*Şakir'in Ağzından
Sanırım artık çıkmaz sokağa gelmiştim, yolun sonuydu. Mahmut elimden kayıp giderken ben hiçbir şey yapamamıştım. Onu çok özlüyordum. Yarın okulda onun kalbini çalmayı arzuluyorum. Umarım uyuyabilirim. Zorlamaya gerek yok, yine onu düşünmekten uyuyamayacağım...
Perşembe, Saat: 07.50
Okul
Sınıfa yaklaşırken onu her zamanki yerinde telefonunu kurcularken göreceğime emindim. Ama orada değildi, sınıfta salak Gökhan ve birkaç kızdan başka kimse yoktu. Ben de yerime oturdum ve az önce gelirken bulduğum, servisteki her zaman oturduğum yere bırakılmış olan kırmızı zarfı açtım. Neden bu zarfı aldığımı bilmiyorum, Mahmut'u düşünmekle o kadar meşguldum ki aldığımı bile elimde görünce hatırladım. Kimden geldiği yazmıyordu. Açma yerinde erimiş balmumu dondurularak damgalanmış, yine kırmızı olan bir mühür vardı. Mühürde "PC" yazıyordu. Zarfı açtım. İçinde sadece kırmızı harflerle şunlar yazıyordu:"Saat 13.00 - Konferans Salonu"
Doğrusu fazlası ile korkutucuydu. Tüylerim diken diken olmuştu. Tabii ki oraya gitmeyecektim. Büyük bir ihtimalle birkaç gerzek bu mektup saçmalığını benimle dalga geçmek için uydurmuşlardı. Bunu düşünürken Mahmut'un geldiğini farketmemişim. Ve yanında da Necmi vardı. Tüm gün boyunca hep onunla konuşmak istedim ama tam başlayacakken bir şeyler konuşmama engel oldu. Ayrıca Necmi adeta çocuğun kuyruğu gibiydi, peşinden asla ayrılmıyordu. Onun yanında bunları konuşamazdım. Öğle arası olmuştu. Biraz koridorda yürümemin ya da bahçeye çıkmamın iyi olacağını düşündüm. Merdivenlerden aşağı inerken okul açıldı açılalı 4 gündür hiç görmediğim kadın bir öğretmen beni durdurdu ve aramızda şöyle bir diyalog geçti:
-Ah tatlım, senden rica etsem şu mumları konferans salonuna benim için bırakabilir misin? Öğrencilerim bir tiyatro yapacakmış da. Gülümsedi.
-Tabii ki ama orası kilitli olabilir.
- Ah, haklısın. Al işte bu orayı açar.Elime küçük kırmızı bir anahtar verdi. Ben de tamam anlamında başımı sallayıp konferans salonuna gitmek üzere merdivenlerden aşağı inmeye koyuldum.
Konferans salonunun olduğu koridor zifiri karanlıktı. Işıkları açmaya çalıştım ama çalışmıyorlardı. Ben de telefonumun flaşını açmaya karar verdim ama garip bir şekilde bu saatte telefonumun şarjı bitmişti. Düşündüm ve konferans salonunun tam karşısındaki tuvalete daha önce girdiğimi ve oranın ışığını açabiliceğim aklıma geldi. Gittim ve açtım. Az da olsa işimi görmüştü, koridor kapıyı bulabileceğim kadar aydınlanmıştı. İçeri girdim ve oranın ışıklarını da yakmayı denedim, hiç şaşırmadığım bir şekilde yanmadılar.
Her neyse, artık sınıfa geri dönüp Mahmut'la konuşmak istiyordum. Mumları güç bela seçebildiğim kürsünün üstüne bıraktım ve açık bıraktığım kapıya doğru yöneldim. Açık kapıdan karşıma baktığımda tuvaletin de ışığının söndüğünü farkettim ama salon aydınlıktı. Arkama döndüğümde kürsünün üstündeki mumların fitilleri yakılmış ve dik vaziyette duduklarını gördüm.
Çığlığı bastım. Ama sesimi kendim bile duymadım. Kaçmak için kapıya yöneldiğimde kapının kapalı olduğunu ve üstünde 2 tane üçgenin üstü üste gelerk oluşturduğu 6 köşeli bir yıldızın çizilmiş olduğunu gördüm. Kapıyı açmaya çalıştım ama açılmıyordu ve ben de yumrukluyordum. Çığlık atmaya ve bağırmaya çalışıyordum ama nafile. Sesim çıkmıyordu. Arkamı döndüğümde Necmi ile dövüştüğümüz gece gördüğüm kırmızı varlığı gördüm. Adım ağzından yavaşça ve çok kalın bir sesle çıkıyordu:
"ŞAKİR."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GAYS IN HIGH SCHOOL OF CHAOS
Novela Juvenil6 genç ve edebiyattan sıkılan canlar... Valla ben açıyorum gençleerr~