14. the one with the other boys

242 42 3
                                    

Sınıf 2'de ders boştu. Öğretmenleri hasta olduğu için okula gelememişti ve ilk ders olduğu için yerini alacak bir öğretmen bulmak imkansızdı. Herkesin boş dersi değerlendirme şekli farklıydı. Çoğu gruplar halinde sohbet ediyor, bazıları uyuyor, bazı yalnız kuşlar telefonlarıyla ilgileniyordu. Bir de aşk kuşları vardı ki sınıfın köşelerini işgal etmiş, birbirlerine şirin şeyler söylüyorlardı. Seungmin onlara iğrenerek bakıyordu. Aynı tiksinmiş bakışlarını bu kez Jaemin'e ve çevresindeki öğrencilere çevirdi. 

Jaemin gülümseyerek onlarla konuşuyordu. Normal arkadaş çevresinin dışında, sınıftaki diğer meraklılar da dibine sokulmuştu. Seungmin, Jaemin'in elindeki ders kitabını fark ettiğinde şaşırdı. Önünde oturan ve uyumakta olan Jisung'u dürterek uyandırdı. Kulağına eğildi ve durabileceği bir sesle fısıldadı. Ki gayet yüksek sesle söylemişti çünkü sınıf fazlasıyla gürültülüydü. 

"Hey, Jaemin'in elindeki ingilizce ders kitabı değil mi? Sayfaları açık ve sanki çalışılmış gibi." 

"Ha? Bilmem." Uzunca esnedi ve saçlarını karıştırdı Jisung. Sonra ayağa kalktı. İyice gerinip uyanmaya çalıştı. Masasına Jaemin'lerin olduğu tarafa dönük halde oturdu, Seungmin'in su şişesini alıp eline biraz su döktü ve yüzüne çarptı. 

"Wow! Şimdi uyandım işte!" Gözlerini kocaman açıp ağzını kelimenin tam anlamıyla 'o' harfine benzetmişti bu tepkiyi verirken. Seungmin ona bakmayı kesti ve yeniden Jaemin'e, yani düşmanlarına bakmaya başladı. 

"Sence Felix için mi çalışıyordur? Felix heyecanlanınca dil ayarı değişip ingilizce oluyormuş. Hyunjin bahsetmişti bir kere." diyerek teorisini ortaya koydu Seungmin.

"Belki de yüksek almak istemiştir. Ders çalışması için illa sevgilisinin Avustralya'dan gelmiş olması lazım?" dedi Jisung. Seungmin başını iki yana sallayarak onunla aynı fikirde olmadığını belirtti.

"Belki... yüksek almak istemiştir çünkü Felix zekilerin sınıfında ve o bir aptal. İnsanlar onun arkasından kötü şeyler söylüyor olmalı. Felix'e layık olmadığı gibi."

"Yani senin yaptığın gibi." dedi Jisung şakayla karışık. Seungmin'in sert bakışlarını görünce gülümsemesi silindi. "Pardon-" 

"Ne konuştuklarını bilmek istiyorum." 

"Yanlarına gidebiliriz?" diye bir fikir ortaya attı Jisung. Başta saçma görünse de üzerine düşününce Seungmin de kabul etti. Yerlerinden kalkıp Jaemin'in çevresindeki insan topluluğunun bir parçası oldular. 

"...yok ya. Bence şu salamlı, kaşarlı, domatesli olan daha güzel. Beyaz peynir de neymiş?!" dedi ve güldü Jaemin. Konuştukları şeyin kantindeki yiyecekler olduğunu fark eden Seungmin hayal kırıklığına uğramıştı. Tam arkasını dönüp gidiyordu ki biri konuyu değiştirdi.

"Bunları geç de biraz Felix'ten bahset. İlk defa birini elde etmek için bu kadar uğraştın ve dayak bile yedin." dedi biri. 

"Aynen! Hyunjin bayağı iyi benzetti seni." dedi öteki gülerek. 

"Şiddet yanlısı değilim, Felix de şiddeti seven biri gibi durmuyordu. Karşılık verseydim ben de gözünde kötü duruma düşerdim." diye açıkladı durumu. Yüzündeki yaralar neredeyse geçmişti, bazıları hafifçe belli oluyordu. Seungmin, onları kapatmak için makyaj yapıp yapmadığını merak etti. Ancak daha çok merak ettiği bir şey vardı ve soru hakkını orada kullandı. 

"Ne yani, Felix'le çıkıyor musunuz şimdi?" Bunu sormasıyla bütün gözler ona döndü. Etrafa yaydığı farklı bir hava vardı. Bakışlarındaki ve sesindeki sertlikten dolayı yalnızca bir cümleyle herkesin dikkati ona yoğunlaşmıştı. Jaemin gergin bir şekilde gülümsedi ona.

"Henüz çıkma teklifi etmedim. Şimdilik takılıyoruz. Aceleye getirmek istemiyorum." İçinden devamını getirdi sözlerinin. Zaten rakibim saf dışı kaldı. Aceleye ne gerek var ki?

"Ah, tabii. Acele etme sakın." Teneffüs zili çalınca Jisung Seungmin'i kolundan tuttu ve oradan uzaklaştırmaya çalıştı. Ancak Seungmin'in bakışları Jaemin'e kilitlenmiş, ayakları ise bulunduğu yere adeta yapışmıştı. Kulağına fısıldayıp ona Hyunjin'in yanına gitmeleri gerektiğini hatırlatınca Seungmin'in vücudu gevşedi. Jisung'u peşine takıp sınıftan çıktı. 

"Hey, peki onlar çıkıyor mu lan?" dedi sınıftan biri. Artık herkesin aklındaki şey buydu. 

Seungmin sınıf 1'e girerken Felix'le karşılaştı. Ona ters bir bakış attı ve içeri girdi, Hyunjin'i üzdüğü için ondan neredeyse nefret ediyordu. Arkasındaki hala uykulu çocuk ise ona gülümseyip el salladı. Felix onların sınıfına gitti, Seungmin ve Jisung ise Hyunjin'in yanına. Zavallı çocuk her zamanki yerinde, başını masaya koymuş duruyordu. Normalde Felix'e ait olan önündeki masada ise başka biri oturmuş, kitap okuyordu. Seungmin onun Jaemin'in arkadaşlarından biri olduğunu fark etti. Jaemin gibi aptal birinin bu sınıftan biriyle arkadaş olabilmiş olması çok tuhaftı.

"Uyan dostum." dedi Seungmin, ellerini cebine sokmuş başında dikilerek. 

Hyunjin yavaşça başını kaldırdı. Gözlerinin altındaki koyu renkli halkalar yine uyumadığını söylüyordu. "Selam Seungmin. Bugün kantine gittiğinizde bana su alır mısınız?" 

"Tabii ki. Başka bir şey ister misin? Kahvaltı için bir şeyler ya da... kahve?" 

"Hayır. Ayrıca bana acıyıp her teneffüs yanıma gelmenize gerek yok. Yakında her şey düzelecek." dedi Hyunjin büyük bir soğukkanlılıkla. 

"Nasıl her şey düzelecek? Kaç yıldır en yakın arkadaşın olan Felix seninle kanlı bıçaklı. Konuşmayı bırak yüzüne bile bakmıyor." 

"İyi ki de bakmıyor. Şu suratıma bir bakar mısın? Sence beni böyle görmesini ister miyim? Gözlerimdeki acıyı ona göstermek için can mı atıyorum sence, hm?" Yutkundu Hyunjin. "Jaemin bir şekilde her şeyi mahvedecek. Böylece Felix bana dönecek. Benim yapabileceğim bir şey kalmadı." 

Seungmin sustu. Bir an önce aralarının bozulması ve Felix'in gerçekten de Hyunjin'e dönmesi için dua etti. Jisung'un da içi parçalanıyordu, ancak Felix'e ve kararlarına saygı duyuyordu. Ayrıca Hyunjin'in biraz da olsa hak ettiğini düşünüyordu.

"Bazıları kaderinden kaçarken, çoğu zaman kaderine ilerler." diye mırıldandı Jisung. 

"Ne?" Seungmin ve Hyunjin yarım saniyelik aynı tepkiyi vermişti. Bakışları da Jisung'a çevrilmişti.

"Bu en sevdiğim filmden bir replik. Yani diyorum ki, Jaemin ve Felix'in  birlikte olmasından korktuğun için yaptığın şeyler onların gerçekten birlikte olmasını sağladı. Yaptığı basit hareketleri büyütmen, defalarca bizim sınıfa gelip onu tehdit etmen, Felix'i bırakması için uyarıp durman, en sonunda da evine gidip onu pataklaman. Felix'i kendinden soğutup ona yaklaştırdın." dedi Jisung. 

Hyunjin şoka uğramıştı. Haklı olabilirdi. Bütün bunlar kendi suçu olabilirdi. Yaptığı onca şeyden sonra her şeyin kendi kendine düzelmesini bekleyemezdi. Başını tekrar masaya koydu ve bunu yapmasıyla zilin çalması bir oldu. Seungmin onun sırtına hafifçe vurup yanında olduğunu belirttikten sonra Jisung ile birlikte sınıftan çıktı. Sonra kısık sesle sordu.

"Kung Fu Panda mıydı?"

"Evet, Kung Fu Panda." dedi Jisung gülümseyerek. 

"En sevdiğin film Arı Filmi sanıyordum." dedi kaşlarını hafifçe çatarak.

"Eh, birinciliği paylaşıyorlar." 

----------

Jisung bir çizgi film manyağı selam

buradan sonra biraz daha skz beylere odaklanmak istiyorum çünkü fark ettim ki hep dream odaklı yazmışım, biraz da bunları görelim değil mi ama ;) 

bu arada bundan sonra bölümler Salı-Cuma

endless dream// nct dream x skzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin