Hoseok sabah başında tatsız bir ağrıyla uyandı. Galiba bu denli ders çalışmak bünyesi adına pek iyi gelmemişti ve şimdi bu baş ağrısı yüzünden okula gitmeyi geç yataktan kalkmayı bile düşünmüyordu.
Yatakta bir süre dönüp durdu. Emindi ki annesi zaman ilerledikçe bir süre sonra yanına gelecekti ve okula gitmesi hakkında bir şeyler mırıldanacaktı ve yine emindi ki baş ağrısı gibi bir durumu bahane olarak göstermesi kabul edilemezdi ve zorla okula gidecekti.
Ofladı ve komodine elini uzatıp telefonu aradı bir süre. En sonunda telefonu kavradı ve yatakta biraz dikleşip yeşil bildirim ışığı yanan telefonunun ekranını açtı.
Taehyung gittikten sonra direk uyuduğu için ona mesaj atmamıştı. Cidden o yorgunlukla bu aklına bile gelmemişti ki. İçeriği ekran kilidinde gizli olan Taehyung'dan mesaj geldiğine dair bildirime bastı ve telefon şifresini girdi. Yüksek ihtimalle eve vardığı ile alakalı bir şeyler yazmıştı.
Saçlarını karıştırıp ofladı ve mesaj ekranı açılınca bir süre ekrana baktı. Bu bir süreyi tarif etmek imkansızdı. Çünkü Hoseok mesajı o kadar çok okumuş ve anlamaya çalışmıştı ki. Bu bir 5 dakika kadar uzun sayılabilecek sürece sığdırılabilecek iken bir yarım saniyeyi bile almış olabilirdi emin değildi ve aklı da zaten bu durum ile dolu değildi.
Gelen mesaj öyle absürt ve gerçek dışı gelmişti ki. Bu saçmalığın ne anlama geldiğini çözmeye çalışıyordu.
En sonunda silkelendi ve son bir kez daha şaşkınlık ve tereddütle ekrana baktı. Hayal görmüş olabileceği yönünde ağır basan fikirleri suya düşerken aceleyle ayağa kalktı.
Öyle ki bacakları yorgana dolanmış ve ani hareketi baş ağrısının daha da nüksetmesine sebep olmuştu.
Kendisini sertçe zeminle buluşurken bulduğunda acıyla inledi ve hemen bacaklarını yorgandan kurtarıp üzerine resmen dolabına tıkıştırdığı okul formasının kırışıklığını umursamadan giyindi ve sesten dolayı odanın kapısını açan annesine baktı.
"Tatlım o ses de neydi?"
Çantasına kitaplarını tıkarken mırıldandı. "Düştüm sorun yok anne gitmem lazım." yatağın üzerinden telefonunu da alıp bu özensiz ve sanki kavgadan çıkmış halde olan görüntüsünü umursamadan ayakkabılarını giyindi ve annesinin seslenişlerini kulak ardı edip koşarak evden çıktı.
Bu acelesine vesile olan mesajı düşünüp durmaktaydı. Öyle Taehyung dışı bir şeydi ki bu. Defalarca okumaktan satırlarına aşina olduğu mesaj beyninin içinde dolanıp duruyordu ve bu çıldırtıcıydı.
'Hoseok, uyan ve adımla inleyerek kendine dokun güzelim. Ah, bir videoya asla hayır demem.'
Tanrım bu kesinlikle Taehyung'a ait bir mesaj olamazdı. Daha dün bir arada olduğu sevecen çocuktan böyle kirli bir mesaj almak o denli saçma gelmişti ki biran önce onu bulmak ve mesajı gözüne sokup bunun nasıl bir şaka olduğunu sormak istiyordu.
Evet böyle bir durum şakaysa gözardı edebilirdi tabiki. Hatta gülüp geçebilirdi de. Erkekler arasında böyle iğrenç şakalaşmalara çok tanık olmuştu okul içinde. Durumu büyütecek değildi ya.
Ama ya gerçeklik barındıran bir durumsa ve bunu yazan Taehyung ise? İşte bu durumdu onun hızla okul yoluna giden sağ tarafa dönmesine ve bir süre sonra yine koşmasına sebep olan. Peki ya Taehyung ile karşı karşıya gelince ne diyecekti? Her şeyden öte Taehyung 'evet gerçek' dese ne diyecekti? Bir fikri yoktu ama ilk seçeneğe yani şaka olması hakkındaki duruma kendisini o denli adapte etmeye çalışıyordu ki içindeki tereddüt bir süre sonra gölgelenmeye başlamıştı. Hatta ayakları yavaşlamış ve okul bahçesine girince bir süre soluklanmak adına da duvara yaslanmıştı.
Okul bahçesinden içeriye girenleri bir süre izleyip telefonuna baktı. Resmen okula ilk kez bu denli erken geliyordu ve bu bile onun için çok yeni bir şeydi.
Koşmaktan daha da dağılmış olan saçlarını eliyle geriye itme çabası sonuçsuz kalınca yaslandığı duvardan ayrıldı ve okula ilerlemeye başladı.
Bu sefer de her adımında kalbi göğsünü delecekmiş gibi bir hızla atıyordu ve avuç içlerine bastırdığı tırnakları yüzünden tatsız bir sızı hissetmeye başlamıştı.
Sabahtan beri yaşadığı bu duygu değişimleri ürkünçtü. Taehyung ile karşı karşıya gelmeye korkuyordu. Gay olma ihtimali kafasında dolanıp duruyordu. Kesinlikle iyi şeyler düşünüp kendini rahatlatamıyordu ne yaparsa yapsın.
En sonunda sınıf kapısının aralık kısmından içeriye bir göz attı. Taehyung oradaydı. Dün ki mesajı attığından belki de bihaber ya da bir şaka olmasından dolayı rahat, oturmuş gözlüklerinin ardından önündeki kitabı okuyordu. Sınıfta tek başınaydı.
Emindi ki her zaman sınıfa en erken gelen o'ydu.
Bir süre sessizce onu izledi kapı ardından. Taehyung kafasını kaldırıp kapıya bir bakış atana dek sürdü bu. En sonunda göz göze geldiklerinde zaten cesaretsiz olan Hoseok'u bir titreme kısa süreli ele geçirdi ve zorlukla yutkunup bundan sonra geriye dönemeyeceğini bilip koridora baktı ve sınıfa girip kapıyı kapattı.
Taehyung onun bu dağınık ve aklı karışık halini fark etti. Dün adına gram bir şey hatırlamazken üstüne mesaj hakkında da bir fikre sahip değildi. Öyle çok içmişti ki dün gece ve sabah kendini yatağında bulduğunda oraya nasıl geldiğini bile hatırlamayacak kadar sarhoştu. Telefonu dahi eline almamıştı buraya gelirken.
"Seninle bir şey konuşalım." Hoseok sonunda cesaretini toplayıp okul pantolonunun arka cebindeki telefonunu çıkartıp ekranı açtı ve mesajları açıp telefonu masaya koydu ve merakla kendisine bakan Taehyung'a telefonu ittirdi.
Taehyung telefonu tereddütle alıp ekrana baktı. Hoseok resmen nefesini tutmuş ve Taehyung'un tepkisini izlerken Taehyung saçlarını karıştırıp gür bir kahkaha attı.
Bu Hoseok'un yerinden sıçramasına sebep olmuştu. "Komik olan ne?" kaşlarını havaya kaldırdı ve Taehyung'a baktı.
Taehyung telefonu geri Hoseok'a uzattı ve bir süre sonra da ayaklanıp kalçalarını bir sıraya yaslamış kendisini izleyen Hoseok'a yaklaşmaya başladı.
Hoseok'un kalbi öyle hızlı atıyordu ki. Geri çekilmek adına yana kayacakken dengesini kaybetti ve geniş, iki kişilik sandalyenin üzerinde kendisini uzanmış bir şekilde buldu. Bugün o denli sakardı ki tanrım...
Taehyung ise güldü. Tanrım gram hatırlamadığı bir durumdu bu mesaj ve kendisini açık etmemek zorundaydı değil mi? Yine de Hoseok ile şuan bulduğu bu fırsatı kaçırmayacaktı.
Hoseok'un üzerine eğildiğinde doğrulmaya çalışan beden olduğu yere çakılıp kalmıştı. "Hoseok, sonunda sana hislerimi itiraf edebilecek gücü buldum." yüzünü yüzüne doğru yaklaştırırken Hoseok kocaman gözlerle ona bakıyordu.
Ama Taehyung sadece baş parmağı ile bir süre onun dudaklarını okşadı ve kahkaha attı. Tanrım Hoseok hangi ara böyle ürkek olmuştu? Taehyung bacakları arasındaki boşluğa dizlerini koymuş ve üzerine eğilmişken nasıl sakin kalabilirdi ki ama değil mi?
"Sadece bir şakaydı ama sen neden böyle kıpkırmızı kesildin ki?" Taehyung biraz daha yaklaştığında burunları birbirine sürtünüyordu. Dudakları arasından aldıkları nefesler birbirine karışırken Taehyung fısıldadı. "Yoksa gay misin Hoseok?"
OWOWOWOWOWW Bir ara daha da ileriye gitmek gibi bir fikre kapıldım ama bence biraz daha zamanı var böyle bir durumun ve cidden Taehyung tam bir oyuncu jfjdjdj çok iyi kıvırdı durumu.
Kurgu ile alakalı bir hata yapmıyorumdur umarım. Yazdıklarımı okumuştum ama aklımda kalmadı ve yine okumaya üşendim jdjdjd
Hatam olursa ya da bir fikriniz varsa yazarsanız sevinirim.
Yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen. ~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wild & Dope :: VHope - YoonKook ✔
Fanfiction'Okulumuzun inek öğrencisinin, barlarda sabahladığını asla tahmin edemezdim.' [Bir Dope ve Wild Serisi harmanlanmasıdır.] ||25.08.2018||