Kalp Ağrısı...

5.8K 529 44
                                    


Aynı günde dört mevsime şahit olmak gibi bir şey bu.
Önce özlüyor, sonra ağlıyor.
Akşamları küsüyor,
Geceleri çok seviyorum.

      Özdemir Asaf






Zelal, duydukları ile ne düşünmesi, ne söylemesi gerektiğini bilmeden iki elini kucağında birleştirerek öylece kardeşine bakmıştı. Kardeşi ondan gitmek istiyordu. Gözünden usulca akan yaşlarla başını eğmişti.

" Abla bir şey söylemeyecek misin? " diyerek ablasının elini tutmuştu Fırat.

Onun içinde kolay olmamıştı bu kararı almak. Ama içindeki o insanlara yük olma fikrini bir türlü aklından atamıyordu. Bir yanı ablasının da orada kalmasını istemese de, ablasının oradan başka bir yerde güvende olamayacağını çok iyi biliyordu.

" Ne söyleyeyim ki Fırat? Sen kararını vermişsin. "

" Böyle yapma abla. Ben o evde boğuluyorum. Okulu yatılı okumam en iyisi. Hem, derslerime daha iyi çalışırım. "

" Derslerine daha iyi çalışmak için beni bırakacaksın yani? "

'' Seni bırakır mıyım? Sen sadece ablam değil, annemsin de. Hem, buradaki sana yokluğumu hissettirmez. " diyerek elini Zelal'in kalbinin üstüne koyarak sıcacık gülümsemişti.

Zelal, anlamayan gözlerle bakmıştı kardeşine. Yüzündeki yaşları silen kardeşinin elinin üstüne elini koymuş;

" Ne demek bu? " demişti titreyen sesi ile.

" Azad ağadan bahsediyorum. Şu bana ayırdığın kalbine kendi için yer bulan sinir bozucu kişi. "

" Ben - "

" Bana açıklama yapmak zorunda değilsin abla. Büyük olan sensin, açılmayı yapacak olan benim. "

" Çok mu belli oluyor? "

" Hem de çok. Özellikle bu sabah herkes iyice emin olmuştur. Sonuçta kaç tane yol Antep üzeri Hilvan'a gider? "

Zelal, yüzüne yayılan gülümsemeyle kardeşine sokularak sıkıca sarılmıştı. İçinde baş gösteren yangın içini kavurmaya başlamıştı bile. Çok zordu hayattaki tek vardığından uzaklaşma düşüncesi. Ama biliyordu ki kardeşini bu düşüncesinden vazgeçirmek çok zordu.

" Ben şimdi okula gidiyorum. Yarın gider kaydımı yaparız. Malum 15 yaşında olunca senin imzan olmadan olmuyor. " demiş, Zelal'in alnını öperek ayağa kalkmıştı, yüzündeki tebessüm ile Fırat. Ardından ablasına göz kırparak; " Akşam görüşürüz. " diyerek çıkışa yürümeye başlamıştı.

" Fırat ben en çok seni seviyorum biliyorsun değil mi? " diyerek ayağa kalkarak kardeşine seslenmişti Zelal.

Fırat, yüzüne iyice yayılan gülümsemeyle arkasını dönerek ablasına bakmış;

" Bu yüzden bu kadar rahatım zaten. " diyerek elini kalbinin üstüne koymuş; " Bu da sonsuza kadar senin. " demişti. Ardından bir kaç saniye ablasının gözlerine bakmış, arkasını dönerek okuldan ayrılmıştı.

Zelal, sıkıntıyla nefesini vererek hâlen içinde ağlamaya çalışan kız çocuğuna zor engel olarak kitaplarını toplamış, derse gitmişti.

Biten son ders ile beraber içindeki acıyla yerinden kalkarak anfiden çıkmıştı. İçi acıyordu. Kardeşinin almış olduğu kararı her ne kadar istemese de kabul etmekten başka çaresi yoktu. Ama yine de ondan ayrı kalmak kalbini parçalara ayrılmasına neden olmuştu.

İçinde girmiş olduğu savaşla okuldan çıktığında Azad'ın kollarını göğsünde bağlayarak beklediğini görmüştü. Yüzünde ne olduğunu anlamlandıramadığı ifadeyle dalgın önüne bakışı nedensizce onu rahatsız etmişti. Aralarındaki mesafeyi kapatarak önüne geldiğinde bile Azad o kadar dalmıştı ki başını kaldırıp bakmamıştı ona. Ne olduğuna anlam veremeyerek elini Azad'ın koluna koymuş;

Serçe Kuşu...✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin