Yusuf'un hızlı adımları, karavana gidene kadar, içindeki öfkeyle harmanlanmış garip duyguya eşlik etmişti. Şimdi ise karavanın ön koltuğuna oturmuş kardeşinin ona yetişmesini bekliyordu. Olan bitene inanmak istemiyordu ancak yaptığı şeyden dolayı asla pişman değildi; ne olursa olsun. Atladıkları ufak bir ayrıntı, her şeyin bu hale gelmesine sebep olmuştu.
Birkaç saniye sonra karavanın şoför kapısı açıldı ve Senem içeri girdi. Hızla motoru çalıştırdı, titreyen ellerini direksiyona yapıştırdı ve beklemeden yola koyuldu.
İlk birkaç dakika ikisi de sessizce yolu izlemişti. Biraz sonra Senem göz ucuyla abisine baktı. Yusuf sağ kolunu kapıya yaslamış, elindeki topu hızlı hızlı çevirirken dışarıda geçip giden ağaçlara bakmaktaydı.
Kendisini çok kötü hisseden Senem, abisinin de aynı durumda olduğunu bildiğinden konuşmaya başladı, "Nasıl oldu da olay buraya geldi?"
Yusuf istifini bozmadan kısa bir süre daha ağaçları izledikten sonra, "Onu uyarmayı unuttuk. Bir kurnazlık olacağı belliydi ama fark edemedik."
Gecenin her şeyi soğuran karanlığı, Yusuf ve Senem'in içinde bulunduğu karanlığa yaklaşmıyordu bile. Kendi kalbinin sesini duyan Senem, tekrar abisine baktı. Hangi duygu daha yoğundu, diğerlerine daha baskındı, ikisi de seçemiyordu. Üzüntü, korku, heyecan, öfke, pişmanlık...
Çok kısa süren bir sessizliğin ardından, "Peki şimdi ne olacak?" diye sordu Senem. Gözleri yol ve abisi arasında mekik dokuyordu. Yusuf dudak büzdü ve "Bekleyip göreceğiz." dedi. Aklına gelen birçok şey vardı ama şu an için bunların hiçbirini dillendirmek istemiyordu.
Senem derin bir nefes aldıktan sonra, "İçimde kötü bir his olduğunu en başından beri söylüyordum sana. Neden beni dinlemedin ki? Belki geri dönseydik bunların hiçbiri olmayacaktı." dedi içini döker gibi. Dilinden dökülen sözler abisini, kafasından geçenler kendini suçluyordu. Belki de içindeki hissi dinleseydi...
Yusuf elindeki topu çevirmeyi aniden bıraktı ve öfkeli bakışlarını hızla Senem'e döndürdü, "Bu işe başladığımızda; kim olursa, ne olursa olsun yardım edeceğimize yemin etmemiş miydik?" Gözlerini Senem'den ayırıp tekrar yola çevirdi ve alçalmış ses tonuyla devam etti. "Düşüncesizce davranmasaydık böyle sonuçlanmazdı."
Senem abisinin dediklerini düşündü. İlk başladıklarından beri gördükleri onca olay, onca acı vardı ki... İkisi de bir an olsun bırakmayı düşünmemişti. Yaşadıkları şeyler söz konusuyken onu bu düşünceye iten şeyin ne olduğunu; Mehmet'i kurtaramamaları mı, yoksa bundan sonra olabilecekler hakkında içinde oluşan korku mu?
"Biliyorum abi, haklısın. Başından beri içimdeki o hisse engel olamadım ve şimdi böyle bitince de kendimi suçlamaya başladım." dedi Senem pişmanlıkla.
"Olan oldu artık. Kendini suçlama boşuna." dedi Yusuf. İçten içe o da kendini suçluyordu ama kardeşine bunu söylerse, onun daha da pişmanlığa batacağını düşündü. O ayakta kalamazsa, kardeşinden de bunu bekleyemezdi.
Senem akciğerlerinin büyüdüğünü ve kalbini göğüs kafesi içerisinde sıkıştırdıklarını hissetmeye başladı. Derin derin nefesler alırken karavanı yolun sağına çekip durdurdu ve başını direksiyona yasladı. Gözlerini kapatıp öylece sakinleşmeyi bekledi.
O sırada karavanın arkasında uyumakta olan kedi, miyavlayarak küçük adımlarını ön tarafa, Yusuf'un yanına doğru atmaya başladı. Günlük olarak tekrarladığı bir rutinmiş gibi Yusuf'un kucağına kıvrıldı ve tekrardan uyumaya başladı. Yusuf da bir yandan elinde çevirmekte olduğu topa bakarken diğer yandan kedinin başını okşuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAMOS
HorrorCinler ve insanlar aleminin arasında sıkışıp kalan iki kardeşin hikayesi... @VocantDiabolum