Sevmek...
Sevmek kelimesinin her zaman insanı içinde bulundurduğu boşluktan alıp göklerde delicesine dans ettirmesini düşlerdim. Duyguların hazzını yaşatıp melekler kadar özgür olduğunu hissettirecek şekilde benliğime hapsederdim.
Hayallerim her zaman bir film sahnesi gibiydi. Film senaryolarına özenir, her şeyin kafamızda kurguladığımız gibi ilerlediğini zannederdim. Çünkü her şey tehlikeli olacak derece de şahaneydi lakin artık yanıldığım bir nokta vardı ve bu nokta beni delicesine gizemli bir girdap gibi içine çekerken ona döndüm, ahzanlı gözlerimle ona son bir kez baktım. Duygu yüklüydü gözlerim, anlam doluydu, hüzün doluydu... Bana bakan tehlikeli gözlerde ise tek bir buruk bakış aradım, tek bir çırpınış. Belki o zaman kurtarabilirdik bu tükenmiş sevdayı ama baktığım gözler ne yazık ki çoktan körelmişti. Çünkü onun lügatında sevmek kelimesinin tek bir harfine dahi rastlayamazdınız. Ona göre sevmek ruhen sevmek değildi, kalben sevmek değildi, sözde sevmekti
Çünkü o zalim bir afirdi. Değişen o değildi, değişen ben de değildim. Hiç kimse değişmemişti. Sadece tanıdığımı zannettiğim adamı yeni yeni tanımaya başlayıp, yaptıklarının farkına varıyordum. Ne kadar da aptalmışım meğer!
Gözümden bir damla yaş süzülüp yanağımdan aşağı temkinle kayarken parmaklarımın ucuyla hızlıca sildim. Çünkü bu adamın karşısında ağlamak, bu sevdasız adamın önünde ağlamak kendime yakıştıramadığım bir davranıştı.
Kendimden emindim bu sefer. "Neyi anladım biliyor musun?" diye sorduğum sırada pür dikkat beni dinlemeye başlamıştı. "Sevmenin, sevilmeye eş değer olmadığını anladım. Neyi anladım biliyor musun? Aşkın sadece kalben ve ruhen hissedildiğini anladım. Ve neyi anladım biliyor musun? Bizim ayrı dünyaların insanı olduğumuzu anladım sonunda.""Evet," diye bağırdım. "Biz ayrı dünyaların insanıymışız! Ben senin uğruna ölürüm, lütfen beni bırakma diye bağıracak tiplerden değilim artık. O konu kapandı artık, bitti. Çünkü sen değil uğruna ölecek bir insan, uğruna parmağımı bile oynatacak biri değilsin artık.
Bak ciddi söylüyorum bunu. Bu sefer yalan dolan yok. Her şey gerçek ve sade. Ben bir kadınım ve kendimi daha fazla ezdirmem sana artık! Evet, bir kadın ve bir erkek eşit olmayabilir ama bu demek değildir ki bu kadına istediğini yapacaksın! Bu demek değildir ki o kadının gururunu yıkıp hakaretler edeceksin! Bu demek değildir ki ona elini kaldırıp ayaklarının altında çiğneyeceksin!
Artık o kadar çok rahatım ki! Olmazsa da, olmasın! Dünyanın sonu değil ya... Çıkmasın karşıma kimse. Çünkü ben yalnızken daha mutluymuşum bunu anladım.
Cidden üzülerek söylüyorum artık bu sözleri. Bir zamanlar sen benim her şeyimdin ama şu andan sonra sen benim hiçbir şeyim bile değilsin."-
Uzun zaman oldu sevgili dostlar yeni bir kurgu yazmayalı. Kendimi artık hazır hissediyorum ve buraya, sizlere geri döndüm. Yeni kurguma merhaba diyin:)) Ahzan'la tanışmaya ne dersiniz?
Dram yüklü bir romanla daha karşınıza yeniden çıktım. Sanırım dram yazmayı seviyorum ama yeri geliyor mutluluğu da ele alıyorum. Çünkü hayatımızda her duygunun yoğunluğu var. Sadece mutluluk yok hayatımızda. O yüzden de diğer kurgumda olduğu gibi bu kurgumda da bol üzülüp ağlayabilirsiniz ve bu duyguyu size yaşatmak için hissederek, kendimi karakterlerin yerine koyarak yazacağım. Çünkü bir önceki kurgumda da böyle yaptım. İnşallah bir gün yazdığım bu kurgular kitap olarak bana da geri döner. Sizden çokça dua istiyorum ve en önemlisi her zaman her şeyin en hayırlısını isteyin ve burada bir ablanız ya da bir kardeşinizin olduğunu asla unutmayın.
Neyse, ben yine çok uzattım. Oy ve yorumlardan bol bol bekliyorum. Yoksa bu dramı saklarım bir köşeye(!)Sizleri seviyorum ❤ kendinize güzel bir şekilde bakın her zaman❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHZAN (Kitap Oldu)
Genç KurguSevmek... Sevmek kelimesinin her zaman insanı içinde bulundurduğu boşluktan alıp göklerde delicesine dans ettirmesini düşlerdim. Duyguların hazzını yaşatıp melekler kadar özgür olduğunu hissettirecek şekilde benliğime hapsederdim. Hayallerim her zam...