0.6 EV?

19.1K 1K 64
                                    

Herkese iyi akşamlar:) Genel bir duyuru paylaştım kendi profilimde ama görmeyenleriniz olmuştur diye bölümle birlikte haberini vermek istedim.

Hem üniversitemin hem de İngilizce kursumun sınavları var kasım ayının ortasında. Maalesef kasım ayı bana güzel gelmedi 😒

Bilenleriniz vardır. Çalışıyorum ve bundan dolayı hem sınavlar hem iş beni bayağı yordu. Bu yüzden buraya ayıracak vaktim hiç yok diyebilirim. Hızlı hızlı saçma bölümler yazıp hikayenin gidişatını bozmak istemiyorum. Çünkü kendimi tam anlamıyla bu kitaba vermek istiyorum. Sadece sınavlarım bitene kadar kısa süreliğine buralarda olmayacağım. Beni anlayışla karşılayacağınızı ve bekleyeceğinizi biliyorum. Tekrar görüşünceye dek kendinize iyi davranın ♥️

"İnsan yaşadığı yerlerde beraber bulunduğu insanlara görünmez ince tellerle bağlanırmış, ayrılık vaktinde bu bağlar gerilmeye, kopan keman telleri gibi acı sesler çıkarmaya başlar, hep birinin gönlümüzden kopup ayrılması bir ayrı sızı uyandırırmış."

- Reşat Nuri Güntekin


İyi okumalar :)

Kulakları çınlarken döndürülmeyi bekleyen kadından bir saniye bile olsun bakışlarını çekmemişti. Kafasının içinde dönüp dolaşan cümle tek bir gerçeği aydınlatmıştı kendisinde.
Bu ilk dans edişleri değildi. Hatırlamadığı kadını ilk kez dansa kaldırışı değildi bu an. Nefes almayı mı unutmuştu yoksa nefes mi alamıyordu? Kadının elini tutan eli yavaşça uzaklaşmış ve boşluğa düşmüştü. Kravatının sıkılığını gevşetmek adına hamlede bulunurken dengesini kaybetmek üzereydi. Müziğin sesini bile duymuyordu çınlayan kulaklarından dolayı. Mekanın ışıkları artık gözlerini ağrıtıyordu. Ayakları geri doğru gittiğinde bedeni dans eden bir çifte çarptı. Özür dilemek isterdi ama başına giren ağrı ve nefessiz kalışı konuşmasını güçleştiriyordu. Sadece elini hafifçe kaldırıp beden diliyle özür diledi. Eli kravatına giderken kendisine bakan endişeli gözleri görmüyordu bile. Bir yandan kravatını çözmeye çalışıyor bir diğer yandan da kendisini dışarıya atmak istiyordu. Bacakları kendisini taşımakta zorlanırken adımlarını yavaşlatmadı. İnsanlara çarpmadan kendisini düğünden dışarıya attığında temiz hava bile işine yaramamıştı. Hâlâ nefes almakta güçlük çekerken tutunmak için bir yer aradı gözleri. Nefesinin kesilmesi, açık alanda süslü kolonlara tutunmasını bile zorlaştırıyordu. Titreyen parmakları gömleğinin düğmesinde oyalanırken koluna bir el değdi. Daha sonra karşısında beliren yüze baktı.

"Harun bey iyi misiniz?" Kadının yüzünü görmesiyle kendisine dokunan eli hissetti ve bedenini olabildiğince kadından uzaklaştırdı. Çünkü kadının dokunuşunu hissettiği an yine netliği olmayan anılar gözlerinin önüne gelmişti. Gözlerini kısıp bulanıklaşan etrafta bakarken kendisine yaklaşan kadını elini kaldırarak durdurdu.

"Yaklaşma!" İyi gelmiyordu bu kadının dokunuşu! Kafasını olumsuzca sallarken çınlayan kulaklarını kapatmamak için büyük bir mücadele verdi. Panik olmuş bir şekilde ismini söylen kadından bakışlarını çekip ellerini kulaklarına götürdü ve gözlerini sıkıca yumup çınlamanın geçmesini bekledi. Rüzgar hafif bir şekilde yüzüne çarptığında nefesi normali dönmeye başlamıştı. Korkuyordu Harun. Yaşadığı bu sarsıntılardan korkuyordu. Kulaklarındaki çınlama uğultuya döndüğünde ellerini kulaklarından çekti ve yüzüne götürdü. Nefesini dışarıya verip yüzünü ovalarken ağladığının farkında değildi. Sessiz akıttığı gözyaşları dudaklarını ıslattığında fark etti ağladığını.

"Su ister misiniz? İyi gelebilir...için lütfen." Elinin tersiyle yanaklarını ıslatan yaşları silip kadına doğru döndü. Ufak pet şişeyi kendisine doğru uzatan kadının elinden şişeyi alırken kadının titreyen parmaklarını gördü. Pet şişenin kapağını açarken bakışları kadının yüzünü buldu. Korku dolu endişe kadının yüzüne yerleşmişti. Kocaman kahvelikleriyle kendisini izleyen kadına bakarken kaşlarını çattı.

Mazi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin