Av Peşinde

7.6K 125 51
  • İtfaf edildi Ümraniye Anadolu Lisesi 9.sınıf öğrencileri
                                    

Donmuş ırmağın iki yakası karanlık ladin ağaçlarıyla kaplıydı. Rüzgar dalların 

üzerindeki kar örtüsünü az önce sıyırmıştı, gitgide silinen gün ışığı altında 

ağaçlar kopkoyu, korkunç karaltılar halinde birbirlerinin üzerine doğru abanıyorlarmış gibi görünüyordu. Cansız, kımıltısız, acı bile duyulamayacak 

kadar ıssız ve soğuk olan bu yabani ülke üzerine ağır bir sessizlik çökmüştü. 

Gizliden gizliye acı acı çınlayan bir kahkaha gizliydi sanki; tüm acılardan daha 

korkunç, buz gibi soğuk, bir Sfenks gülümseyişi kadar donuk, zorunluluk kadar 

tutkulu bir kahkaha!.. Acımasız, uçsuz bucaksız bir sonsuzluk, yaşamla ve yaşama 

çabasının gereksizliğiyle alay ediyor gibiydi sanki. Kuzeyin o saf, o durdurak 

tanımayan buz gibi vahşetiydi bu. Ama yine de bir yaşam vardı bu yabancı 

topraklarda, hem de öyle kolay kolay pes etmeyen direngen bir yaşam! Çünkü kurda 

benzer bir köpek sürüşü donmuş ırmak yatağı boyunca güç bela ilerlemeye 

çalışıyordu. 

Hayvanların sık tüylü postları buz tutmuştu. Ağızlarından yoğun bir buhar demeti 

çıkıyor, soluklarının havaya karışmasıyla incecik buz taneciklerine dönüşüp 

tüylerine yapışması bir oluyordu. Kayışlarla bağlı oldukları bir kızağa 

koşulmuşlardı. Kızak gövdesi sağlam ağaç kabuklarından yapılmıştı, karların 

üzerinde ayakları olmaksızın kayıyordu. Kızağın ucu önünde dalga dalga yayılan 

yoğun kar yığınlarını kenarlara doğru savurup dağıtacak biçimde yukarıya kalkık 

olarak yapılmıştı. 

Kızakta ince uzun bir tabut vardı; ayrıca battaniyeler, bir balta, bir 

kahvedenlik ve bir de tava bulunuyordu. Uzun tabutun kapladığı yer hayli 

fazlaydı. Köpeklerin önü sıra bir adam ilerliyordu, kızağın ardında ikinci bir 

adam daha vardı. Her ikisi de geniş kar ayakkabıları giymişlerdi. Gerçi 

kızaktaki tabutta başka bir adam daha vardı ya, onun çilesi çoktan sona ermiş, 

dünyadan elini eteğini çekmişti artık. Yabani kuzey ülkesinin soğuğu karşısında 

yenik düşmüştü. Bir daha kımıldayamayacak durumdaydı, sıfırı tüketmiş halde 

kıpırdamaksızın kalıp gibi yatıyordu öylece. Hareketi sevmezdi çünkü soğuk. 

Yaşam demek hakaret demektir ona göre, yaşam harekettir çünkü. Oysaki soğuk, 

hareketin her türlüsünü kötürümleştirmeye kararlıdır. Sular denize dökülmesin 

diye ırmakları dondurur, ağaçların taa iliğine kemiğine işler, özsuyunu dondurup 

kurutur. Ama asıl insanoğluna düşmandır o; çünkü insan, yaratıkların en 

devingenidir, durağanlığa karşı sürekli bir başkaldırma içindedir ve işte bu 

nedenledir ki soğuğun özellikle yere sermeye can attığı bir yaratıktır. 

Beyaz DişHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin