsuru olmazsa geceyi geçirecek bir yer arıyoruz. Bize yardımcı olur musunuz?"

KAMOSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin