0.9 KESİT

19.6K 850 78
                                    


iyi okumalar ♥️

Yemek masasındaki herkesin üstünde gerginlik ve cevapsız sorular vardı bir tek Eylem dışında. Genç kadın afiyetle hazırlanan her şeyin tadına bakmış ve keyifle karnını doyurmuştu. Yanında oturan Ömer'in bile durgunluğunu fark etmemişti doyma hazzından dolayı. Emek verilen yemeklerin keyfini ve hakkını vermek varken neden kafasını dertlerle boğardı ki insan?
Ömer ise yemeğinden sadece birkaç kaşık almıştı o da ayıp olmasın diye. İştahsızlığı sabah olduğu gibi akşam da varlığını sürdürmüş aklı zaten türlü türlü düşüncelere mahkûm olmuştu. Karşı hizasının çaprazında oturan genç kadına bakmamak için büyük bir mücahedele vermiş ama masada herhangi bir ses çıksa direkt o tarafa bakar olmuştu. Her seferinde bunu yaptığını fark edip kendisine kızarak önüne dönmesi de bir olmuştu. Ergül hanımın açtığı muhabbetleri kulağı duymuyordu. Muhabbete katılmaya çalıştığında cümleler arasında geçen 'Nehir' ismiyle dikkati tekrardan dağılıyor ve dün yaşadığı olaylar gözünün önüne geliyordu. Sabah uyandığında pek bir şey hatırlamamıştı ama gün içerisinde anılar teker teker kafasında canlanmaya başlamıştı. Yaptığı aptalca hareket gözlerinin önüne her gelişinde ettiği küfürlerin haddi hesabı yoktu.
Kendisinden yaşça küçük bir kadına ilk kez yaklaşmıştı. Zaten aylardır hiçbir kadını arzulamamış ve istememişti. Eylem dışında yaşadığı ilişkilerde asla kendisinden küçük biriyle olmamıştı. Kardeşi sayılacak bir kadına yaptıkları yine aklına gelince sıkıntıyla nefesini dışarıya verip gözlerini kapattı.

"Nehir hadi sen şu tatlını getir bakalım. Tüm gün boyunca mutfaktan çıkmadı." Ergül kıkırdayıp hem Eylem'e hem de Duygu'ya baktı. Çünkü masada kendisine eşlik eden tek kişi bu iki kadındı. Ne masada oturan Harun'un konuşmaya mecali vardı ne de Ömer'in.

Ömer, duyduğu isimle birlikte bakışlarını hızlıca masadan kalkıp mutfağa doğru giden kadına çevirdi. Fırsat bu fırsattı. Eylem'in kulağına eğilip lavaboya gideceğini söyledikten sonra aynı şekilde masadan kalktı ve mutfağa doğru ilerledi. Yemek masasında oturanların mutfak hizasını görmediğini bildiğinden rahattı. Gömleğinin yaka düğmesini açıp derin bir nefes alıp verdi. Dün düzgün konuşamadığı kadınla şimdi her şeyi tatlıya bağlayacaktı. Mutfağın girişine adım attığı an gördüğü manzarayla nutku tutuldu. Nehir, hazırladığı ıslak çikolata kaplı kekin tadına bakarken gözlerini kapatmış ve zevk alarak lokmasını çiğnemeye koyulmuştu. Tezgaha eğilen kadının mutluluğu her halinden belli oluyordu. Son lokmayı da çiğneyip parmaklarında arta kalan çikolataları yalayan kadının hareketiyle neye uğradığını şaşırmıştı adam. İşaret parmağıyla baş parmağını temizleyen kadının yerinde olmayı istiyordu. Kendisi seve seve temizleyebilirdi çikolatalı parmakları.
Düşündüğü uygunsuz fikirleri beyni idrak ettiği an kaşlarını çatıp ellerini yumruk yaptı. İçeride sevgilisi varken düşündüğü şeylerin hiçbir mantığı ve uygunluğu olamazdı. Boğazını temizleyip mutfağa giriş yaptı. Geldiğini fark eden kadının mahçup bir şekilde doğrulmasını ve hızlıca parmaklarını lavaboda yıkayışını izledi.

"Bir şey mi istemiştin?" Kendisiyle gayet normal bir şekilde konuşan kadının yıkadığı ellerini, bezle kurulamasını bitirip kendisine doğru dönmesiyle kafasını olumsuzca salladı.

"Özür dilemek istiyorum." Dünkü davranışından dolayı özür dilemek istiyordu. O saatte kadını tek başına gönderdiği için özür dilemek yetersizdi ama elinden başka bir şey gelmiyordu.

"Neden özür dilediğini anlamadım." Nehir gülümsemeye çalışıp tatlı tabaklarını üst raflardan almaya yeltendiğinde Ömer yardım edip etmeme arasında gidip geliyordu. Yardım ederse kadına yakın olacaktı ve bunu istemiyordu.

"Dün seni tek başına bırakmamalıydım. Aradım seni birkaç kez ama açmadın..." Ömer neredeyse 3 kere aramıştı kadını. Telefon numarasını İlhan'dan almıştı. Gece aslında kadının sesini duysaydı rahat bir uyku çekebilirdi.

"Arayan sen miydin? Sabah gördüm ama tanımadığım numara olunca ger dönüş yapmadım. Ayrıca motorla gelmiştim zaten." Nehir uzanamadığı tabaklar için sandalye çekmiş ve düşmeyeceğinden emin olduktan sonra üstüne çıkmıştı. Kişi sayısına göre tabakları alıp eğildi ve tezgaha bıraktı.

"Düşeceksin!" Ömer öne atılmıştı sandalyeyi tutup dengesini sağlamlaştırmak için ama kadın çoktan tabakları indirmiş ve sandalyeden de inmişti.
Aldığı sandalyeyi geri yerine bırakan kadının umursamazlığı biraz olsun canını sıkmıştı.

"Özür dilemesi gereken kişi benim aslında." Nehir sandalyeyi bırakıp adamın karşısına geçti. Sesini alçaltıp dudağının içini kemirirken güçlü görünmek istiyordu.

"Sevgilinin olduğunu bilmiyordum. Bilseydim eğer asla seni öpmezdim. Anlık bir durumdu...sen de sarhoştun." Fısıldayan kadının titreyen sesini duyamamıştı adam.

"Yaşanmamış gibi yapmak en doğrusu o zaman. Sonuçta sen Harun'un kardeşi sayılırsın. Onun en kıymetlisisin. Seni kırmayı ve incitmeyi hiç istemem. Benim de kıymetlim sayılırsın." Ömer resmen kardeşimsin demek istemiş ama bunu üstü kapalı söylemişti. Nehir neden şaşırıyordu ki? Daha önce de duymuştu adamın ağzından kız kardeş olayını. Omzunu sıkan ve sıvazlayan adamın gülen yüzüne yumruğunu geçirmemek için kendisiyle büyük bir kavgaya girmişti kadın. Adamın gözünde küçük görünmek istemiyordu. Sevgilisi olabilirdi ama adamın gözünde kız çocuğu gibi görünmek hoşuna gitmiyordu. Hiçbir şey söylemeyip kafasını sallayıp aynı şekilde gülümsemeye çalıştı. Bakışlarını adamdan kaçırıp tezgaha koyduğu tabakları aldı ve adama doğru uzattı.

"Bunları içeri götürür müsün? Tatlıyı alıp geliyorum."

Ömer, Nehir'in uzattığı tatlı tabaklarını alıp gönül rahatlığıyla mutfaktan ayrılıp salona doğru giderken arkasından gelen kadının yaptığı tatlıyı yemek için sabırsızlanıyordu. Zaten doğru düzgün yemek yememişti en azından karnını tatlıyla doyurabilirdi.

"Tatlıya yer açsana Harun." Ergül hanım oğluna seslenip masada yer açmasını belli ederken Eylem gülümseyen Ömer'in yüzüne baktı. Gün boyu içten içe sıkıntıyla cebelleşen adamı gülerken görmek kendisini de keyiflendirmişti.

"Ömer ağabeyden zor kurtardım tatlıyı." Nehir'in şakayla karışık sataşması herkesi güldürürken Ömer'in gülümsemesi duyduklarıyla solup gitmişti. Nehir tatlı tepsisini yemek masasına bırakırken Ömer güç bela masaya gelmiş ve tabakları kadına uzatmıştı. Tabakları elinden alan kadın kendisine bakmayıp keyifli bir şekilde masadaki muhabbete ortak olurken Ömer'in kulaklarında sadece ağabey kelimesi çınlayıp duruyordu. Ayakta öylece dikilirken masada oturan Eylem'in bakışlarını da fark edememişti. Ancak Eylem saniye saniye her bir olayı yakalamış ve az çok bir şeylerin farkına varmıştı.

Mazi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin