1.0 KESİT

19.2K 749 54
                                    


Herkes iyi mi? Çok geçmiş olsun bütün herkese...çok kötü bir süreç, can kayıplarınız için baş sağlığı diliyorum ♥️🙏🏼

İyi okumalar :)

Elindeki anahtarın soğuk yüzeyi avucunun ısısıyla bütünleştiğinde aklını kurcalayan soruların hepsini bir kenara attı. Kendi kendisine ne kadar soru sorarsa sorsun cevaplarını alamıyordu zaten.

"Anahtarım niye sende?" Bu belki de cevabını alabileceği tek sorusuydu. İlhan'ın dürüstlüğüne güveni tamdı ama gizli birlikteliği bildiği halde söylememesi güvenini kırmıştı. İlhan'ın bakışları içeriye kaydığında Harun hızlıca elindeki anahtarı saklamak için avucunu sıktı. Küçük anahtar avucunun içinde görünmüyordu artık.

"Harun beni eve bırakabilir misin aşkım?" Duygu'nun tiz sesini duyduğu gibi arkasına dönmüş ve yalandan yüzüne bir gülümseme yerleştirmişti.

"Bende şimdi İlhan'a, seni eve bırakmasını söylüyordum. Midemi bozmuşum karışık yedim galiba." Harun, yalan gülümsemesi gibi yine aynı yalanlıkla yüzünü buruşturdu. Duygu'nun endişeli bir şekilde kendisine doğru gelmesiyle Harun ilk defa yapmadığı bir hareketi yaptı. Ayakları geriye doğru gitti. Resmen kadından uzaklaşmak için yapmıştı bunu. Yaptığı hareketi idrak ettiği an kalbi bas bas bağırıyordu.

'Sevdiğin kadın değil o.'

Kalbi bunu söylerken son birkaç gündür etrafından duydukları da etkiliyordu aslında kendisini. Yalandan buruşturduğu yüzü şimdi tedirgin bir hale bürünmüştü.

"Doktora gidelim mi? İyi misin?" Duygu bir anne edasıyla ateşini ölçmeye çalıştığında gülmemek için dişlerini sıkan İlhan'ın çıkardığı sesleri duydu. Bakışlarını kapıda kıpkırmızı kesilen adama çevirdi. Mide bozukluğuyla ateşin ne alakası vardı değil mi!?

"Ateşin de yok aslında..." Duygu çok ciddi görünüyordu. Harun bakışlarını İlhan'dan çekip karşısındaki kadına çevirdi. İnanamayarak kaşlarını kaldırmayı da unutmadı.

"Hadi ya! Çok şükür...dinlensem geçer o zaman. İyi geceler sana." Harun hızlıca kadının elini kavrayıp üstüne bir öpücük bıraktı. Gayet centilmence bir davranıştı. Sarılmak ya da diğer türlü öpmek istemiyordu. En doğru olanı buydu. Daha doğrusu en mantıklı hareket bu olurdu.

"Tamam hayatım iyice dinlen. Görüşürüz..." Duygu güzelce gülümseyip İlhan'ın yanından geçerken Harun kaş göz işareti yaparak İlhan'a gerekli talimatı vermişti. İlhan anladığını belli ederek kafasını sallamış ve gitmekte olan kadının arkasından ilerlemişti.

Harun daha fazla ikilinin arkasından bakmayıp odasının bulunduğu üst kata çıkmak için harekete geçti. Kapıyı kapatıp adımlarını merdivenlere doğru yönlendirirken göz ucuyla salona bakmayı ihmal etmemişti. Annesi yakın gözlüklerini takmış elindeki tabletten bir şeylere bakarken Nehir kanepeye kurulmuş yaptığı keki yiyordu. Ortalık güvenli olduğuna göre gönül rahatlığıyla çıkabilirdi merdivenleri. Sessiz olmaya dikkat ederken heyecan bedenini sarmıştı. Ne diye heyacan yapıyordu onu da bilmiyordu. Üst kata ulaştığında derin bir nefes aldı. Üç oda bulunan katın değişen duvar tabloları dikkati çekti ilk önce. Ayrıca duvar boyası da değişmişti. Ortak lavabonun önünden geçerken duvardaki tabloları inceleme devam etti. Sanattan anlamadığından bunları kendisinin almadığı bariz belliydi. Annesinin işi olmalıydı. Avucunun içindeki anahtarla oynamayı kesip odasının kapısında durdu ve anahtarı vakit kaybetmeden deliğe soktu. Tek bir çevirmeyle açılmayan kapının anahtarını bir kez daha çevirdi. Açılan kilit sesini duymak bile tüylerini diken diken etmişti.

Araladığı kapıdan içeriye girerken karanlık odaya yine de göz attı. Çok bir şey göremiyordu ama bu bakınmasına engel olmamıştı. Eli alışık olduğu şekilde lambanın düğmesine gitti. Duvarda omuz hizasında olan düğmeye bastığı gibi oda aydınlanmıştı. Ortada olan yatağının kusursuz toplanılmış hali hâlâ derli toplu olduğunun kanıtıydı. Kendisiyle gurur duyarken dolabının açık olan kapağını kapatmak için harekete geçti. Hâlâ eskisi gibiydi. Hiçbir eşyası değişmemişti. Odasını hatırladığı gibi bulmak biraz olsun keyiflendirmişti. Dolabın kapağına yaklaştığı an şeffaf cam kapaklı dolap ışıklarla aydınlandı. Harun bir iki adım gerilirken aniden yanan ışıktan dolayı korkmuştu. Sensörlü olan giysi dolabının bu özelliği yeniydi işte. Daha önce böyle bir ışık taktırdığını hatırlamıyordu. Işıktan korktuğunu idrak ettiğinde gülmeye başladı.

Kim ışıktan korkardı ki? Harun korkmuştu ama...
Dolabın kapağını kapatmak için uzandığında ceketlerinin arasında bulunan şalı fark etti. İpeksi şal kendisine ait değildi. Onca erkek kıyafetinin arasında bu şalın olması görüntüyü bozmuyordu. Koyu renk ceketlerin görüntüsüne renk katmıştı. Askılıktaki ceketini itekleyip şalı aldı ve alır almaz burnuna götürdü. Bu kokuyu hatırlıyordu! Daha öncede bu kokuyu fark etmişti. Şalı bir kez daha koklayıp parmaklarının arasında kayıp gitmemesi için sıkıca tuttu. Kadının kokusu şalın her yerindeydi. Harun kaşlarını çata çata kokuyu daha çok içine çekip gözlerini kapattı.

"Mine..." diye fısıldadığının farkında değildi. Kadının ismi dudaklarından dökülürken hâlâ gözleri kapalıydı. Kadının en sonki hali geldi aklına. Ev haliyle kırgın bakışlarıyla...

İlk başta savunmasız olan kadının sonrasında kendisine nasıl kafa tuttuğunu hatırlayınca istem dışı dudakları kıvrıldı. Sinirlenen kadını nasıl yumuşatacağını iyi bilirdi aslında ama o sıra aklından geçenleri yapması imkansızdı.
Kadının üstünde kurduğu fanteziler ile kendisine geldi ve elindeki şalı geri yerine koydu. Neler düşünüyordu böyle!

Dolabının kapağını kapatıp odanın içinde döndü. Dikkatini çeken hiçbir şey yoktu. Birkaç tane resim vardı ama bunlar sadece kendi resimleri ya da ailesiyle olan resimlerdi. Ne umutlarla girdiği odasından hayalkırıklığıyla ayrılacaktı. Yatağın üstüne oturup komodinin üstünde olan başka bir anahtarı fark etti. Bu nerenin anahtarıydı? Odasında bulunan lavabo dışında ekstra başka bir kapı yoktu. Gizli kasası olabilir miydi? Kasa işleriyle de uğraşmazdı ki! Anahtarı alıp geri ayağa kalktı. Bir iki kere kendi etrafında dönüp odaya tekrardan göz attı. Görünürde bir şey yoktu. Delirmek üzere olduğunu hissettiği sırada aklına çekmeceler geldi. Belki onların içinde bir kutusu olabilirdi. Yatağının her iki yanındaki komodinin çekmecelerine bakmak için harekete geçerken içinden dualar ediyordu. Bir şey bulmak için dualar ediyordu.

Sağ taraftaki komodinin çekmecesini açtı ilk önce. Birkaç tane kartvizit dışında bir şey yoktu. Yatağın diğer tarafında bulunan komodine ilerleyip çekmeceği açıp karıştırdığında dolma kalemden akan mürekkep eline bulaşmıştı. Sessizce ettiği küfürün ardından mürekkebi silmek için bir bez bakındı. Peçete yoktu çekmecesinde. Aynı küfürleri ederek banyoya gitmek aklına biraz geç gelmişti. Çekmecenin kapağını elinin tersiyle itekleyip banyoya doğru ilerledi. Yatağının tam karşısında kapısı kapalı olan banyonun ışığını açıp ardından mürekkep bulaşmamış olan eliyle kapının kulbunu çevirdi ama açamadı. Kilitli olan kapıya birkaç kez daha güç uyguladı. Resmen aklı kendisine oyun oynuyordu. İdrak edişleri biraz geç kalıyordu. Elindeki anahtarı lavabo kapısının kilidine koydu. Lavabo için de kilit taktırması ne kadar normaldi? Bu yaptığına inanamayarak kilidi çevirdi ve kapıyı açtı. Ellerini yıkayıp arayışa devam etmesi gerekliydi. Kapıyı açtığı gibi mürekkepli elini havaya kaldırdı. Aptal kalemi atmalıydı bir an önce! Kapıyı aralayıp bedenini içeriye atarken karşısına çıkan kocaman panoya ve çalışma masasıyla dondu kaldı. Burası lavabosu değildi. Şaşkınlık bedenini sararken ayakları kendiliğinden ilerledi. Panoya takılmış olan resimler ile kaşlarını ne kadar çatabiliyorsa çatmıştı. Babasının resimleri dışında kadının da resimleri vardı. Farklı mekanlarda, sokakta, apartmanın yanında...

Neden kadını ve babasını takip ettirmişti?

Mazi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin