veda valsi

2.7K 317 148
                                    

Yaşlı Amca - Ve Ben

özledim burayı.
gelmişken de elim boş gelmedim,
özel bölümümle geldim.
:)

son kez,
iyi okumalar.

2 yıl sonra.

"Sonat, geç kalıyoruz!" Ben saatime saniye başı bakıp Sonat'a seslenirken o kravatıyla cebelleşerek aşağı indi. Yüzümde hafif bir gülümseme oluştu.

"Kravatını hâlâ mı bağlayamıyorsun, koca adam?" Yanaklarını şişirip ofladı. "Beceremiyorum, işte. Yine sana muhtaç kaldım."

Omzuma astığım çantayı yere koyup yanına gittim ve kravatını bağlamaya başladım. "Bu gece için ağzından alabildiğim tek kelime, sürpriz." Gözlerimi üstüne dikip gülümsedim. "Ama sürprizler söylenmez, sevgilim."

Suratını asıp pes ettiğinde kravatına düğümü attım ve çantamı yerden alıp elini tuttum. "Hadi çıkalım." O da elimi sıkıca kavrayıp "Çıkalım bakalım," diye mırıldandı ve anahtarlıktan arabanın anahtarını aldı.

Arabaya bindiğimizde radyodan bir şarkı açıp arkama yaslandım ve sokak lambalarının dans ettiği, su gibi akan yolu izlemeye başladım.

Bu adamla İstanbul'un kalabalığında, hayatımız kesişeli 2 sene olmuştu. İyi anlaşıyorduk, yeri geldiğinde acılarımızı paylaşıyorduk ve kesinlikle birbirimizi seviyorduk.

Bugün 1 Eylül, yani Sonat'ın doğum günüydü. İşinin yoğunluğundan dolayı tarihten haberi bile yoktu ama benim vardı. Bu yüzden ona bir doğum günü sürprizi hazırlamıştım. Ona iyi gelebilecek insanları da çağırmıştım. Yüzünde oluşacak o tatlı şok ifadesini görmek için sabırsızlanıyordum.

Kendi kendime kıkırdadığımda yolda olan gözleri bana kaydı ve tebessüm etti. "Yine ne düşünüyorsun bakalım?" Omuzlarımı silkip gülümsedim. "Hiç, aklıma bir kedi videosu geldi de."

Bana gözlerini kısarak bakıp önüne döndü. "Bugün sende gerçekten bir gariplik var ve ne olduğunu o kadar çok merak ediyorum ki."

Arabayı, ona konumunu gönderdiğim restorantın önüne park edince aşağıya inip koluna girdim. "Az sonra göreceksin,"

Ben sabırsız adımlarla restoranta doğru ilerlerken o da bana ayak uydurmaya çalışıyordu. Kapıya geldiğimizde içerisinin karanlık olduğunu gördüm ve acemi oyunculuk yeteneklerimi kullanmaya başladım. "Ah hayır, kapalı olamazsın," Kapıyı ittirdiğimde açıldı. Sonat'ın görmeyeceği şekilde gülümsedim ve önden yürümeye başladım.

"Hey, kimse var mı?" Sonat için kör noktada kalan görevlilerden birisiyle göz göze geldiğimde ona göz kırpıp işaret verdim. Arkamı dönüp Sonat'a doğru yürümeye başladım ve aramızdaki mesafeyi kapattım. "İyi ki doğdun, sevdiğim adam," diye fısıldadığımda ise tüm ışıklar açılmıştı ve herkes tek bir ağızdan, "Sürpriz!" diye bağırıyordu.

Ben onlara uymayıp Sonat'ın ifadesini izlemeye başladım. Sevinçten parıl parıl parlayan gözleriyle etrafı tarıyordu. En son bana baktı. Dudakları bir şey söylemek için hafifçe aralandı fakat bir şey söylemesine izin vermeden onu terasa çekiştirdim. Gece yarısına az kalmıştı ve son bir sürprizim vardı.

Masanın üstünden dilek fenerlerini alıp ona baktım. "Hep sen mi sürpriz yapacaksın?" Dolu gözleriyle hâlâ bana bakmaya devam ederken onun bu hâline tebessüm edip bir dilek fenerini ve tükenmez kalemi ona uzattım. "Haydi, dileğini yaz."

Ben sabırsız el yazımla dileğimi yazdım ve Sonat'ı bekledim. O da yazınca fenerleri tutuşturmak için Sonat'tan çakmağı aldım. Gözlerinin içine bakıp, "Aynı anda," diye mırıldandım. Kafasını salladığında fenerlerimizi gökyüzüne bıraktık.

Ona dönüp kollarımı boynuna doladım. "Ne diledin?" Alnını alnıma yasladı ve cevap verdi. "Bu anın hiç bitmemesini."

Dudaklarımı birbirine bastırıp bir elimi yeni çıkmaya başlayan sakallarına koydum. "İyi ki doğmuşsun," diye fısıldayıp gözlerimi kapattım. O ise birkaç saniye sonra dudaklarımızı birleştirdi.

00:00

Sonsuz mutluluk, dileğim gecikmesiz bir şekilde gerçekleşmişti işte.

ahhh,
görüşürüz istasyonumun güzel insanları.

kucak dolusu beyaz kalpler.

istasyon insanları | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin