3.BÖLÜM: DOKUZ TAŞ

428 35 39
                                    

Hiç rastlamadığım bir denizin kıyısında mavi yeşil dalgaları izliyor gibiydim.
Gözlerinde duraksamak bir manzarayı seyretmek ile eşdeğerdi.

Yine de bu manzara biraz pisti ve bir de hain!

Her şeye rağmen onun kolları arasında sımsıkı tutulmak iyi hissettiriyordu.
Öyle değilmiş gibi davrandım.

Kalbim adrenalinden ne yapacağını şaşırmıştı.

Burnumu öpmüştü değil mi o?

Bir yanım başka türlü bir öpücük ile karşılık vermek isterken bir yanım burnuna kafa atmak istiyordu.

Dikkatimi Semih'in kesik çığlıkları (ki o bunu kesinlikle inkar ederdi) dağıttı ve ona doğru döndüm.

Yüzümü burada hatta yaşadığım tüm zamanlar boyunca en çok güldüren insanlardan biriydi. Sevmemek için ekstra çaba sarf etmeniz gereken yine de kalbinizi sıcacık edip orada yer edinmeyi her zaman başaran nadir insanlardandı. Onu görmezden gelemezdiniz ki bunu başarsanız bile o hep görüş açınızda olurdu. Bunu o bile fark etmezdi, siz onu izlerdiniz.

İpe sımsıkı tutunup duvarı ayakları ile iterken aynı zamanda kahkahalar atıyordu. Fakat bunun keyifli kahkahalar olduğunu söyleyemezdim. Havada sallanmak istemiyor fakat kendini durduramadığı için daha çok sallanıyor gibi gözüküyordu. Duvarı itmeyi bırakmalıydı!

Aynı zamanda bir şeyler söylemeye de çalışıyordu fakat abuk subuk sesler dışında hiçbir şeyi anlamıyorduk. Attığı gergin kahkahalar ağzından anlamlı bir kelime çıkmasını önlüyordu .Onun bu halini izlemek eğlenceliydi.

Sonunda kelimeleri bir bütün haline dönüştürmeyi başardığında aşağılarda bir yerlerden de bu keyifli anı bilerek uzattıklarını anladığım gülüş ve mırıltılar duydum.

Semih abartılı mimikler ile gözlerini kocaman açmış aşağıya bakıyordu. Sonra bize dönüp konuşmaya başladı.

"Kulaklıktan bir anda (ATLA!) diye seslendiler. Ne ara beni bağladılar da ne ara ittiler anlamadım."

Sonra mümkünmüş gibi mimikleri daha da belirginleşip gözleri daha da yuvarlak bir hal aldı. Bu sefer yukarıya yavaşça dönüp başını arkaya öne salladı ve elini ipten çektiği an pişman olup komik bir şekilde daha da sıkı sarılıp bağırdı.

"Hüseyin, ineyim buradan seni gebertçem lan?"

Kahkahamı tutmak için dudaklarımı birbirine bastırdım fakat Koray'ın gülüşünü boynuma bastırdığını fark edince dikkatim dağıldı ve ona tutunmayı bıraktım. Bu ayrılmamız için pek de yeterli olmadı ve tek kolunu popomun altında sabitleyip beni resmen koluna oturttu.

Noluyo lan!

🎬🎬🎬

İplerden kurtulup Koray ile temasımız kesildiğinde yutkundum ve Koray dışında başka yerlere bakmaya çalıştım. Bir günde bu kadar fazla yakınlaşma bünyeme pek iyi gelmemişti. Midemde tuhaf şeyler oluyordu.

Semih'e dikkatimi vermeye çalıştığımda korkusunu bastırmaya çalıştığı için kahkaha atıp durduğunu anlayabiliyordum. Hala gergindi. Fakat bu haliyle bile tüm ekibi güldürmeyi başarıyordu.

Kimse fark bile etmezken biz birbirimizi kelime tüketmeden  anlayabilen iki şanslı insandık.

Bu neşe saçan hallerini izlerken fark ettiğim bir şey oldu onu bir hayli özlemiştim.

Yardımcı yönetmenin seslenmesi ile Koray yanımızdan ayrılmak zorunda kaldı. Uzaklaştığı an tenimdeki mıknatıs etkisini görmezden gelmeye çalıştım.

KAZUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin