貳貳
22
Her insanın başına gelmezdi. Ah, elbette her insanın başına gelmezdi. Bazen aklından geçenler Jimin'i güldürüyordu. Birine anlatacak olsa delirdiğini söylerlerdi, elbette herkesin başına gelmezdi. Rüyasında gördüğü birini merak etmişti, üstüne... Gece değilken bunları, onu, Jungkook'u düşünmek kaçık hissettirmiyor değildi ama bunu aşmaya çalışıyordu çünkü gerçekti, biliyordu, rüyasında gördüğü bir adamı vardı artık. Yani, gerçekten de vardı. Jimin onu dokunamasa veya göremese de, vardı, gerçekti. Keşke yüzünü nefes aldığı tüm süre boyunca görmek mümkün olsaydı. Göz kapakları bedenen açık olduğu tüm süre boyunca. Keşke içinde bulunduğu gerçeklikte de gerçek olsaydı o. Ne kadar da isterdi.
Her saati bunu düşünmekle geçiyordu. Dalıyordu, insanların sesini duymuyordu, yapması gereken şeyleri unutuyordu, işe gitmeyi bile unutmuştu, ah, muhtemelen çoktan kovulmuştu ama pek umursadığı söylenemezdi. Fark ettiği tüm o şeyden sonra, gördüğü evrenin tamamı hakkında bir fikri olmasa dahi bildiği kadarından sonra sanki asıl kendi hayatından, kendi gerçekliğinden uzaklaşıyordu. Normal bir insanın yapması gereken şeyleri yapamaz hale mi geliyordu? Hiç farkında değildi.
Aklı durağanlaşıyordu. Olan buydu. Çünkü istediği tek bir şey vardı; yeniden gece olması.
Nasıl da uykusu vardı. Belki gece uyusa dahi uykusunda sürekli koşturduğu içindi. Çok korktuğunu biliyordu ama üstünden birkaç saat geçtiğinde ve asıl gerçeğe döndüğünde o kadar da ürkütücü gelmeyen şeyler kendi kendine gülmesini sağlıyordu. Cidden... Kimse inanmazdı ona. Neler yaşamıştı öyle. Hiç rüya gibi hissettirmemişti.
Tehlikeyi hissetmişti ama bunu da unutuyordu. Unutmaması gereken bir şeydi, ama Jimin'in hatırladığı tek şey Jungkook'tu, Jungkook ve beraberinde getirdiği galaksi, uzay, gezegenler... Öpücüğü. Elleri. Gözleri.
Bu yüzden bir an önce yeniden gece olsun istiyordu. Gündüzleri gece olmasını dileyerek geçiyordu, geceleriyse sabah olmamasını dileyerek. Her ne olursa olsun. Ödü kopsa bile yine isterdi. Yine Jungkook'la olmak. Çünkü mümkün olan tek beraberlikleri uykusunda, rüyasındaydı.
Su ve alkol. Biri görünümünden farksız, sıradan, etkisiz. Diğeri ise bağımlılık yapar.
Göz altları mordan maviye dönse, adeta yaşayan bir ölü haline gelse bile bunu farkında olmayacaktı. İnsanlar kendisine onlarca defa iyi olmadığını söyledi ama Jimin umursamadı, o sadece, hep geceyi bekledi. Rüyasında nasıl istese öyle görünürdü. Bedeninin yorgunluğu göze çarpmazdı. Jungkook olurdu. Rüya. Rüya. Rüya. Bunu istiyorum.
Artık uykuya daldıktan sonra rüya gördüğünün farkında olmama gibi bir durumu yoktu. Uyur uyumaz çekiliyordu o evrene. Gerçek ve düşü ayırt edemeyecek kadar birdi ikisi onun için. Başı yastığa konar konmaz ve yorgun göz kapakları kapanır kapanmaz başlıyordu onun için.
Bu, Jimin için iyiydi, çünkü anında görmüştü Jungkook'u.
"Merhaba."
Karanlık olmasına karşın Jimin çok da umursamamıştı ama karşısındaki hayalcinin yüzünde epey endişeli bir ifade vardı. Ona gülümsedi fakat bunun karşılığını alamadı. Jungkook onu omuzlarından tuttu.
"Jimin," Sarışın, adını duyduğunda gülümsemesi büyüdü ama devamında gelen şeyler alnını kırıştırmasına neden oldu. "Gitmen... Gitmen gerek."
"Ne? Neden..." Oysa saatler boyu bu anı bekledim.
"Gitmelisin... Ne olur, ne olur git, bana güven, lütfen... Gitmen gerek,"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UKIYO 網 ʲⁱᵏᵒᵒᵏ
Fanfiction/tamamlandı/ Jeon Jungkook, bir hayalciydi. Gece saat dördü on geçe, insanların yatağına sızar, arkalarında uzanır; saçlarını koklar ve gitmeden önce kulaklarının tam altına ıslak bir öpücük kondururdu. Her gece binlerce yatağa, düşe ve hayale mis...