you see right through me

2.6K 167 70
                                    

Karnındaki elinin üzerine koymuştu Tony elini. Vücudu Steve'in yanında huzur verici bir sıcaklık hissettiriyordu. Askerin diğer eli adama dolanmış onu gitmemesi için tutuyor gibiydi.

Şuan kafasını saçlarına gömmemek için ne kadar zor durduğunu kendisi biliyordu. Saçlarını koklayıp öpmek, dün geceki gibi ona sımsıkı sarılmak istiyordu.

Elini bırakmamasını söylediğini hatırlıyordu. Biraz daha yakına gelmesini... Hatta hayal mi gerçek mi olduğunu bilmese de saçlarında gezinen elleri hatırlıyordu.

Gülümseyip kolunu nazikçe çekti adamın sırtından. Elinin üzerindeki eli de usulca kalktığı yere koydu. Melek gibi uyuyan adamın alnına öpücük bırakmak istese de bunun uygun olmayacağını bilerek yataktan uzaklaştı.

***

Perdeleri aralayıp güneşin içeriye akın etmesine izin verirken arka taraftan karşı çıkan bir mırıltı duydu. "Kapat şunu. Gözlerim..."

Tony yüzünü yastığına daha çok gömerken Steve güldü. "Dans kursumuz var. Üç saat sonra ve sen hâlâ uyuyorsun."

"ÜÇ? Üç?" Esmer adam ağlama taklidi yaparak yerinden doğruldu. Steve, havluyla vücudunu kuruladıktan sonra tişört seçmek için bavuluna yöneldi.

"Sen nereden geliyorsun?" dedi uykulu bir sesle. Yastığına dönmeyi isteyen adamın dikkati şimdi biraz dağılmış olsa da. Sarışın adamın sırtındaki kasların dans edişini izlerken kendini kaybetmişti.

"Tony. Bir soru sorduysan dinlemelisin." Adam önüne dönüp ayağa kalktığında elindeki tişörtü yatağın kenarına bırak. "Özür..." cümlesini tamamlamak isterken ona ihanet eden gözleri tekrar vücuduna takılmıştı. "...dilerim."

Sarışın, buna çok takılmadan tişörtünü giydi ve camdan dışarı baktı. "Dışarı gidiyorlar. Eğer uyumaya devam edersen-- Biriyle konuşmak için durdular, çabuk ol."
"Tamam, anne. Hazırlanıyorum."

***

"Kurs ne zaman?"
"Yaklaşık bir saat sonra."

Tony, Steve'in hızlı adımlarına yetişmeye çalışırken bir tempo tutturamamış, hatta yorulmuştu bile. "Matt."

Sarışın adam durup nefes nefese arkasındaki adama baktı. "İyi misin?"
"Öyle görünüyor muyum?" Asker geriye gidip çakma eşinin elini tuttu. "Bir tempo tutturalım. Duramayız, biliyorsun."

Eli, Steve'in eliyle kaplandığında daha yavaş ama yetişebilecekleri bir tempoda peşlerine düşmüşlerdi ajanların. "Görünüşe göre elimi tutmak için fırsat kolluyorsun." Yüzündeki gülüşle Steve'in hiç beklemediği cevabını dinledi. "İçimi okuyorsun."

***

Bir şeylerle doldurdukları arabayla dolaşırken ajanlara görünmemek çok zordu. "Hiç market görmemiş gibi davranıyorsun." Steve her şeyi incelemeyi kesip elinde market arabası olan adama baktı.

Hiç görmemişti aslında. Okyanusa gömüldüğünde savaş bitmişti. Ama tekrar uyandığında -ki hâlâ bunun bir şans mı yoksa ceza mı olduğunu bilmiyordu- kendini yepyeni bir savaşın içinde debelenirken bulmuştu.

"Görmedin değil mi?" Tony kendine hâkim olamayıp hafifçe gülümsedi. Alay etmek için değil tabii ki. Bambaşka biri oluşu nefret ettiği geçmişe ilgi duymasını sağlıyordu. Eğer görevde olmasalardı...

"Bu reyona geliyorlar."
"Ne?" Tony arkasını dönüp bakmanın riskli bir davranış olduğunu düşünüp kapüşonunu taktı. Güneş gözlüklerinin arkasından bakmaya çalıştığında yanlarına yaklaştıklarını ve Steve'in ne yapacağını bilmeden raftaki yiyeceklerle uğraştığını gördü.

lover | stonyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin