Değişim

32 3 1
                                    

Ne yapacaktım şimdi? Necmi, Şakir ve kırmızı yaratığın bağlantısı ne olabilirdi? Onlardan nefret ediyordum. Ne olacaktı şimdi? Kafamdaki deli sorular ile taksicinin beni bıraktığı yere doğru yürümeye başladım. Vardığımda şanslı olduğumu düşünmüştüm çünkü bir taksi oraya doğru yaklaşıyordu, durması için el kaldırmıştım. Ama bi' dakika, bu da ne? Taksici aynı kişiydi ve ben de içindeydim. Nasıl olurdu? Taksiden iniyordum. Gözlerime inanamıyordum. Oh, hayır!

Etrafımda bir anda ateşten bir çember oluşmaya başladı. Çember gitgide daralıyordu. Bana yaklaşıyordu ama ne yapabilirdim ki? Çember daraldıkça ateşler kırmızı yaratığı oluşturuyordu. Adeta felç olmuştum. Kırmızı yaratık gitgide yaklaşıyordu ama ben kılımı bile kıpırdatamıyordum. Ağzım kendiliğinden açılmıştı ve kırmızı yaratık ateşten yeni görünümünde vücudundan çıkmıştı ve ruh gibiydi, ruhsuz bedeni yere düşmüştü. Bana daha da yaklaşıyordu. İçime girmeye başlamıştı. Ben hiçbir şey yapamıyordum. Yüzüm ve iç organlarım adeta yanıyordu. Sanırım bayılıyordum. "KÜT!"

Uyanmıştım. Kavanoz gibi bir şeyin içindeydim sanırım. Bana doğru bir şey yaklaşıyordu. Bu kişi tam olarak "ben"dim. Sadece gözlerim kıpkırmızıydı ve aynı o kızıl yaratığın gözlerine benziyordu. Konuşmaya başlamıştı:

-Merhaba Mahmut, ya da şöyle mi demeliydim "Mahmut'un tatlı, küçük ruhu"? Bedenin nerede? Ya da dur tahmin edeyim, BEN DE!

O iğrenç ve kocaman olan çığlığımsı kahkahasını atmıştı yine. Kulaklarım acımıştı.

-Ne yaptın bana, vücudumu hemen bana geri ver yoksa s-seni...
-Ne yaparsın, yoksa beni öldürür müsün? Şaka yapıyor olmalısın. Ben zaten senim küçüğüm. Ayrıca sen o ruhtutucunun içinden biraz zor çıkarsın ve beni öldürürsen sonsuza kadar vücutsuz kalırsın. Şimdi, okulunu karıştırmaya gidiyorum. Bana şans dile!

Yine o iğrenç kahkahasını patlamıştı.
Parmağını şıklatmıştı ve gitmişti. Şimdi ne olacaktı ya? Bugün fazla şey yaşamıştım. Ya bu da bir rüyaysa, ya rüya içinde rüya görüyorsam ve en korkuncu da yaşananlar gerçekse? Artık düşünmekten çok ama çok yorgundum. Nasıl kurtulacaktım bu kabustan?

Uyuyakalmıştım, uyandığımda avuçlarımın birinde "ecedas" diğerinde ise "zonovak" yazıyordu. Bunlar da ne demekti ve kim yazmıştı bunları? Cevaplarını bulmam gereken o kadar soru vardı ki... ellerimi bu "ruhtutucu" denen şeyin camlarına yaslayıp biraz düşündükten sonra ellerimi hafifçe kaldırırken camın üstünde "sadece kavonoz" yazdığını farkettim. Bunlar ellerimden yansıyan kelimelerdi. Düzgün bir şekilde okunabiliyorlardı. Pekâlâ, elimde başka bir çare yoktu ve şu anda şüpheye de pek yer yoktu doğrusu. Bu kavonozu kırmam gerekiyordu. Etrafıma biraz bakınınca kavonuzun içinde bir rafta durduğumu ve yere düşersem camın kırılması sonucunda özgür kalabileceğimi düşünüyordum. Ama birkaç manevramın sonrasında kavonuzu bedenim olmadan hareket ettiremeyeceğimi anlamıştım.
Ne ya-pa-cak-tım?

GAYS IN HIGH SCHOOL OF CHAOSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin