7. BÖLÜM: ŞANS VE UYARI

227 26 1
                                    

Durmadan titreyen ellerime baktım. Sallanmasını engellesin diye dizlerimin üstüne koymuştum ama yeterli değildi. Bakışlarımı vişne kırmızısı botlarımdan çekemiyordum. Tüm saçlarım yüzümü kapatmış ve beni gizliyordu. Kimse beni görmemeliydi, kimse ne hissettiğimi sezmemeliydi, kimse şu anda ağlamak üzere olduğumu fark etmemeliydi... Kısacık bir zaman diliminde tekrardan polisler ile yan yanaydık.

Karakolda bir taburenin üstüne oturmuş kayıp bir kız çocuğuydum. Şu anda çaresiz bir çocuktan farkım yoktu.

Her şey o an başlamıştı, fark ettirmeden o tohumlar tam da o gün ekilmişti.

Kendimi bir kaç gün öncesinde, yine o kan dolu odanın beyaz duvarlarında çığlıklarım yankılanırken buldum.

Yere çakılan o adam, ve sonrasındaki günler tekrar gözlerimin önünde can bulup kendilerini sundular.

Dizlerim titriyor ve kelepçeler yüzünden hareket edemiyordum. Gözlerimi kapattım. Ağzımdaki o iğrenç tat hiç gitmeyecekmiş gibiydi. Gözümün önünden silinmeyen görüntüler başa sarıp duruyor ve her seferinde kan gölü ile sonuçlanıyordu. Başımı sabit tutmakta zorlanıyordum ve tüm oda etrafımda dönüyor gibiydi. Bir yandan da cam fanusun hareket ettiğini de hissedebiliyordum. Yine de gözlerimi açmadım.

Bir anda acı dolu, kalın bir ses yankılandı.

"Siz kafayı mı yediniz lan?"

Ses tanıdıktı ama beynim algılamayı tercih etmiyordu.

Gözlerimi açacak ne gücüm ne de cesaretim vardı. Korku yerini yavaştan sinire bırakmaya başlamıştı. Önce bu kelepçelerden sonra da iğrenç kokudan kurtulmak istiyordum.

"Senaryoyu hep böyle yarım yamalak mı okuyacağız? Sıçarım gerçekçiliğine, bir gün birimizin başına ciddi bir şey gelecek... Öyle bakmayın Bilge Hanım. Bunu siz de tahmin edebilirsiniz."

Semih'in sesini duyduğumda gözlerimi açabildim. Bilge Hanım kapıdan içeriye yeni giriyordu ve başlangıçta orada olduğunu bile fark etmemiş olmalılardı.

Tüm fanuslar bulundukları yükseklikten zemine indirilmişti. Teker teker kelepçelerin açılmaya başladığını görebiliyordum. Fanustan çıkanlar da vardı ve Semih de onlardan biriydi.

Yere çakıldığını sandığım kişi yaşıyordu. Öldüğünü düşünmem bile saçmalıktı ama o an o kadar gerçekti ki! Yaşadığım korkuyu hala üzerimden atamamıştım.

Hiçbirimizin böyle bir şeyden haberi yoktu. Ne düşeceğinden ne de kandan! Görebildiğim suratlar da beni kanıtlar nitelikteydi. Herkes dehşete kapılmış gibiydi.

İlk bölümde sadece kendimizi tanıtacağımızı söylenmiş ve risk oluşmasın diye hepimizin sırtına ipler bağlanmıştı. Fanuslar gerçek camdı. Böyle bir durumun yaşanacağını hiçbirimiz tahmin dahi edemezdi.

İri gözler ile daire oluşturmuş bir grup kan sandığım boyanın etrafında toplanmışlardı. Yere düşen adam ise zangır zangır titriyordu. Kimse ona daha fazla yaklaşmak istemiyor gibiydi.

Adamın bağırıp çağırmak istediğinin farkındaydım ama orta yerde bağdaş kurmuş ve kesik kesik çıkan sesiyle küfürler savuruyordu. Adamın yüzünden kırmızı boya damlıyordu. Üzerinde beyaz tek bir kumaş kalmamış gibiydi. Vücuduna sarılı ipleri zorlukla çıkarmaya gelen ekibe bile tahammül edemiyor gibi bir hali vardı.

Çoğunluk benden farksızdı, herkes dehşet içindeydi.

O bile bilmiyordu!

Yere düşeceğinden habersizdi!

KAZUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin