ve medyadaki şarkı ile okuyabilirsiniz, tammm olarak içerinin dandikliğini yansıtıyor, açıkçası ukiyo ile böyle uyumlu şarkılar az ve çok hoşuma gitti^^壹玖
19
Ayaklarının altındaki yer sarsılıyor gibi hissetmişti. Onlara doğru yaklaşan şey gittikçe büyüyordu ve Jungkook önünü kapattığından, şimdi tam olarak hiçbir şekilde göremiyordu. Bir an için tüm her yer karardı, koridorlar ve duvarlar yok oldu. Ama sadece bir saniye sürdü. Biri ışıkları kapatıp açmış gibiydi. Yeniden karanlık ve ıssız koridorlardaydılar.
Jungkook yerlerini değiştirmeyi denemişti. Oradan çıkmayı, yeniden Jimin'in odasına veya her neresi olursa, başka bir yere gitmeyi. Gelenin ne olduğunu bilmiyordu, ama becerememişti. Göz kırpma süresi boyunca boşlukta asılı kalan bedenleri yeniden oraya düşmüştü. Gidemiyorlardı. Kilometrelerce uzakta görünen ışık topu yaklaşmaya devam ederken beyni zehir gibi çalıştı. Ne yapmalıydı? Ani ziyaretçinin kim olduğunu bilmiyorken nasıl çıkarmalıydı Jimin'i?
"Jimin uyan!"
Jimin bir anda kendisine dönen hayalciye baktı. "Hayır." Başını iki yana salladı, bir şeyler uğulduyordu. "Hayır, Jungkook!"
Sabaha çok vardı. Şimdi uyanamazdı. O şey her neyse, kurtulabilirlerdi, zarar görmezdi sonuçta değil mi? Bunu hayalci kendisi söylemişti.
Jungkook tekrar dudaklarını araladı ama onu ikna etmeye yeterli zamanı yoktu. Çok kararlı görünüyordu, ellerini sıkıca tutan elleri buna birer kanıttı. Ama birkaç saniye sonrasında başlarına ne geleceğini bilmiyorken başka seçeneği yoktu.
Hızla peri çocuğu kavradı. Kolayca havalanmıştı bedeni ve Jungkook tuttuğu gibi kucağına almıştı onu. Anormal bir hızda, koridorlardan birine saptı ve koşmaya başladı. Işınlanmak gibiydi. Oradan çıkamıyordu ama ikisini aradaki mesafe gittikçe azalan ışık topundan uzağa fırlatabilmişti. Yaklaştıkça göz kamaştırıcı ışık yeşil rengine bürünüyordu.
Jungkook nefes nefese Jimin'i bıraktı. Ardından çenesini tuttu ve dudaklarına yapıştı. Elleri, onun bile şaşıracağı kadar cüretkarca kavramıştı kalçalarını. Dakikalar önceki bir tembelleşip bir arzuyla yanan öpücüklerinden farklıydı. Yalnızca haz kokuyordu, bedenini yeniden tuttu ve kendine bastırdı. Ve Jimin işte o zaman büyükçe inlemişti. "Jungkook dur-"
Durmadı. Arkalarında amacı ikisini de yok edip bozguna uğratmakmışçasına fırıldayan ışık varken daha sert öptü, parmakları daha sıkı kavradı. Jimin'in kalbi üç saniye içinde yerle bir oldu. Dördüncüde uyandı.
Ve bu normal bir uyanış değildi.
Yatağında yerinden sıçradı, bedeni bir anda oturur pozisyona geldi. Jungkook tıpkı az önceki rüyada olduğu gibi üstündeydi, elbette göremiyordu. Ve, yalnızca saniyelerini aldı uyanıklığı. Dudaklarının arasından sigara dumanını andıran bir sis çıktı. Ruhu onu terk mi ediyordu?
Biri onu omuzlarından tutup kaldırmış, ardından bırakmışçasına geri düştü bedeni yastığına. Gözleri aralandığı vakit iki parlak yıldız, tıpkı Jungkook'un irislerinde olanlar gibi, çakmak çakmak parladı, ve göz kapakları yeniden kapandı. Kalp masajıyla yerinden fırlayan bir hastayı andırmıştı. Başı yastığa düşer düşmez başka bir rüyaya daldı.
Sanki hiç uyanmamıştı.
Ama aklı, bu kısa bölünmeyle karman çorman olmuştu. Ve irisleri sihirli dumanlarla bezeliydi. Gözlerinin içinde gerçekten de çingene pembesine çalan sisler vardı. Tıpkı... Rüya gördüğünün farkında olmadığı zamanlardaki gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UKIYO 網 ʲⁱᵏᵒᵒᵏ
Hayran Kurgu/tamamlandı/ Jeon Jungkook, bir hayalciydi. Gece saat dördü on geçe, insanların yatağına sızar, arkalarında uzanır; saçlarını koklar ve gitmeden önce kulaklarının tam altına ıslak bir öpücük kondururdu. Her gece binlerce yatağa, düşe ve hayale mis...