(gözünüzün yağını yiyem yorum atın)
-3 sene önce-
Felix gözleri korkuyla açmış, sınıfa bakıyordu. Öğretmeni onu tahtaya çıkarıp selam vermesini istemişti. Ancak Felix yıllardır Avustralya'da olmanın getirdiği mükemmel bir İngilizcenin yanında yalnızca evde konuşulduğu kadar Korece biliyordu. Uzun zamandır dili kullanmadığı gibi Seoul'e döndüğü temmuz ayından beri ailesi ve arkadaşlarıyla -telefonda- İngilizce konuşuyordu. Buraya gelmek istemediğinden veya isyanlarda olduğundan değil, İngilizce daha rahat olduğundandı.
"M-merhaba. Ben Felix." Diyerek eğildi sınıfın önünde hafifçe. Hiçbirinin yüzüne bakamıyordu. Gergindi, bir an önce sırasına oturup uyumak istiyordu.
Öğretmen onu düzeltircesine konuştu. "Adın Yongbok ama arkadaşlarının Felix demesini tercih edersin, demek istedin değil mi Yongbok."
Ailesinin bile ara sıra kullanması yüzünden sanki evde kullanılan bir lakap gibi hissettiririyordu Yongbok ismi. Başını sallayıp dediği şeyi onayladı. Daha sonra kısık bir sesle, İngilizce dilinde sordu.
"Şimdi sırama oturabilir miyim Bayan Kim?"
Sırasına döndükten sonra planladığı şeyi yapıp başını sıraya gömdü ve sınıf arkadaşlarının bakışlarından korunmaya çalıştı. Başını yana çevirdiğinde yan tarafında oturan çocukla göz göz geldi. Çocuk nedense ona ilgiyle bakıyordu. Diğer herkes başka şeylerle ilgilenmeye başlamıştı bile. O neden bakıyordu? Felix rahatsız olmuş, başını çevirecekken çocuk defterinden bir parça kağıt kopartıp hızlı hızlı bir şeyler yazdıktan sonra katladı. Öğretmene yakalanmamaya dikkat ederek masasının üzerine koydu. Felix doğruldu, kağıdı alıp sıranın altında açtı.
"Ben Hyunjin. Avustralya'dan mı geldin sahiden?"
Felix kağıt kopartmak istemediği için ona dönüp başını sallamakla yetindi. Hyunjin tekrar not yazıp ona uzattı. Bu kez Felix aldı kağıdı.
"Bana oraları anlatır mısın? Çok merak ediyorum."
Felix tekrar başını salladı. Yüzünde bir gülümseme vardı. Hyunjin son bir kez daha yazdı. Öğretmene yakalanmamaları daha iyi olurdu. Hızlıca masasına bıraktı ve tahtaya bakıp dinliyor gibi yaptı. O sırada açıp okudu Felix notu.
"Öğle yemeğini beraber yemek ister misin?" Daha ilk günden yemeğini beraber yiyeceği biri olmuştu. Sevinçle ona döndü ve başını salladı. Hyunjin de gülümsüyordu.
Öğle tenefüsüne kadar Hyunjin boş boş takılmış, Felix ise bir sürü öğretmenin yanına uğramak zorunda kalmıştı. Hyunjin'e neler anlatacağını düşünmeye başladı. İngilizcesinin iyi olmasını umdu. Anlatacağı şeyleri Korece anlatırken zorlanabilirdi.
Zil çalınca ikili neşeyle kalktı sıralarından. Yemeklerini alıp bahçeye çıktılar ve güzel bir yer bulup oturdular. Hala aralarında bir konuşma geçmemişti. Sessizliği bozmak için tekrar kendini tanıttı Hyunjin.
"Hwang Hyunjin. Memnun oldum yeniden."
"Lee Yongbok, Felix." Korece başladığı konuşmaya İngilizce devam etti. "İngilizce konuşmam senin için sorun olur mu? Daha rahat oluyor. Hem anlatacak çok şeyim var."
Hyunjin sorun olmayacağını, anlamak için elinden geleni yapacağını söyledi. Böylece bir arkadaşlık başlamış oldu.
-günümüz-
"Al bakalım." Elindeki çilekli sütü uzatıp yanına otudu Hyunjin. Kendisine de gazoz almıştı.
"Hyunjin, tanıştığımız günü hatırlıyor musun? Ben oturup sana bir sürü şey anlatmıştım. Haftalar sonra senin aslında söylediklerimi pek de anlamadığını öğrenmiştim." Gülerek pipeti taktı ve bir yudum aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
endless dream// nct dream x skz
Novela Juvenil16 genç nasıl oldu da birdenbire bu kadar karmaşık bir duruma düştü? Fizik sorusu çözerken bile bu kadar zorlanmayan Renjun bunu anlamakta fazlasıyla zorlanıyordu. "Hepiniz bir avuç ergensiniz ve fazla değer veriyorsunuz. Ben kütüphaneye gidiyorum."