Liskook Bölüm 8🧸

272 27 1
                                    

Sabah uyandığımda yanımda Jungkook vardı.
Yatakta oturup yüzüne bakmaya başladım. Sonra kalktım. Mutfağa gittim. 

Gittiğim anda arkamdan biri ağzımı kapattı. Şok içinde kaldım. Yavaşça arkamı döndüm. Yüzünü tanımıyordum. İlk kez görüyordum ama çok da yabancı gelmiyordu. Kas katı kesilmiş şekilde bağırmaya çalıştım. Ben bağırdıkça ağzımı daha da bastırıyordu susmam için ve canım yanıyordu. 


 "Kes senini biri duyacak." dediğinde hala bağırmaya çalışıyordum ağlayarak.

"Sana sus demiştim." dedi ciddi bir şekilde.

 Hala ağlayarak bağırıyordum. Kimsin sen, ne istiyorsun benden demeye çalışıyordum ama hem ağladığımdan ne dediğim belli olmuyordu hem de ağzımı öyle bir sıkıyordu ki konuşmak imkansızdı. Sonra kolumdan tutup beni sürüklemeye başladı. Bir eliyle ağzımı tutarken diğer eliyle beni sürüklüyordu. Ama yürümüyordum. Ağlıyordum. Öyle ağlıyordum ki. Kim olduğunu bilmediğim biri başımızda böyle bir bela varken beni götürmeye çalışıyordu. 

Zorla yürütmeye çalışıyordu beni.. Ama ben yere yapışmış gibi zor tutunuyordum. Sonra beni kucağına aldığı sırada kendimi tamamen bıraktım. Bağırmıyordum veya inmeye çalışmıyordum. Sonumun geldiğini anlamıştım çünkü. Bunlar olurken beni arabaya oturttu. Sonra kendi bindi. Ve arabayı sürmeye başladı. Kapıları kilitledi. Titriyor ve ağlıyordum ama elimden hiç bir şey gelmiyordu. Zar zor konuşarak 

"Ne istiyorsun benden?" dedim.

"Sen hala neden burada oluğunu anlayamadın mı gerçekten?" dedi ciddi bir şekilde.Gözlerimin arasından yaşlar süzülürken konuşmaya çalıştım.

"N-Namjoon..." dedim zar zorla.

"Sandığım kadar salak değilmişsin." dediğinde hiç bir şey söylemiyordum. Sadece titreyerek ağlıyordum ve camdan bakıyordum. 

"Beni şimdi ona götürüyorsun?..." dedim zar zorla.

"D-değil mi?"

"Son kez cevap veriyorum eğer bir şey daha sorarsan Namjoon'dan önce ben öldüreceğim seni." dediğinde lafını kestim.

"Cevap vermene gerek yok. Anladım... A-anladım." diye tekrarlarken ağlamam on kat artıyordu. Aklımdan sadece şu cümle geçiyordu.

"Namjoon'dan önce ben öldüreceğim seni..." Şu an Namjoon'a gidiyordum ve yolun sonuydu. Sonra arabanın durduğunu fark ettim. Büyük mekana benzeyen bir yere gelmiştik. Oraya girdik. Yine yürümek için zorladığımda kucağına aldı ve içeriye oturttu. Kapıyı kapatıp gitti. 10 dakika içerisinde tekrar içeri girdi.

"Şanslısın, Namjoon yarın gelecek. Ölmek için 1 günün var. O zamana kadar buradasın." 

dediğinde hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Bomboş bir yerde tek başıma ellerim kollarım ağzım her yerim bağlı bir şekilde ölümü bekliyordum. 

 1-2 Saat geçmişti buraya geldiğimden beri. Ne odaya biri girmişti nede dışarıdan bir ses geliyordu. O an bir ses duydum. Silah sesi. Tek bir silah sesi duydum. Oturduğum yerden aniden fırladım. Neler olduğunu bilmiyordum. Dışarıda o silah sesi neden geldi bilmiyordum. Öylece oturuyordum. Sonra kapıyı birinin açtığını fark ettim. Kapıyı zorluyordu ama açılmıyordu. Ağlıyor ve titriyordum. Sonra kapı açıldı.  Gördüğüm manzara karşısında şok içinde ona bakıyordum.

"Jungkook'a..." 

"LİSA?!" diye koşarak bana doğru geldi. 

"İYİ MİSİN?!" Ağlıyordum hıçkıra hıçkıra ağlıyordum hemde.

"Ben geldim. LİSA BEN GELDİM. Lütfen ağlama lütfen.." Bunları söylerken ellerimi çözüyordu. 

"İyisin değil mi? SANA BİR ŞEY YAPMADILAR DEĞİL Mİ?" 

"Hhayır..." dedim zar zorla. "Bben sadece korktum..."

"Korkma güzelim. Ben varken sana kimse hiç bir şey yapamaz anladın mı beni? Sana söz veriyorum böyle bir şeyi bir daha asla yaşamayacaksın." dediğinde artık ağlamıyordum. Ama ölü gibi duruyordum. Sonra kendimi Jungkook'un kolları arasında buldum. Sonrası ise bir boşluk. Gözlerimi açtığımda nerede olduğum bilmediğim bir yatakta yatıyordum. O sırada Jungkook  biriyle konuşuyordu.

"Stresten olmuş. Verdiğim ilaçları kullanın. Stresten uzak durmalı. Şimdilik bu kadar.İyi günler."

"Anladım... Teşekkürler, iyi günler." dediğinde adam gitti ve Jungkook bana doğru geldi.

"İyi misin güzelim?" 

"İyiyim.." Dedim durgun bir sesle. 

"İyi ol." dediğinde gülümsedim. Sonra odadan Rose ve Jimin çıktı.

"Uyandı mı?" diye sorarken Jungkook'a lafa atladım.

"Uyanmadım hala uyuyorum görmüyor musun?" dedim alaycı bir tavırla.

"Jungkook uyanınca haber verecektin!"

"Sevgilimi görünce seni tamamen unutmuşum." dediğinde Jungkook'a gülümseyerek bakıyordum. Rose ve Jimin aynı anda,

"Ne?"

"Ne?" 

demişlerdi. 

"Siz sevgili misiniz?"  dedi Jimin. Sonra evet dercesine başımı salladım.

"O zaman bende söylemek istiyorum." diyip Rose'ye bakıyordu Jimin.

"Bizde sevgiliyiz." dediğinde Jungkook ve ben aynı anda "Ne?" demiştik.

"Ne ara? Bizim niye bundan şimdi haberimiz oluyor?" dedi Jungkook. Rose lafa atladı.

"Peki biz neden sizin sevgili olduğunuzu şimdi öğreniyoruz? Sizin ne ara oldu?" dediğinde sırıttım.

"Neler neler olmuş... " dediğimde Rose Jimin'e bakıp gülümsedi.

"Jirose ve Liskook." demişti Rose. Anlam veremeyerek hepimiz Rose'ye bakıyorduk.

"Ne?" dediği sırada Jimin Rose anlatmaya başladı.

"İsimlerimizin birleşimi... Rose ve Jimin. Lisa ve Jungkook. Jirose ve Liskook. Bence çok uyumlu." dediği sırada Jungkook'a bakıyordum. Oda bana bakıyordu.

"Liskook mu olduk biz şimdi?" diyerek sırıtıyordu. 

"Evet." dedim. "Biz liskook'uz."






Change | LiskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin