Bir sonraki gün Jaemin sanki hala rüyada gibi geziyordu. Yüzünde aptal bir ifadeyle onu görmek için etrafa bakınıyordu. Hyunjin bir gün daha raporluydu ve okulda değildi. Ancak herken onun dünkü buluşmadan haberi olduğunu düşünüyordu. Jaemin ise rüyasından uyanmaya niyetli değildi.
Üçüncü teneffüste çardakta oturuyorlardı. Jaemin kafası güzel biçimde oturağa uzanmış belki de bininci kez ne yaptıklarını anlatıyordu. Chenle bile bıkmıştı aynı şeyi dinlemekten.
"Kes artık. Anladık, güzel vakit geçirdiniz. Sus artık be. Jisung kaçtı senin yüzünden." Jaemin başını kaldırıp baktı. Cidden gitmişti. Renjun da yoktu. Hiç mi gelmemişti buraya sonra Jaemin yüzünden terk mi etmişti ortamı, bilmiyordu. Hiç dikkat etmemişti.
"Ben de Renjun'un yanına kütüphaneye gitmeliyim. Dersimiz serbest çalışma. Siz yine basketbol oynarsınız. Ben orada Renjun'la çalışırım. Gaza getiriyor." Donghyuck ayağa kalkıp yanlarından ayrıldı. Jeno da Jaemin'in bu hallerine sinir olmaya başlamıştı. Eskisi gibi eğlenemiyorlardı. Dilinden düşüremiyordu Felix'i.
"Ben de gidiyorum. Jisung'la takılacağım."
Jeno da kalkınca diğerleri de işleri olduğunu söyleyip onu orada bıraktı. Çardağın çatı kısmına kazınmış yazılara bakıyordu Jaemin. İnsanlar baş harflerini, tanışma ya da çıkmaya başlama tarihlerini kazımışlardı. Gülümsedi ve çardağın her yerindeki bu şirin sevgilileri kafasında hayal etti.
Jeno, Jisung'u bulmak için koridorlarda geziniyordu. Onu Jeongin ve Jeongin'in arkadaşlarıyla takılırken görünce önce sevinse de sonra yüzü düştü. Yanlarına gidemezdi. Onları tanımıyordu ve eğlencelerini bozmak istemiyordu. Ama bu yalnız kaldığı anlamına geliyordu. Sınıfa gidip uyumaya karar verdi. Tam arkasını dönmüştü ki ona seslenildiğini duydu.
"Jeno hyung! Heeeeeeey!" Jeongin ona sesleniyordu. Az önce yanlarında olan arkadaşları gitmişti. Belki de sadece kısa bir konuşma yapmışlardı. Jisung ve Jeongin'in yanına gitti.
"N'aber veletler?" dedi gülümseyerek.
"Bizden bir yaş büyüksün Jeno." Jisung onlara genelde hyung demezdi, arada ağzından kaçtığı olurdu. Jeongin ise tam tersi, büyüklerine karşı fazlasıyla saygılıydı. Jeongin yanında dikilen uzun olanın karnına dirseğini geçirdi.
"Ah- Jeno hyung. Demek istedim." Jisung sinir olmuş şekilde, ters ters baktı küçük olana. Jeno şaşkın Jisung'a bakıyordu. Jeongin'in elini tutup yukarı aşağı salladı.
"Küçük Jisungie'mizi terbiye ettiğin için çok teşekkürler."
Jeongin kahkaha atıyordu. Jisung bir an önce sınıfa gitmek ve bu ortamdan uzaklaşmak istiyordu. Jeno ise küçük kurtarıcılarıyla sohbet etmek.
"Jisung seni çok yoruyorsa özür dilerim onun adına. Biraz uyuz bir tip." Dedi Jeno.
"Jeno-! hyung... Saçma sapan konuşup durma."
Jeongin güldü. "Gayet hoş biri aslında. Ama biraz inatçı. Bana ezberlemem için upuzun bir kelime listesi verdi. Hepsini ezberlediğimden emin olana kadar benimle konuşmadı, biliyor musun?"
"Ne listesi be?" diye meraklı gözlerle Jisung'a döndü.
"İngilizce eşim Jeongin." diye açıkladı. Uzaklara bakıyor ve sırasının şu an ne kadar rahat olduğunu hayal ediyordu.
"Jisung ve ben ingilizce dersinde eş olduk. Ödevleri birlikte yapıyoruz, konuşma pratiği falan yapıyoruz. Onun aksanı çok güzel! Ve bana da çok yardımcı oluyor." Jeongin heyecanlı heyecanlı anlatmaya başlayınca fırsattan istifade yavaşça uzaklaştı oradan Jisung. Onun gidişini gören küçük Jeongin'in yüzü düştü.
"Hyung, Jisung neden böyle biliyor musun?" diye sordu Jeno'ya.
"Bilmiyorum. Onunla tanıştığımızda da böyleydi. Çardağa bir geldik orada oturmuş oyun oynuyor. Öyle arkadaş olduk ama bizden pek haz etmiyor bile olabilir. Arada çok eğleniyoruz. Ama genelde o oyun oynuyor."
İç çekti Jeongin. "Şaşırmadım... Peki, hoşlandığı biri falan var mı?" Sorusunu sorarken biraz utanmış görünüyordu. Jeno afalladı. Jisung'tan hoşlandığı için mi arkadaşı olmaya çalışıyordu yoksa? Bu aklına gelmemişti daha önce.
"Vardı. Bu okula gelme sebebiydi. Nasıl hatırlamıyorum ama birini görüp aşık olmuş, onun için bu okula gelmiş. Sonra da onun mezun olduğunu öğrenmiş. Ne zaman bu mevzulardan konuşsak kalkıp gidiyor."
Jeongin'in gözleri dolmuştu. "Büyük bir hayalkırıklığı yaşamış olmalı... Onun hakkında bir şeyler biliyor musun? Kim? Hangi kulüpteydi? Şu an ne yapıyor?"
"Hayır. Bilsem de ne yapabiliriz ki?" Jeno iç çekti. Sonra ellerini cebine sokup gülümseyerek sordu. "Ee, senin var mı hoşlandığın biri?"
Jeongin ona boş boş baktı. Jeno önüne döndü. "İyi dersler." diyerek sınıfına yürümeye başladı.
O sırada okulun kütüphanesinde, en köşede oturmuş olan Renjun bir şeyler karalamakla meşguldü. Önündeki defteri daha önce kimse açıp okumamıştı, okumamalıydı da. İçinden geçenleri bu deftere yazardı. En mutlu anları, en kötü hissettiği zamanları, okuduğu kitaplardan ilham alarak yazdığı şeyler... Hepsi bu defterin içindeydi. Yani aslında gizli bir hazineydi bu defter.
O an da birdenbire aklına gelen kişi hakkında bir şeyler yazmak istemişti. Kütüphanenin en az uğranan köşesinin, en dipteki masasında oturmuştu. Kulaklıklarını takmış, geçenlerde Chan'ın basketbol oynarken söylediği şarkıyı dinliyordu. Basket attıktan sonra bağıra bağıra söylemeye başlamıştı gülümseyerek. Çok güzel bir gülümsemesi vardı. Renjun sırf onun gülümsemesini görebilmek için geceleri geç yatıyor ve normalde çalışması gereken zamanı onu izleyerek geçiriyordu.
Kütüphanenin her yerinde onu arayan Donghyuck tam da pes etmek üzereyken gördü genci. Neşeli neşeli yanına geldi. Kulaklıkları olduğu için onu duymamıştı belli ki. Yüzünde gülümsemeyle önündeki deftere bir şeyler yazdığını fark etti. Çaktırmadan okumaya çalıştı. Bir iki cümle okuduktan sonra heyecan ve şaşkınlık arası bir tepki verdi. Renjun başını çevirdiğinde hoplayıp duran Donghyuck'u gördü. Korkuyla defteri kapattı ve kulaklıklarını çıkardı. Ayağa kalktı. Fısıldayarak bağırdı sinirle. Bunu yapmaya alışmıştı çünkü arkadaşları -özellikle Chenle- kütüphaneye gelip onu sinirlendiriyordu sık sık.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen?" diye fısıldadı.
Donghyuck zıplamayı kesti. Hala heyecanlıydı, yüzünden okunuyordu. Ellerini onun omuzlarına koydu ve fısıldadı.
"Sen birine aşıksın."
---
evet arkadaşlar artık daha karmaşıklı kaoslara başlıyoruz PEORPEORPWIRPEOPWORPWOPR
uf çok sevdim bu kitabı çok eğlenceli bir sürü karakter var
ŞİMDİ OKUDUĞUN
endless dream// nct dream x skz
Подростковая литература16 genç nasıl oldu da birdenbire bu kadar karmaşık bir duruma düştü? Fizik sorusu çözerken bile bu kadar zorlanmayan Renjun bunu anlamakta fazlasıyla zorlanıyordu. "Hepiniz bir avuç ergensiniz ve fazla değer veriyorsunuz. Ben kütüphaneye gidiyorum."