Bölüm 3: Dün ve Yarın

114 5 1
                                    

Kısık bir şekilde açık olan gözleri ile tavana bakıyordu Furkan yüzbaşı. Gördüğü beton değildi, uçuşan ufak kar taneleri tavandan içeri giriyordu. Hafifçe parlayan güneşi farketti göğün en üstünde. Etrafına bakındı ve harabe tavanı çökmüş bir binanın içinde, sağında Mehmet'in uyuduğunu farketti. Yattığı yerden doğruldu. Akşam sağlam olan pencereden çevreye baktı. Gördüğü bombaların yağmış olduğu neredeyse sağlam binanın kalmadığı hayalet bir kasabaydı. Şaşkınlığı yüzünden okunan Furkan yüzbaşı binanın çatırdama sesi ile arkasına döndü. Mehmet'in uyuduğu yerin üzerindeki tavan kırılarak çökmek üzere olduğunu farketti. Hızlı bir hamle ile Mehmet'i çekerek, yıkıntının Mehmet'in üzerine değilde yere çarpmasını sağlamıştı. Olanlardan habersiz olan Mehmet yarım açık olan gözleri ile Furkan yüzbaşına bakıyordu.

Peki akşam burda yaşayan tüm o insanlar nereye kaybolmuştu. En garip olanı ise onlar neydi. Hangi aleme ait varlıklardı.

Yarısı sağlam olan ve belkide Mehmet'in yaralanmasına sebep olacak binadan çıkmışlardı. Harabe evlerin arasında şaşkınlıkları her hallerinden okunuyordu. Mehmet etrafına baktıktan sonra, onaylanmayı ve mantıklı bir açıklama olması için yüzbaşına bakıyordu. Görünen o ki bu insanlar onlara yardım etmiş ve daha sonrada gözden kaybolmuşlardı.

Eskiden kasaba meydanı olarak bildikleri yere geldiler, yarısı yıkılmış olan süs havuzunun kenarına oturdular. Kar taneleri ince ince süzülen melekleri andırırcasına süs havuzunun hafif meyilli olan kısmını dolduruyordu. Sessizliğin hüküm sürdüğü bu diyarı, bir daha gözlemleyen Mehmet komutanına döndü ve sessizliği bozdu.

-23 Mart 2035 benim 18. Yaş günümdü komutanım dedi. Bizler savaşın içinde büyümüş çoçuklarız. 18 yaşını dolduran herkes cepheye çağırıldı. 4 yıl sizinle sırt sırta cephe 11 ve 12 de savaştık. Milyonlarca kez ölümden döndük. Neler oluyor komutanım. Geçmişi hatırlamakta zorlanıyorum. Arada rüyalarımı geçmişim olarak görüyorum. Rüyada yaşadığım kasabada burası gibiydi. Tabi hayat vardı. Daha sonrası malum acaba orası da burası gibi olmuş mudur? Yaşadığım ev, arkadaşlarım ve ailem neredeler acaba?

Diyerek yıkılmış binaların arasından gözüken denize baktı. Yine sessizliğe gömülü verdi harabe kasaba.

Daha sağlam görünen bir evin önünde durdular. Geceyi burda geçirebilirlerdi. Ateş için topladıkları odunları evin şömine için ayrılmış kısmına doğru yakmak için koydular. Akşam yemeği için kalan kumanyalarından iki tane çıkartıp ateşe bıraktılar. Fırtına karanlık bastırdıkça daha da şiddetlenmeye başlıyordu. İçmek için erittikleri karları bir yandan mataralarına koyuyorlardı. Furkan yüzbaşı Mehmet'e baktı ve sözlerine başladı.

-Savaş başladığında askeri liseden teğmen olarak mezun olmuş ve ilk görev yerlerimize atanacaktık. Savaş başladı. Eksikliklerden dolayı mezun olan herkes yüz başı olarak başladı. 5 yıl Rusya'nın Suriye sınırındaki üssündeydik. Daha savaşa Türkiye katılmamıştı. Savaşın kıvılcımları her ne şekilde bizlere de sıçramıştı. Dünya ayağa kalkmış ve alt üst olmuşçasına taraflar seçip birbiri ile savaşıyordu. 4 bir yandan cepheler açılmaya başlamıştı ülkede. Bizleri piyon gibi ateşin içine atıyorlardı. Doğu sınırının güvenliği sağlanamamıştı. Düşman Hatay'dan yukarı Trabzon'a kadar çizgi şeklinde toprakları ele geçirmişti. Bu şehirlerdeki, kasabalardaki ve köylerdeki şavaşa bilen herkes bizlerle saf tutuyordu. Ölen cesetler tepeler dağlar oluşturuyordu. Her nedense bir süre hiçbir mermi ve uçak bombası toprağa düşmedi. Sonra beni Batı cephesi yani 11 ve 12 ye aldılar.

Dedi ve ateşe daldı yüzbaşı.

Hatırlamıyordu. Onda da daha sonrası yoktu. Geçmişi hayal ve dışardaki soğuk fırtına gibiydi.

Kar tanelerinin ve fırtınanın yaptığı müzik eşliğinde, tavanda ateşin ışığının yaptığı dansı izledikten sonra, ölen arkadaşı Ahmet'in sürekli dediği gibi;

-Hiç bir şey olmazsa yarın olur.

Diyerek gözlerini kapattı Mehmet ve uykuya daldı. Yüzbaşı;

-Dünümüz yok belki ama yarınımız var.

Diyerek yatacağı yere yöneldi.

Kıyameti Gördüm- Yeni DünyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin