-Sağlık durumuz çok iyi yüzbaşı. Her şey yolunda gözüküyor.
Dedi Doktor Yuliya.
-Bu acımasız dünya bunu gerektiriyor.
Diye, karşılık geldi Yüzbaşı Furkan'dan. Sedyeye oturmuş doktorun son tahliller için kan almasını izliyordu. Narin bir dokunuş ile iğnenin vücuda girmesiyle kan tüpe basınç ile doluyordu. Yüzbaşı doktorun boynundaki parıltıya odaklanmıştı. Bir kolye asılıydı. Dikkatlice baktı ve yusufçuk olduğu anlaşılıyordu. Doktor Yuliya yüzbaşının ilgisini çeken objeyi farketmişti. Önce yüzbaşına baktı, sonra boynunda asılı olan kolyeye.
-Yusufçuk
Yüzbaşı gözlerini kaçırdı ve odanın en ücra köşesine bakmaya başladı. Doktor Yuliya bir yandan iğneyi ve kan dolu tüpü çıkartırken bir yandan da kolyesi hakkında açıklama yapıyordu.
-Savaştan önce yaşadığım toplumda yusufçuk sinekleri sulak olan bölgelerde çok oldukları için halkım onlara su perisi derdi.
Tüpleri ve elindeki iğneyi masaya bırakmıştı. Masaya oturdu ve anlatmaya devam etti.
-Ayrıca ebedi hayatla bağlantılı olduklarını bize ordan haberler getirdiğine inanılırdı.
Furkan yüzbaşı hikayenin tanıdık geldiğini anımsar gibiydi. Doktora doğru ilerledi.
-Ne güzel bir anlamı varmış, bu dönemde de yaşıyorlar mı acaba?
Sakin yüzü bir anda durgunlaştı ve sözlerine devam etti.
-Bu hikaye bana da çok tanıdık geliyor doktor, ama sanki geçmişime dair çok fazla şey hatırlamama engel olan bir şey var. Geçmişim yokmuş gibi hissediyorum.
Profesör Kemal kapı önünde yüzbaşının sözünü bitirmesini bekliyordu. Kelimeler bittikten sonra orda olduğunu belirtti.
-Savaş sırasında askeri konularda yapmış olduğumuz araştırmalar vardı. Yapılan araştırmaya göre insanları zayıf gösteren geçmişi ve anıları olduğunu farketmiştik. Bu nedenle çalışmalar ile geçmişi silen, onu puslu bir artık okunamayan mühürlü kitaba dönüştürmeyi başarmıştık. Böylelikle askerler artık hatıralarını hatırlayamaz ve duygusal gelgitler yaşayamaz diye düşündük. Bunun için gerçekten üzgünüm ama bunu yapmalıydık.
Dedi profesör Kemal ve Doktora dönerek konuşmasına devam etti.
-Arama kurtarma 5. Ekipten bir mesaj aldık...
17/06/2040
GüneydoğuMerkez durumlar burda pek iyiye gitmiyor, dün gece kaptan Murat'ı kaybettik. Ona ulaşmak için aramaya çıktığımızda ekip üyelerinin ikisi de o ucube Amerikan askerlerine yem oldu. Bölgede onlar ile birlikte olan sivillerinde olduğunu tespit ettik. Ekip geride kalanları olarak yardımınız acil bekliyoruz.
Ekip 5
Koşar adım merdivenlerden iniyorlardı. Hafif kiloları yüzünden geride kalan profesör, doktor ve yüzbaşının hızına yetişemiyordu. Hastane olarak kurulmuş binanın karşısındaki binaya doğru yöneldiler. Onları gören herkes koşuşturmanın neden olduğunu merak edercesine onlara bakıyordu. Üstlerine mont giymemişlerdi, soğuğu hissedince anladılar. Acele ile savunma bölümünün kurulu olduğu binaya varmak istiyorlardı. Kapalı olan kapıyı ittirdi yüzbaşı, doktora müsade ettikten sonra kendi ve daha sonrada profesör ile içeri girdiler. Oval masanın etrafında oturmuş konuşmalarını yapan savunma gurubunu dinlemeye başladılar.
Konu ekip 5 ve diğer ekipler ile alakalıydı. Yaş ortalamasının yüksek olduğu masada, artık tüm arama ve kurtarma ekiplerinin çabalarına son vermesi gerektiği konuşuluyordu. Ekip 5 ve diğer ekiplerin kendi haline bırakılarak kurtulmaları veya daha kötüsü yok olmaları konuşmalar arasında geçiyordu. Onları kaderlerine bırakmak çözümdü tabi ama insanlığa sığmayan bir davranıştı. Doktor sesleri kesti;
-Bunu o insanlara yapamayız. Acımasız bu dünyada daha da acımasız olamayız.
İşte yüzbaşının duymak istediğide buydu. Yaşlılardan biri doktorun sözüne karşılık verdi.
-Onları aramak için daha fazla insan kaybetmek doktor hanım peki bu acımasızlık değil mi? Dışarıdaki tehlikelerin farkında değilsiniz galiba. Arama kurtarma ile sadece oyalanıyoruz.
Yüzbaşı Furkan aniden yaşlı adama ve gruba doğru konuşmaya başladı.
-Birçok kez ölümden döndüm. Dışarıyı çok iyi biliyorum. Geçmişim yok, hem hayatımda çok kıymetli değil. İzniniz ile ben gitmek istiyorum.
Dedi ve onay beklercesine yaşlı adamın gözlerine baktı. Masada oturanlar sessizlik içinde, ona bakıyordu. Doktor Yüzbaşını onlara tanıttı ve hikayesinden bahsetti. Yüzbaşının yaşamış olduğu hikaye onları etkilememişti.
-Tek başına birini göndermek düpedüz aptalıktır.
Diye ses masadaki yaşlılardan birinden yükseldi.
-Ne askerlerimizi kaybettik biz.
Diyede ekledi.
Fısıltılar devam ederken Yüzbaşı Furkan odayı terk etti. Yuliya grubun tutumu karşında çaresiz kalmıştı ve Furkanı takip etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kıyameti Gördüm- Yeni Dünya
FantasíaYıl 2040; 3. dünya savaşı gerçekleşmişti. Bir çok canlı artık yaşamıyordu. Ülkeler tarihten silinmişti. Dünya nüfusu adeta bir arınmaya şahit olmuştu. Dünya acımasız yüzünü göstermişti. Belkide aldığı bu karar insanlığın devam etmesi adına gelişme...