Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.Ne de şeytan günahı,Seni beklediğim kadar.Geçti istemem gelmeni,Yokluğunda buldum seni;Bırak vehmimde gölgeni,Gelme, artık neye yarar?
Necip Fazıl Kısakürek
Fatih bahçede yapılan konuşmanın üzerine Tahir ile arasını düzelmişti. Kaleli konağı huzur içinde sürdürüyordu yaşamını. Saniye Hanım ilk günlerden daha sıcak ve anlayışlı davranıyor en azından laflarını takır takır yüklemiyordu bana belkide hastalığımdandı bu halleri.
Ada ve Arda'yı, Tahir'in gereksiz ısrarları üzerine kreşe yazdırmaya karar vermiştik. Aslında bir yandan haklıydı tedavi sürecinde benim evde olmamamı sorgulayacaklarını biliyorduk çünkü iki miniğimde çok zekiydiler, Tahir de bu durum için kreşi uygun görmüştü mantıklı düşününce doğrusu buydu en azından vakitlerini geçirecekleri bir yer olacaktı.
Ben ise bugün hastaneye yatırıldım. Kolumda açılan bir damar yolu ve vücudumda takılı olan binlerce alet ile doktorumu bekliyorduk. Tahir bana söz verdiği üzere sabahtan beri bir dakika ayrılmamıştı yanımdan.
"Nefes'im var mı bir isteyin?"
Dudaklarından dökülen her bir sahiplenme eki ılık ılık süzülüyordu ruhumda.
"Yok teşekkür ederim. Ama sen nereye?"
"Yengemler gelmiş ben iki dakika onları alıp geleyim olur mu?"
Uslu bir çocuk gibi kafamı salladım. Bu adamın bu kibarlığı ve aşk dolu bakışlarına itiraz etmek imkansızdı zaten. Koskoca öküz Tahir Kaleli gözüme adeta minik bir kedi gibi görünüyordu.
Geçen bir kaç dakikanın ardından Asiye abla, Mustafa abi, yangazlar ve Tahir sırayla odaya girdiler.
"Nefes kuzum iyi misun?"
"İyiyim ablam merak etme"
"Oy kurban olsun ablan sana ne zaman ameliyat?"
"Bir saat sonra bir aksilik çıkmazsa alacaklar yengem"
Benden önce Tahir cevaplamıştı Asiye ablamın sorusunu. Benim ise aklım ikizlerimdeydi kreşe tam alışamadıkları için merak ediyordum.
"Tahir"
"Buyur Nefesim"
Mustafa abinin yanında kullandığı ithamla yüzüm al rengine dönüşsede bozuntuya vermemek için elimden geleni yaptım.
"Ada ve Arda'da bir sıkıntı yok değil mi? İyiler."
"Ula Nefes! Kaç defa aradım kreş öğretmenini iyiler işte alışmışlar. Sen düşünüp yorma kendini ben sürekli kontrol edeceğim söz."
Çocuklarına bağlı büyümüş ellerine diken batırmamış bunca zaman yanından ayrılmamış olan adamın; bana çocuklarımıza dikkat etmek için söz vermesi ne kadar içimi buğulasa da, gururumu bir o kadar okşamıştı.
Gözlerimi alışkın olduğum hastaneye kokusuyla araladım. Pencereden gördüğüm kadarıyla hava epey kararmıştı. Epey uyumuştum sanırım odada bizimkiler yoktu.
Tahir hastane koltuğunda boynu bükük uyuya kalmıştı. Dayanamamış kenardaki pikeyi üzerine örtmek için kalmıştım ki gözlerini açtı.
"Nefes? İyi misin, bir şey mi oldu?"
"İyiyim üzerini örtecektim"
"Gerek yok Nefesim dalmışım öyle."
Tekrar yatağıma uzanmak için ayaklarımı kaldırmıştım ki kapı açıldı. Gelen biricik doktorumdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüreğimdeki İki Melek
Teen FictionAnne oldum ben, evlatlarıma dokunmadan anne oldum. Ama anne olduğumu haykırmaya gücüm ve ömrüm yetmeyecek. ~~~~~~~~~~~~~~ Anne olmak; Ne yapacağınızı çoğu zaman bilememektir. Kıyamamaktır. Vazgeçiştir. Hem de her şeyden. Daha çok can yakmamak için...