Dünyanın Duvarı

690 5 2
                                    

Ana kurt avlanmak üzere mağaradan çıkıp gitmeye başladığı zaman, yavru kurt 

mağaranın ağzına yaklaşmasını engelleyen yasayı iyice yerleştirmişti kafasına. 

Bu yasaya boyun eğişinde, ‘annesinin burun ve pençesinin etkisi kadar kendi 

içinde doğmaya başlayan korku duygusunun da payı vardı. Kısa süren mağara 

yaşantısı sırasında kendisini korkutacak bir olayla karşılaşmış değildi. Ama 

yine de onun hamurunda vardı bu duygu, atalarından geçen bir mirastı bu ona. Tek 

Göz ile annesinden ona geçmişti. Onlara da kendilerinden önceki kurt soylarından

geçmişti. Korku, hiçbir yaratığın kaçınamayacağı, reddedemeyeceği yabani bir 

mirastı. 

Boz renkli yavru ne olduğunu kavramadan korku diye bir şeyin varlığını 

öğrenmişti. Belki de bu duyguyu yaşamın kurallarından biri sayıyordu. Çünkü 

yaşamda böyle kuralların, kısıtlamaların bulunduğunu daha şimdiden öğrenmişti. 

Midesini kemiren açlığı mağara duvarının sertliğini, kendisini tepe taklak yere 

yuvarlayan ana pençesini ve sertçe dürten burnu çoktan öğrenmişti. Ve bütün 

bunlar, dünyada her şeyin serbest olmadığını, yaşamda birtakım kuralların ve 

engellerin bulunduğunu göstermişti ona. Bu kurallar, bu engeller birer yasaydı. 

Yasalara boyun eğmekle acıdan kurtulunuyor, mutlu olunuyordu. 

Bir insan gibi düşünerek bulmamıştı bunları. Olayları kendi deneyimlerine 

dayanarak acı verenler ve acıtmayanlar olarak ikiye ayırmıştı. Bu iki şeyden 

birini tadabilmek ve zevkine varabilmek için ötekinden kaçınması gerektiğini 

biliyordu. İşte bu nedenlerdir ki anasının buyruğuna ve koyduğu yasaya, korku 

denilen o gizemli yasaya boyun eğerek mağaranın ağzından uzak duruyordu. Bu kapı 

şimdiye dek küçük yavrunun gözünde beyaz ve aydınlık bir duvar olarak kalmıştı. 

Ana kurt yokken, zamanının büyük bir bölümünde uyuyor, uyanık olduğu zamanlarda 

ise çıt çıkarmadan suspus oluyor, zaman zaman boğazında düğümlenen ve her an 

için çözülebilecek olan hıçkırığı güçlükle bastırarak sessiz sedasız bekliyordu. 

Bir gün yine böyle uzanmış yatıyordu ki, beyaz duvardan doğru garip bir ses 

çalındı kulağına. O sırada mağaranın kapısında bir porsuğun bulunduğunu, onca 

gözüpekliğine karşın tepeden tırnağa tir tir titreyerek içerisini kokladığını 

bilmiyordu. Yalnız şu kadarını biliyordu ki, bu koklama sesi şimdiye dek hiç 

tanımadığı duymadığı bir gariplikteydi, kabul ettiği kuralların içine sokamadığı 

için de bu bilinmeyen şeyden korkuyordu. Çünkü bütün bilinmeyen şeyler onda 

büyük bir korkuya yol açıyordu. 

Sırtındaki tüyler yavaşça diken diken oldu. Kulağına çarpan bir koklama sesi 

karşısında tüylerinin dikleşmesi gerektiğini nereden bilecekti ki? Kalıtım 

Beyaz DişHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin