yolcular ellerinde tek gidişlik bir bilet

3.2K 421 248
                                    

Fleurie - Hurts Like Hell

İyi
Okumalar

xxx

Destina, eşyalarını yavaşça bir masaya koydu ve kütüphane görevlisinin yanına gitti. Bugün, gönüllü olarak kütüphane işlerine yardım etmek, kitapların arasına karışıp kokularında sarhoş olmak istiyordu.

Nitekim, bu isteği reddedilmemişti. Görevi, sırası karışan kitapları numarasına göre raflara dizmekti.

Hemen bir tabure bulup sessizce işini yapmaya koyuldu. İlk önce, yerleştirmesi gereken kitapları inceliyor, ardından rafa koyuyordu.

Alt raflardaki işi bittiğinde, geriye en üst raflar kalmıştı. Sıkıntıyla dudaklarını kemirmeye başladı. Boyu, kadın ortalamasının üstünde bile sayılabilirdi fakat oraya yetişebileceğinden şüpheliydi.

Tam umutsuzlukla, görevliye üst tarafları yapamayacağını bildirecekken cebindeki telefon titredi usulca.

Etrafına bakındı önce. Yine ilgisini çeken bir şey olmayınca telefonunu açtı. Ekranı, onun mesaj sayfasındayken kilitlediği için, karşısına direkt olarak mesajlar serilmişti.

S: Şimdi yavaşça, bir ayağını rafa koy.

D: Ne? Saçmalama, çok yüksek orası. Ayrıca kitaplık sağlam değil.

S: Hey, o kitapları yerleştirmek istiyorsan talimatlarıma uymalısın.

S: Bir ayağını rafa koy ve oradan destek al.

S: Bunu yapınca kolunu üst rafa uzatırsan, oraya yetişebilirsin.

D: Düşüp bir yerimi kırmayacağımın garantisini nasıl vereceksin?

S: Ben arkadan kitaplığı tutuyorum. Düşmeyeceksin.

O an, genç adama güvendi genç kız. Düşmeyeceksin, demişti. Bu sözü, en son annesinden, kaydıraktan kayarken duymuştu. Annesi, o gün ona düşmeyeceksin dedikten sonra ansızın terk etmişti onu. O gün, boşluğa düştüğünde yüreği kanamıştı. Şimdi yere düşüp dizini kanatsaydı ne olurdu ki?

Silkelendi kız, arındı düşüncelerinden. Bunları düşünmenin zamanı değildi.

Telefonunu cebine yerleştirip derin bir nefes aldı ve rafın üstüne çıktı. Tir tir titreyen elleriyle incecik kitapları aldı ve uzanarak üst rafa yerleştirdi.

İnmek için, tekrar üstüne çıkacağı tabureyi bulma amacıyla aşağı baktığında, devrilmiş tabureyi gördü.

Atla, diye fısıldadı bir ses. Atla, canın daha fazla yanamaz.

Hiç düşünmeden atladı. Yumuşak parke olmasından dolayı, kimse sesi duyup ona bakmadı.

Sırtını yavaşça kitaplığa dayadı ve sessizce ağlamaya başladı. Canı acıdığı için değildi bu ağlaması. Aksine, canı hiç acımamıştı. Canının acıyacak hâlinin olmamasına, ve hatta canının bile ona acıyor olmasına ağlıyordu. O hâlâ çocuktu. Her ne kadar erken büyümek zorunda kalıp çocukluğunu ferâgât etse de, aslında içinde beslediği bir çocuk yanı vardı ve ağlatıyordu onu böyle acı acı. Gıkını bile çıkaramıyordu.

Telefonu titredi yine. Ekrana damlayan gözyaşları eşliğinde açtı telefonunu ikinci kez.

S: Destina.

S: Sana söz veriyorum,

S: Bir gün birlikte ağlayacağız.

S: Belki acılarımız paylaştıkça azalmayacak.

S: Hatta artacak.

S: Ama unutma,

S: Bizden o kadar gitmişler ki, istesek de eksilemiyor artık bir şeyler.

S: Bizden o kadar gitmişler ki, acılarımız bile bırakıp gidemiyor bizi.

S: Bizim, seninle paylaştıkça çoğalan acılarımız olacak.

S: Şimdi sana uzattığım eli tut.

S: Ve hazır ol,

S: Sana acımı katacağım.

S: Artık yalnız olmadığının farkına varacaksın.

S: Ve, ta-da!

S: Artık güçlüsün.

Usulca arkasını döndü ve kitapların arasından, kendisinin olduğu tarafa uzanan eli sıkıca tuttu. Sanki Tanrı'nın bir hediyesiymiş gibi, sanki kutsanmış bir şeymiş gibi okşadı onu.

O an aklına gelen şarkı sözlerini, bir şiir okuyormuşçasına fısıldadı çatallaşmış sesiyle.

"Ve güneş batarken, çocuklar uyurken başucumda bekleyen yorgun bir melektir,"

Gözyaşlarını sildi usulca.

"Ve her gece sabret diye, saçlarımda dolaşan, Tanrı'nın elleridir."

Yavaşça elini çekti genç adam ve, hızlı ama temkinli adımlarla terketti kütüphaneyi.

Oysa kız, onun hızlı adımlarına karşın, onun uzun boyunu, gece siyahıyla süslenmiş saçlarını ve baştan aşağı vücudunu kaplayan siyah kıyafetleri görmüştü.Ve en çok da ellerini. Eline imzasını bırakan ellerini.

Tekrar arkasını döndü ve sırtını kitaplığa yasladı. Az önce kısa bir bölümünü söylediği şarkının devamını söylemek geldi içinden.

"Bir melek işliyor ismini, ince bir dantel gibi kalbime,"

Yorgunca gülümsedi.

"Hissediyorum, kaderimin üstünde gezinen yumuşak uçlu parmaklarını."

xxx

çokça heyecanlıyım,
bu hikayem için.

sonu, şimdiden kafamdaki terazide
tartıldı ve size sunulmayı bekliyor.

bölüm hakkındaki düşüncelerinizi alalım, biraz klişeye kaçarak.

sevgilerimle
N.

istasyon insanları | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin