No Land - Düşünme Kaybolursun
İyi
Okumalar
♡❧
Destina'dan.
Başımda siyah bir örtü, gözümde simsiyah bir gözlük, elimde Sonat'ın elleriyle mezarlığın içine girdik.
Ben nereye doğru gideceğimizi bilmediğim için, etrafa baka baka yürürken, o önde bana yol gösteriyordu.
İşaret parmağını bir yere doğrultup "Orası," diye fısıldadı. Adımlarını hızlandırıp beni de beraberinde götürerek birkaç saniye içinde dört tane yan yana dizilmiş mezarlığın başına geldik.
Ben iki adım geri çekildim, onlara biraz huzur vermek isteyerek. Bir yandan da mezar taşlarını inceliyordum. Hepsi çok genç ölmüştü.
Gökyüzüne bakıp kaşlarımı çattım. Tanrım, beni duyuyor musun? İyi insanları bu kadar çabuk yanına alman sence de haksızlık değil mi? Dünyanın iyilere ihtiyacı var, kötülere değil. Tanrım, umarım beni duyuyorsundur.
O, elindeki çiçekleri bir bir mezarlara yerleştirirken bir yandan da mezar taşlarını okşuyordu.
Birkaç dakika sonra yanıma gelip bana elini uzattı. "Gidebiliriz," Şüpheyle ona baktım. "Emin misin?" Kafasını salladı ve elimi tuttu. "Hem zaten yağmur yağıyor, bak," Onu onaylayıp yürümeye başladım.
Mezarlıktan çıkıp eve gideceğimizi sanıyordum. Fakat sadece birkaç dakikanın ardından, bir marketten elimizde biralarla çıkmıştık.
Sanırım kendini avutması gerekiyordu.
Sesimi çıkarmadım. Sadece onu izledim. Hareketlerini. Üzgün gibiydi.
Dudaklarımı büzüp etrafa baktım. Uçurum kenarındaydık. Gerçekten üzgün.
Yere bağdaş kurup oturdu. Bir bira açıp denizi seyretmeye başladı. Boynuma doladığım şalı çıkarıp omuzlarına sardım ve yanına oturdum. Dejavu.
Telefonunu açıp bir şarkı açmaya yeltendiğinde onu durdurdum. "Sen anlat, Sonat. Sen söyle. Senin sesin, anlattıkların, sana ait her şey şarkı sözü gibi. Seni daima dinlerim, dinleyeceğim."
Beni göğsüne yaslayıp derin bir nefes aldı. "Onları çok özledim, Destina," İşaret parmağını kalbine doğrultup devam etti. "Şurası her gün sızlıyor."
Elimi kalbinin üstüne koyup orayı okşadım. "Çok mu acıyor?" Beni reddedip içkisinden bir yudum aldı. "İnanır mısın, artık eskisi gibi değil. Sen geldikten sonra, içimdeki boşluk bir anda gitti."
Ona gülümsedim. "Bunu ben başarmış olamam. Bu sadece senin başarın. İnsan en büyük savaşı, ilk önce kendisiyle verir. Sen içindeki bu savaşı yendin. Artık acın, bu yüzden daha hafif." Bir bira da ben açtım ve elini tuttum. "Gücünü başkasında değil, kendinde ara, Sonat. Tamam mı?" Kafasını sallayıp beni onayladı.
Birkaç dakika boyunca ortama sessizlik hakim oldu. Ardından o konuştu. "İki gün sonra doğum günün." Onu reddettim. "Hayır Sonat. İnsan öldüğü gün, tekrar var olamaz. Çünkü uçan külden, anka doğmaz."
Hiçbir şey söylemedi. Sadece elimi sıktı. Yanındayım demekti bu. Ne olursa olsun yanındayım.
Başını omzuma yaslayıp burnunu çekti. Yeni çıkmaya başlayan sakallarını okşadım. "Sayısız yıldızların vardı senin," diye mırıldandım. Elindeki içkiyi bırakıp beni dinlemeye başladığında devam ettim.
"Yıldızlarına bakar bakar ağlardın. İnsanlar dağılır, sesler susar; ve sen, gecenin hükümdarı gibi girerdin yalnızlığın ışıklı bahçesine. Geceler, bir okyanus gibi açılırdı önünde. Senin, geceyi yorumlayarak ince şarkılarla ve uzak düşlerle zamanı genişlettiğini ben bilirdim. Ağlardın ve sen ağladıkça dağılırdı karanlık. Karanlık, bendim. Ve sen o karanlığı yıldızlarınla dağıttın." Derin bir nefes aldım. "Bu gece sessizce içelim. İstersen göz yaşlarımız damlasın içkimize. Ama alkolden değil de, hüzünden sarhoş olalım. Haydi sevgilim, yıldızlarına."
Bana gülümsedi. Tam göz kapaklarımdan öptü beni. Kırgınlıklarımdan.
Saatlerce oturduk orada, konuştuk. Bir ara, sarhoş olup bağırarak şarkı bile söyledik. Sonrasında ise yorgun düşüp sustuk. Sonat bize, sessizlikle dans edenler lakabını taktı.
Sarhoşluğumun getirdiği gereksiz aydınlanmayla mırıldandım. "Sessizlikle dans edenler,
hiçbir zaman içindekileri haykıramaz."O da beni tamamladı. "İşte tam bu yüzden biz, yıldızlarımızın şerefine sessizlikle dans edenleriz."
❧
merhaba.
üzülerek söylüyorum ki,
finale son 5 bölüm.♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
istasyon insanları | texting
Short Storyçok güzelsin ve çok tanıdık yüzün söylesene, daha önce kaç defa öldürmüştün beni?