bu bolümü luuutfen twenty one pilots- cancer ile okuyun. medyada var ama çalma listenizde de olduğunu düşünüyorum 🌟
壹伍
15Jimin asla aklından çıkaramıyordu. Söylediklerini ve derinine işleyen o gözleri.
Onun da söylemesi gereken şeyler vardı. Hele o son dediklerinden sonra... Soruları da vardı elbette.
Üstünde uzunca düşünüp taşınmış, kafa yormuştu, ve vardığı sonuçlar birbirinden de çılgıncaydı. İlki rüyalarında bir... melek... ya da ona benzer bir şey tarafından ziyaret edilmesiydi. Olamaz mıydı? Her ne kadar bunu düşündüğünde yanaklarına bir sıcak bassa da, tanrı onun dünyada geçirdiği tamı tamına 24 senesini izlediğinde göndermiş olamaz mıydı onu? Bu düşünceye kapılmasının en önemli nedeni, ay ışığı altında parıldayan çocuğun adeta bir melek gibi görünmesiydi, melek ya da her neyse, gerçekte var olup olmamaları önemli değildi. İlahi bir sese sahip, gerçek dışı bir yaratık?
Ama sonrasında onu sadece rüyada hissetmeyişi aklına geliyordu. Ya deliriyordu, gerçekten de yaşadığı bunca yıla sabredemiyordu artık beyni ve iyiden iyiye aklını kaçırıyordu, ya da gerçekten gerçek olmayan bir şey ile konuşuyordu. Jungkook ile.
Bir ismi vardı. Jimin düş kuruyor olamazdı. Bir isim, bir isim ve daha fazlası.
O gece hissettiği, aniliğiyle deli gibi korktuğu şeyin o olduğunu biliyordu. Hissetmişti. O çocuğa ait, belki o isme, o gözlere, hatta duyumsamakla duyumsamamak arasında gidip geldiği o mistik kokuya ait bir his vardı, Jimin emindi bundan.
Haftalardır kâbus veya geçmişinden ya da şimdisinden alakasız rüyalar görüyordu. Kendi odasını, ve içeri sızan o esmer çocuğu. Parıldayan ve süzülen, doğaüstü bir varlığı andıran o çocuğu. Anlamlandıramamıştı bu rüyaları uzun zaman, zaten uyandığı beşinci dakikada kayıplara karışmıştı zihninde.
Ama hatırlanıyordu. Unutulan şeyler bir bir hatırlanıyordu.
Neden uykusunda kendini hayran gözlerle izleyen bir adamı gördüğü anlamlandıramadığı bir gecede, yatağına girdi ama uyuyamadı, sadece gözlerini kapattı. Saatler sonra... Hissettiği ürperti, pencere kapalı olmasına ve kavurucu yaz sıcağına rağmen o soğukluk, daha o andan korkutmuştu onu ama ses çıkarmamıştı. O hissin buram buram her yere, tüm odaya yayılmasını an be an beklemiş ve duyumsamıştı.
Ve iki kaşının ortasında nemli dudaklar, ağır mistik koku, ardından heyecanla iç çeken bir beden hissetmişti.
Onu hissettiği ilk geceydi. Ve bir diğerinde devamı gelmişti. Çünkü merak etmişti, delicesine. Heyecanlanmıştı. İstenildiğini hissetmişti. Ve onu beklemişti.
Yine bekliyordu.
Umudunu kestiği hayatında ilk defa başına gelen bir şey, adını dahi koyamadığı, kimsenin koyamayacağı tarzda bir şeydi. Jimin peşinden gidilebileceğini dahi düşünmezdi. Ama duyduklarından sonra, nefes nefese uyandığında aklında el ele tutuşup bir çember oluşturarak dönen o cümlelerden sonra... Ne olursa olsun, Jungkook kim olursa olsun... Hayalcinin içinde yeşerip budaklanan hislerin tohumu Jimin'inkine de sıçramıştı, çoktan.
Gece oldu. Uyudu. Biri arkasından sarıldı.
Rüyasında yine aynı gözlerle karşılaştı. Bu sefer sapma olmadan. Adeta kucağına düştü esmerin. Kalbi delicesine atarken, uyuduğunun ve rüya gördüğünün farkındayken, bir yabancıyla buluştuğunun bilincindeyken... O hissettiği yabancı his gelip de göğüs kafesinde taht kuruyordu, ve o da mayhoş bir iç geçirmeyle izliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UKIYO 網 ʲⁱᵏᵒᵒᵏ
Hayran Kurgu/tamamlandı/ Jeon Jungkook, bir hayalciydi. Gece saat dördü on geçe, insanların yatağına sızar, arkalarında uzanır; saçlarını koklar ve gitmeden önce kulaklarının tam altına ıslak bir öpücük kondururdu. Her gece binlerce yatağa, düşe ve hayale mis...