Sırtı asansörün duvarına yaslanmış elleri de Steve tarafından sabit tutulan Tony derin bir nefes aldı ve boynunda sevgilisinin öpmesi için yer açtı. "Seni çok özledim."
"Ben de."Öpüşmeyi kesemezlerken asansörün kapısı açıldı. Kimseyi görmediklerinden içeri girip tekrar öpüşmeye başladılar. "Zaten biliyorlar neden saklanıyoruz?"
"Ben onu tamamen unutmuşum."Konuşmak ikisi için de pek ilgi çekici bir aktivite değil gibiydi çünkü ağızlarını kullanacak daha iyi şeyler bulduklarından emindiler. Tony'nin gözü parlak metalden yansıyan güneş ışığı ile alındığında Steve'den ayrıldı.
"Ah, hey Buck! İyi uyudun mu?" Tony yanaklarına yürüyen sıcaklık ile Steve'in birkaç adım arkasına geçti. Çıplak falan da değildi neden böyle hissediyordu ki?
Steve tuttuğu elini bırakmayıp parmaklarını kenetledi ve Bucky'le sohbet etmeye devam etti. Uzun saçlı adam "Böldüğüm için özür dilerim. Yiyecek bir şey...?"
Steve ellerini kaldırdı "Hayır, hayır, bölmedin! Biz bunu sürekli yapıyoruz. Her gece-"
"Rogers. Konuşmadan önce düşün."Tony adamın kolunu indirdi ve iç çekti. Nelerle uğraşıyorum ben? "Dolapta birçok çeşit var ama özel bir isteğin varsa sipariş verebilirim."
Metal kollu asker Steve'e gülmeyi yeni kesmişken kafasını salladı. "Siparişe gerek yok, ben yemek seçmem." O kendine bir şeyler hazırlamaya koyulurken Steve'in kırmızı yüzü çok komik görünüyordu.
Tony de güldü ve sevgilisinin yanağını öptü. "Üstümü değiştireceğim. Ah, bu arada" Tony topuklarında dönerek Bucky'e baktı. "Yemeğini yedikten sonra beni laboratuvarda ziyaret et olur mu? Bir şey üzerinde çalışıyorum."
***
Tony yüzündeki maskeyi kaldırdı ve önündeki kolu bir kez daha inceledi. "Düşünüyordum ki, sana yeni bir biyonik kol yapıp, onu reseptörlere bağlarız ve-" Bucky'nin ona boş baktığını gördüğünde durdu ve cümlesini toparladı. "Yani sana yepyeni bir kol yapacağım ve hissedebileceksin."
Askerin gözlerinden bir ışık geçtiğine yemin edebilirdi. "Yapabilir misin?"
"Elimden gelenin en iyisini denerim. Ve şu..." kafasının üzerinde duran maskeyi çıkarıp elindeki aleti bıraktı ve sandalyesine oturdu. "Şu zihin kontrolü olayı."Adamın yüzündeki sevinç yerini kızgınlıkla karışmış bir hüzne bırakırken Tony güven veren bir bakış attı. "Eğer izin verirsen bunu neyin tetiklediğini öğrenmek için biraz zihninle uğraşmalıyım. Belki bazı şeyleri unuttururum. Yemin ederim, başka hiçbir şeye dokunmayacağım."
Kış askeri düşünüyordu. Bunca pişmanlık ve açıyla mı yaşamaktı yoksa bir yalanda mı? Aslında yalan olduğunu hatırlamayacaktı ama... Hayatının en zor kararını veriyor gibiydi. Eliyle alnını ovdu. "Tamam."
Kavruk tenli adam ayağa kalktı. "Se-sen eminsin değil mi? Çünkü bunun başarılı olma ihtimali kadar- James emin misin?"
Asker kafasını sallayıp yukarı baktı. "Dinle, benim başka çarem yok. Bunların hepsini benim yaptığımı bilmek ve her an... tekrar yapabileceğimi düşünmek beni uykusuz tutuyor. Suçlulukla yaşamaktan çok yoruldum."
Tony'nin aklını asla terk etmeyen ama bir süreliğine de olsa kenara çekilmiş olan geçmişi yüzünün asılmasına neden oldu. Askeri anlıyordu ama kendisi onun gibi suçsuz değildi.
"Deneyeceğim. Eğer bekleyebilirsen birkaç kontrol yapmam gerek ve... Bugün hazır olur."
Askerin mutluluğu yüzüne geri gelmişti. "Bekleyebilirim. Sana Steve'in rezil hikâyelerini anlatmamı ister misin?"
Konuşmaları belki bir belki bir buçuk saat sürüp gitmişti.
"CİDDEN BÖYLE Mİ DEDİ?"
Tony kahkaha atmaktan yanaklarının ağrıdığını hissedebiliyordu. Sakinleşmek için derin birkaç nefes aldı. Bucky devam ediyordu: "O görüp görebileceğin en sinirli ve inatçı kişiydi. Değişti mi bilmem ama..."
Tony gülmekten dolan gözlerini sildi. "Hâlâ öyle denilebilir."
***
Steve elindeki tabaklarla laboratuvara girdi. "Dört saat oldu." Yemekleri kenara bırakıp sevgilisine ilerledi ve yanağını öptü. "Nasıl gidiyor?"
"Şimdilik bir sorun yok. Şimdi deneyeceğiz."Bilgisayarına bir şeyler girerken Bucky saçlarını düzgünce topladı ve ufak bir topuz haline getirdi. Nereden çıktığını anlayamadığı Bruce Bucky'nin kafasına bir şeyler yapıştırırken Tony bir onlara bir de ekrana bakıyordu.
"Plan ne?"
"Anlatacağım, sevgilim. Sadece bitirmemizi bekle."Tony doğruldu ve yerine yerleşen adama döndü. "Peki, Bucky gözlerini kapat ve kendini rahat bırak. Farketmeden uyuyor olacaksın ve hepsi kısa bir sürede bitecek. Tamam mı?"
"Tamam."Tony'nin dediği gibi Bucky uykuya dalarken önündeki hologramda beliren binlerce görüntüyü biraz daha minimalize hâle getirmeye çalışıyordu. Steve ne yaptığını anlamadan sevgilisini izlemeye koyuldu.
"Steve."
Tony sevgilisinin yanına gitti ve dudaklarına uzun bir öpücük kondurdu. "Ben böyle çalışamıyorum. En azından şu an. Ben gel diyene kadar yukarıda bekleyebilir misin?"
Asker, sevgilisini rahatsız edecek bir şey asla yapmayacağından saçlarını düzeltti ve üst kata çıktı.
Tony derin bir nefes verdi, Steve'in bunu izlemesi onun için kötü olabilirdi. Zar zor atlattığı ölümü ve işkenceleri izlemek onun canını daha çok yakacaktı. Tony hızla işine döndü.
***
Bucky'i makineden ayırıp birkaç adım geriye çekildi ve onu tanımayacağı için sevgilisini çağırdı. Olayı açıklamak için pek bir zamanı yoktu. Bucky yerinde kıpırdanmaya başlamış ve gözlerini hafif bir şekilde açmıştı.
"Steve?"
"Buck, buradayım."
"Ben... Ben trenden düştüm..? Değil mi? Burası neresi ve o adam kim?"Steve arkadaşının koluna girip sandalyeye oturttu. "Her şeyi açıklayacağım."
***
Tony televizyonunun karşısına kurulmuş zaman öldürüyordu. Steve hâlâ Bucky ile konuşuyor olmalıydı. Çünkü hâlâ yukarı gelmemişlerdi.
İyi bir şey yapıp yapmadığını sorguluyordu. James'in yalvarışı gözünün önüne gelince yaptığı şeyin arkasında durdu. Bu adamı kurtarmıştı.
"Tony? Neredesin?"
Uzandığı kanepede görünmek için doğruldu. "Buradayım. O nasıl?"
Steve sevgilisinin yanına oturdu ve kafasını omzuna yasladı. "Kafası karışık. Ve ben burada olsam bile yalnız hissediyor." Sarışın adam bu duyguyu bilmekten nefret ediyordu. Ama onun Tony'si vardı.
"Uykuya daldı. Ben de üzerini örttüm." Ellerini esmerinkilerle kenetledi. Yorgun bir nefes verdi. Sanki bazı şeyleri konuşmak çok zordu. "Yalnız hissettiğimde sen buradaydın. Sen hep buradaydın, sevgilim."
"Ve hep olacağım. Eğer onun da senin de yardıma ihtiyacınız olursa olacağım."Sarışın adam günün zorluğuyla titrek bir nefes verdi ve biricik sevgilisine ulaştı. Yumuşak ama sevgi dolu bir öpücük her şeyi anlatmaya yetiyordu. Alnını onunkine yasladı. "Biliyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lover | stony
Fanfiction"my heart's been borrowed and yours has been blue, all's well that ends well to end up with you, swear to be over-dramatic and true to my lover." kapak: negativesd09 wait&sea/ao3'den esinlenilmiştir.