"Bu çok mantıksız. Onu tanımıyorsun bile Jaemin." Renjun her zamanki gibi Jaemin'in davranışlarının ne kadar saçma olduğundan bahsediyordu. Çünkü gerçekten öyleydiler. Sayısız kız ve erkekle flört etmiş ama hiçbirinden hoşlandığını söylememişti Jaemin. İki kere karşılaştığı biri hakkında böyle konuşması gerçekten mantıksızdı.
"Anlayamazsın Renjun. Bu üzerinde mürekkep olan işlenmiş ağaçlara duyduğun sevgiye benzemez. İlk görüşte aşk bu!" Jaemin abartılı bir şekilde el kol hareketleri yapmaya başladı.
"Onlara 'kitap' diyoruz, Jaemin. Gerçi en sevdiği KİTAP Küçük Prens olan ama daha önce hiç kitabını okumamış birinden ne bekliyorum ki?" dedi Renjun. Diğer herkes kahkahasını bastırmaya çalışıyordu.
"Yah! Filmi çok güzeldi ama!" Jaemin somurtarak yanlarından uzaklaştı. Arkadaşları bile onu anlamıyordu, Jaemin'u kendinden başka kim anlayabilirdi ki? Tuvalete gitti ve aynada kendi kendine konuşmaya başladı.
O sırada arkasında bıraktığı arkadaşları onu tamamen boş verip başka konulardan konuşmaya başladı.
"Chenle! Geçen gün Jaemin'le buraya gelen telli çocuk sizin sınıfta değil mi?" Jeno yeni bir konu açmak amacıyla sordu.
"Evet, o Jeongin. Çok sevimli bir çocuk. Bazen soru çözmesine yardım ediyorum." Chenle gülümseyerek açıkladı. Daha sonra kaşlarını çattı. "Sakın ona yürüme hyung! O fazla masum."
Jeno bozuldu. Kollarını kavuşturup arkasına yaslandı. Jisung'un oyununu izlemeye başladı. Daha sonra bir kulaklığını çekti ve fısıldadı.
"Jisung-ah~ senin hoşuna giden birileri yok mu?"
"Seni ilgilendirmez Jeno! Kendi sikik flörtlerinle ilgilensene!" Jisung sinirle ayağa kalktı ve çardaktan çıktı. Mark, Jeno'nun kafasına vurdu.
"Ne var be? Ne dedim ki şimdi?" Jeno affalmıştı. Bu kadar sert bir tepki -ve kafasına bir darbe- almayı beklemiyordu.
"Jisung bu okulun mezunlarından birinden hoşlanıyordu hani? Sırf o okuyor ki bu liseye gelmişti. Ama aralarındaki yaş farkı tahmin ettiğinden daha fazlaymış da Jisung geldi, o gitti. Bunu konuşmuştuk ya Jeno." Mark açıklarken Jeno büyük aydınlanma yaşamıştı.
"Haaaaa! Biz o yüzden onun yanında bu tarz şeylerden konuşunca ağlayacak gibi oluyor! Şimdi anladıım!"
Mark bir kez daha kafasına vurdu. "Bir de Jaemin'e salak diyoruz. Bu ondan da beter." Gülüştüler. Jeno hariç. Renjun kitabını kapatıp ayağa kalktı.
"Ben kütüphaneye gidiyorum. Sonra görüşürüz çocuklar. Chenle, ödevlerini yap. Jeno'ya uyup bütün gün oyun oynama. Ve Donghyuk, bana saçma sapan videolar göndermeyi bırak." Herkese el salladıktan sonra oradan ayrıldı Renjun.
Her seferinde evine 2 otobüs aktarması uzakta olan o kütüphaneye gidiyordu. Renjun başka kütüphanelere tercih ediyordu burayı. Daha sessiz olduğu için değildi. Aslında kütüphanenin içiyle ilgili bir sebep bile değildi. Kütüphane bir basketbol sahasının yakınlarındaydı. Renjun her geldiğinde yarım saat ya da kırk dakika ders çalışıp sahaya giderdi. Gözlüğünü temizler ve dünyanın en hoş insanının basketbol oynamasını, nazik bir şekilde arkadaşlarına su ikram etmesini, onlarla durağa yürüyüp binene kadar yanlarında beklemesini, daha sonra evine doğru yavaş adımlarla yürümesini izlerdi. Chan sahaya fazlasıyla yakın oturuyordu. Bazen biraz oynadıktan sonra evine gidip duş alıyor ve geri dönüp küçük çocuklara koçluk yapıyordu.
Renjun onun iyi niyetine, daima gülümseyen yüzüne aşıktı. Fakat onunla konuşmaya çekiniyordu. Ne diyecekti? Merhaba, ben haftalardır seni izliyorum..? Saçma... Bunu yapmasına gerek yoktu. Sadece iyi insanların var olduğunu bilmek bile onu mutlu ediyordu.
Güneşin batmakta olduğunu görünce yavaş yavaş ayaklandı Renjun. Yine planladığından uzun süre seyretmişti Chan'ı. Gülümseyerek küçük bir çocuğa bilerek topunu kaptırışına baktı. Çantasına sarılarak durağa yürüdü. Otobüsünün gelmesini beklerken kitabını okudu. Eve gittiğinde yine Donghyuck'un boş mesajlarını gördü... ve onları görmezden geldi.
Donghyuck bunu yapmasına alışmıştı. Aslında onun görmesi için değil, aradığında daha kolay bulmak için atıyordu bu videoları ona. Genellikle insanın izlerken gülümsemeden duramadığı şirin ya da komik videolardı bunlar. Donghyuck'un en çok ihtiyaç duyduğu şeydi yani. Arkadaş grubu durmadan depresyona giren tiplerden oluşuyordu. Kendine görev edinmişti onları her fırsatta neşelendirmeyi. Bulduğu bir diğer videoyu Renjun'a gönderdiği sırada bir mesaj geldi mutluluk güneşine. Chenle'den geliyordu.
"JENO AZ ÖNCE OYUNDA BENİ ÖLDÜRÜP BÜTÜN İTEMLERİMİ ALDI. SÖZ VERMİŞTİK AMA!" 22:34
Donghyuck gülümseyerek daire kapısına yöneldi. Ceketini alıp üzerine geçirirken ailesine seslendi.
"Chenle'nin bir ödev için bana ihtiyacı var anne! Hemen dönerim!"
Kapıyı ardından kapatıp mızmız Chenle'yi neşelendirmek için iki blok ötedeki apartmana gitti. Saat kaç olduğunu önemli değildi. Arkadaşları ona ihtiyaç duyduğunda ne olursa olsun yanlarında olurdu.
--
normalde her pazartesi demiştim ama haftada iki bölüm atabilirim bence????? pazartesi cuma atacağım. gerçi bugün cumartesi- NEYSE İŞTE PAZARTESİ CUMA BÖLÜM ATACAĞIM HAZIRLIKLI OLUN
AYRICA SHİP/KAOS ÖNERİLERİ BEKLERİM MUAH
ŞİMDİ OKUDUĞUN
endless dream// nct dream x skz
Teen Fiction16 genç nasıl oldu da birdenbire bu kadar karmaşık bir duruma düştü? Fizik sorusu çözerken bile bu kadar zorlanmayan Renjun bunu anlamakta fazlasıyla zorlanıyordu. "Hepiniz bir avuç ergensiniz ve fazla değer veriyorsunuz. Ben kütüphaneye gidiyorum."