Kırgınlık...

4.2K 390 32
                                    


Ne zaman imkansızı seversen,
İşte o zaman gerçek seversin.

         Özdemir Asaf





Sabah çok zor açmıştı gözlerini Zelal. Sabahın ilk ışıklarına kadar Azad'dan gelecek bir haber beklemiş, bedeni daha fazla dayanamayarak uyuya kalmıştı. Uzanarak saate baktığında 9'a geldiğini görmüş, sıkıntıyla nefesini vererek doğrulmuştu.

Odasından çıkarak banyoya gitmiş, yüzünü yıkayarak mutfağa yönelmişti ki Fırat'ın odasından çıkan Hazar'ı görmüş, neden onlarda kaldığına anlam veremeyerek bakmıştı.

" Günaydın lâl. " demişti Hazar esneyerek.

" Gece burada mı kaldın sen? "

" Konuşmadan direk odana gittiğin için söyleyemedim, abim öyle istedi. Aslında sizi konağa götürmeye gelmiştim ama sen uyuyunca kaldı. "

" Azad'ın kendisi nerede peki? Konağa gideceğimizi neden kendisi söylemedi? "

" Orasını bilmiyorum. Hiç öyle kaşlarını çatma, ben elçiyim. " demişti Zelal'in kaşlarını çatması ile kolları açarak havaya kaldırmıştı..

Zelal, cevap vermeyerek başını sallamış, mutfağa gitmekten vazgeçerek odasına gitmişti. Dünden beridir Azad'a ulaşmak için çabalarken, Azad'ın onu yok sayarak kendi başına işler yapması onu fazlasıyla üzmek ile beraber öfkelendirmişti. Âdeta üstünü parçalarcasına değiştirerek odasından çıkmıştı.

" Beni bekle lâl ben de geleceğim seninle. " demişti Hazar Zelal'in çıktığını gördüğünde.

" Sen şirkete kendin git, benim çok işim var.  "

" Şirkete gitmiyorum. Tüm gün seninleyim. İşin bitince de konağa beraber gideriz. "

" Neden benimlesin? "

" Emir büyük yerden, beni bekle hemen geliyorum. "

" O emri verene söyle, bir şey istiyorsa kendisi söylesin. " diyerek portmantodan evrak çantasını alarak çıkmıştı.


************


Azad, Hasip'in çıktığını öğrendikten sonra neredeyse tüm Urfa'ya haber salarak ve bizzat kendisi de onu aramış ama hiçbir yerde bulamamıştı.  Saatlerin gece yarısını gösterdiğinde Fırat'ın kıyısına gitmiş, sabaha kadar düşünmüştü.

Ne konağa giderilmişti, ne de Zelal'in yanına. Duyduğu şeyin öfkesini yanlış kişilere kusmamak, yok yere kalp kırmamak için yalnız kalmayı seçmişti. Ama bu da aklını yitirme noktasına gelmesine yol açmıştı. Sıkıntıyla nefesini vererek gözlerini kapatmıştı ki çalan telefonu ile gözlerini açarak telefonuna bakmış,  Hazar'ın aradığını gördüğünde kaşlarını çatarak hızla aramayı cevaplamış;

" Ne oldu Hazar? Zelal iyi mi? " demişti.

" Sana da günaydın abiciğim. "

" Hazar! "

" Tamam ya. Zelal büroya gitti, benim de onunla gitmemi istemedi. "

" Senin onunla gitmen ya da gitmemen seçenek değildi Hazar! Sana gitmeni söylemiştim. "

" Valla ben gitmek için elimden geleni yaptım ama beni dinlemedi. Ha bir de ; "O emri verene söyle, bir şey istiyorsa kendisi söylesin." dedi. Aramızda kalsın ama baya kızdı. "

Azad, yüzüne yayılan gülümsemeyle başını iki yana sallayarak arabayı çalıştırmıştı. Zelal'in inatçı halleri onu tanıdığından beridir fazlasıyla hoşuna gitmişti.

Serçe Kuşu...✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin