hiç çıkamam evimden

5.3K 482 394
                                    

merhabaaa.
yukarıdaki müziği hep beraber açalım ve
yorumlarda buluşalım.

Zaaf - Ben Sendeyim.

Çantamı masaya yavaşça koyup ceketimi sandalyeye astıktan sonra, saçımı tepeden topuz yaptım ve sandalyeye oturdum. Laptopumun açılmasını beklerken bugün tuttuğum notlarımı da çantamdan çıkardım ve arkama yaslandım. Yorucu saatler geçireceğim gibi duruyordu.

Kulaklığımı bilgisayara takıp hemen kısık seste bir müzik açtım. Ödevlere girişmeden önce, biraz kafa dağıtmak istiyordum. Bu yüzden, Tumblr'daki bloguma girip birkaç kitap önerisi okumaya karar verdim. Adını ilk defa duyduğum fakat güzel gibi duran kitapların adlarını not defterime yazdım.

Birkaç boş dakikanın ardından, karşıma bir soru çıktı. Aşk nedir? diyordu soru. Bu iki kelime, az da olsa duraksamama sebep olmuştu.

Aşk nedir bilmezdim hiç. Ancak çok tuhaftır ki, bu soruyu cevapsız bırakmak istememiştim o an.

Epey yazdım, biraz sildim... Sonunda önümde birkaç satır kalınca gülümsedim. Bu kadar dar bir alana aşkı sığdırabilmiş olmayı dilemek bile güzel bir histi.*

Yanıtı gönderip laptopu kapattım ve defterlerini üst üste koydum. Ders çalışasım kalmamıştı.

Üç gün önce yarıda bıraktığım kitabı hemen yanımdaki raftan çekip aldım ve kaldığım sayfayı açtım.

Yaklaşık 10 dakika sonra, kitabı bitirmiştim. Sanki kitabı bitirmemin müjdesini verir gibi, bir kağıt düştü masanın üstüne. Sanki çağın modernliğiyle zıtlaşırmış gibi sapsarı, eski görünümlü bir kağıttı bu.

Kaşlarımı kaldırdım yavaşça. Bu notlar tamamen aklımdan çıkmıştı.

Hemen açtım kağıdı. Yine bir alıntıya yer vermişti, bu gizemli kişi.

İnsan olmanın bir parçası acıyı hissetmektir.
Korkma, aç kendini acıya.
-S.

Gözlerim bir süreliğine karşımdaki duvara takıldı. Acının kendisi bizzat benim, diyordu. Acıdan ibaretim, diyordu. Ne güzel diyordu.

Dalgınlığımdan kurtulabilmek için omzumu silkeledim ve aklıma ilk gelen alıntıyla süsledim kağıdı.

Nasıl terk ettikleri,
anlatır her şeyi.
-D.

Acıya misafirlik eden zihnim, birkaç saniyeliğine bana geçmişi sunduğunda hızla ayağa kalktım. Altımdaki sandalyenim ses çıkarmış olmasını ve bana dönen gözleri umursamadan notu rastgele bir sayfanın içine atıp eşyalarımla birlikte terk ettim orayı.

Yine.

Yazar anlatımıyla;

Genç oğlan, merakına yenik düşüp aylardır orada duran notuna karşılık veren kişiyi merak edip onu bulmaya gelmişti.

Çok kişi yoktu kütüphanede. Ama o kitabı okuyan tek bir kişi vardı. İri gözlerini, defalarca kez okuyup ezberlediği satırlarda dolaştıran sadece tek bir kişi vardı.

Soğuktan buhar olan camı eliyle silip bir kez daha bakmak istedi kızın oturduğu yere. Ancak orada değildi.

Etrafına bakındığı birkaç saniyenin ardından, genç kızın hızla yanından geçip gitmesi, onu şoka sokmaya yetmemişti. O kitabı okuması bile, içinde bir yerlerde acının izi olduğunun işaretiydi. Hissetmişti. Sadece, o kağıda yazdığı alıntıyla bunu kanıtlamıştı.

İçeri girip kitabın içindeki notu aldı ceketinin cebine koydu. Birkaç dakika önce burayı terkeden kızın aksine, ağır ağır attı adımlarını ve kendini dışarı attığı an gülümsedi.

Bu oyun hoşuna gitmeye başlamıştı.

Sizin için aşk nedir? Bu tanımı en çok sizlerden duymak istiyorum.

Görüşmek üzereee.
Sevgilerimle,
Uranüs.

istasyon insanları | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin