GİRİŞ

8.1K 461 40
                                    


SİZLERİ ÇOK İHMAL ETTİĞİMİ BİLİYORUM VE İNANIN DURUMDAN HİÇ MEMNUN DEĞİLİM... ANCAK SİZLERİ KENDİMDEN, KENDİMİ DE SİZDEN ASLA MAHRUM BIRAKAMAM... BU BENİM EN HOŞUMA GİDEN HİKAYELERDEN BİRİ... UMARIM BEĞENİRSİNİZ... İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... LÜTFEN YORUM VE BEĞENİLERİNİZİ ESİRGEMEYİN... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNE GÖRE GELİYOR...

     

  "Yine arabanın ağzına sıçıyorsun. En son ne zaman onu bir bakıma götürdün."

Eleanor, bıkkınlıkla başını yana eğdi ve rahatlamaya çalışarak derin bir iç çekti. "En son ne zaman çeneni kapadıysan o zamandı" dedi artık sinirlenmiş bir sesle.

Vicky, başını iki yana salladı. "Ben konuşmazsam sen yolunu nasıl bulacaksın acaba?" diye sordu neşeli bir şekilde.

Hakkını yememek gerekiyordu. Onun yardımı olmazsa muhtemelen arabanın direksiyonunu bile bulamazdı kolay kolay. Bu yüzden her zaman onun düşük çenesine minnettar olacaktı. Genç kadın, karavandan gelen sesleri önemsemeden gaza basmaya devam etti. "Yeni bir kasabaya ne kadar kaldı?"

Vicky, sakince elindeki haritaya baktı. "İki yüz metre sonra sola dön" dedi sakin bir şekilde. "Ufak bir kasaba var orada. Adı da" dedi bir an durdu. "Ah, tanrım"

Her zaman için son derece heyecanlı biri olduğu düşünülürse Eleanor, onun tepkilerini çok dikkate almazdı. Yine de başını çevirdi. "Ne oldu?" diye sordu sakin bir şekilde.

Genç kadın bir süre sessizliğini korudu. Bu sürede sadece aldığı derin nefeslerinin sesi geldi. "Avalon" dedi en sonunda. "Büyükannemin kasabası. Hatırlıyorsun değil mi?"

Hayır, hatırlamıyordu. Büyükannesiyle her zaman çok yakındı ancak onun kasabasına daha önce hiç gitmemişti. Sadece çok ufak deniz kenarında bir kasaba olduğunu biliyordu. "Heyecan yapma" dedi sakin bir şekilde tekrar yola dönerek. "Çok kalmayacağız nasıl olsa"

Araba tıpkı Vicky'nin dediği gibi sola döndü. Ancak çok fazla ilerleme şansı olmadı. Sanki öksürür gibi tuhaf sesler çıktı ve en sonunda kaportasından dumanlar çıktı. Eleanor tekrar tekrar kontak anahtarını çevirdi. Ancak araba öldüğünü ilan edercesine ses çıkarmadı.

Artık sinirlendiğini hissedebiliyordu. Öfkeli bir şekilde arabanın kapısını açtı ve arka koltuğa uzanıp çantasını çekti ve hızla sırtına attı. Ardından kapıyı çarparak uzaklaşmaya başladı.

Vicky inanamaz bir şekilde onun arkasından baktı. "Hey!" diye bağırdı arkasından. "Beni burada bırakma"

Arada bir onu bir yerlerde unutmayı gerçekten çok istiyordu. Ancak bunu yapamayacağı da kesindi. Derin bir nefes alıp kendisini sakinleştirdi ve arkasını dönüp tekrar arabaya doğru yürüdü. Anahtarları çekip aldı ve tekrar döndü.

Vicky'nin hemen arkasından geldiğini duyabiliyordu. Ancak durup onu beklemedi. Üzerindeki dar kot pantolonu ve uzun süit çizmeleri kahverengi arkasında püskülleri olan güneyli işi çizmelerdi. Boyundan askılı bluzu beyaz ve sırtı ve göbeği açıkta bırakıyordu. Bütün bunları gözlerini saklayan güneş gözlükleri tamamlamıştı.

Sarı saçları omuzlarına iniyordu ve balıksırtı örülmüştü. Beyaz teniyle çok güzel bir kadındı. Durup bir süre kendi çevresinde döndü. Nerede olduğu hakkında en ufak bir fikri bile yoktu. Genç kadın, ellerini beline koydu. "Kasaba ne kadar uzakta demiştin?" diye sordu en sonunda Vicky'e bakmadan.

Kendisinin aksine Vicky siyahiydi. Kıvırcık saçları kısaydı ve çenesine geliyordu. Kısacık kot bir etek ve beyaz bir gömlek vardı. Elindeki haritaya bakarak durdu bir süre. "Bu yolun ilerisinde kasabaya girmeden bir benzinlik var gibi görünüyor" dedi en sonunda. İleri doğru atıldı hızla ve genç kadının kolunu tuttu.

Vicky, onun koluna girip yürümeye başladılar. "Batıda ne işimiz vardı?" diye sordu en sonunda. "Eğer boğaya binmek istiyorsan Teksas'da olabilirdi. Neden buralara geldik ki?"

Bu konuşmayı o kadar çok kere yapmışlardı ki Eleanor daha fazla konuşmak istemiyordu doğrusu. "Nedenini ikimizde biliyoruz" dedi. "Bizler kaçağız" dedi. "Uzun bir süre bir yerde kalamayız"

Yine de onun Avalon'da olmaktan hoşlanmadığını biliyordu. Vicky kendisinden büyüktü ve büyükanneleriyle daha fazla zaman geçirmişti. Neden Avalon konusunda bu kadar büyük yaygara kopardığından emin değildi. Pek de umursamıyordu. Vicky her zaman biraz karamsardı zaten.

Yabancıların, Avalon gibi bir yere gelmeleri çok sık olan bir şey değildi. Özellikle de genç ve eğlenmeye gelmiş gibi görünen kadınların mekânı kesinlikle sayılmazdı.

Genç adam, kaşlarını çatarak ellerini bir havluyla temizledi ve kendisine yaklaşan sarışın kadına baktı. Burnundan bir nefes çekti. Oldukça yorulmuş ve öfkelenmiş gibi kokuyordu.

"Bak sen!" diye mırıldandı Vicky. "Çok tatlı bir parçaymış"

Bu adamın yakışıklı olduğunu ve Vicky'nin onunla yatakta tepişmek istediğini anlatan cümlesiydi. Eleanor, tepkilerini kendisine sakladı ve sakin bir şekilde onun da yönlendirmesiyle adama yaklaştı. "Affedersiniz" dedi. "Arabam kasabanın girişinde bozuldu. Yardımcı olmanız mümkün mü?"

Adam başını iki yana salladı. "Aptal turistler" diye hırladı. Elindeki havluyu bir kenara bıraktı. Kadına baktı. "Kasaba buradan biraz ileride" dedi. "Orada bir tamirci bulabilirsiniz. Ben arabalardan anlamam"

Bu tavrının Vicky'nin daha da hoşuna gittiğini bilse muhtemelen eşcinsel taklidi yapardı. Genç kadın, onun kolunu bırakmadan erkeğe doğru bir adım atıp elini omzuna koydu.

O anda her ikisi de geri doğru bir adım attılar. Eleanor, başını iki yana sallayarak kendisine gelmeye çalıştı. Vicky bir şekilde erkekle onun arasında bir bağ kurmuştu ve bunun farkında bile değildi. Eleanor'un kolunu bırakıp erkeğin çevresinde dolandı.

"Kurt adama da bakın" diye fısıldadı beğeni dolu bir şekilde. "Bu herifin kıçından ısırmak için her şeyimi verirdim"

Elanor ona cevap vermedi. Adamla da herhangi bir şey konuşmadı. Yardım etmeyeceği kesindi. Hızla arkasını dönüp uzaklaşmaya başladı. Adam da arkasından seslenmedi zaten. Kurtadamlardan ne kadar uzak olursa o kadar iyi olurdu. Sonuçta onlar yırtıcı yaratıklardı.

Vicky tatlı tatlı sekerek yanına geldi. "Onu gördüğünü biliyorum" dedi neşeli bir şekilde. "Son üç yıldır gördüğün tek şey olabilir bence. Benim için ondan bir ısırık alabilirsin."

Bugünün ne kadar zor geçtiğini göremiyordu anlaşılan. Eleanor, yeterince uzaklaşınca ona döndü ve öfkeli bir şekilde gözlüklerini çıkardı. Buz mavisi gözlerinde fer yoktu. Üstelik rengi gözlerinin akına çok yakındı. "Sen bir ölüsün" dedi en sonunda öfkeli bir sesle. "Çok uzun zamandır seçim hakkın yok ve ben kurtlarla yatmam, Vicky" dedi.

Vicky, gülümseyerek başını yana eğdi. "Doğru" dedi neşeli bir şekilde. "Ölüyüm ama ben olmadığım sürece sen insanların arasında hareket etmekten acizsin. O yüzden bence çok sızlanma, kuzen"

Doğru. İkisi de birbirlerine bağlıydılar. Eleanor, onun bu dünyadaki bağı o da Eleanor'un kaybettiği gözleriydi. Bundan sonra da birbirlerinden ayrılamayacaklardı.

DÖNÜŞÜM SERİSİ 2. KİTAP- GECE YARISI HAYALETLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin