Bölüm 9 - His Koltuğu

1.8K 378 566
                                    

Bu yolda destek görmenin her yazar adayına paha biçilmez bir ilham verdiği su götürmez bir gerçek. Ve ben bu bölümü, desteklerini hiç eksik etmeyen devr-ialem yoldaşıma ithaf ediyorum. İyiki varsın... ♡♡

Keyifli Okumalar... :)

Tesadüf sandığımız şeyler gerçekten tesadüf müydü yoksa başkasının kurduğu planları tesadüf mü sanıyorduk?

Bilinmez...

Ama sorun şuydu ki kader ağlarını her birimiz için ilmek ilmek örerken ben tesadüfün olduğuna inanamazdım. Kaderin cilvesi, birinin nedeni bilinmeyen planları veya yaratıcının imtihanı...

Ne derseniz deyin yazgı buysa sadece yaşıyordunuz.

Ben ise kaderimde nasıl bir rolü olduğunu bilmediğim bu adamın yüzüne kaşlarımı çatmış bakıyordum. Şaşkınlık yerini merak seline bırakırken adam, sorularını sıralamak için benden önce davrandı.

"Senin burda ne işin var?"

Onun bu sert ses tonuna anlam veremezken kaşlarım bir kez daha çatıldı. Elimdeki taş kesesini sıkıp, "Sana ne!" dedim ve arkamda kalan kulübeye doğru ilerledim. Kapıyı çalmak için kaldırdığım kolumun havada asılı kalma sebebi ise başka biri tarafından tutulmasıydı. Tek hamleyle kolumu kurtarıp, kapıyla arama geçen adamdan bir adım uzaklaştım.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun!"

Bana anlamamış gözlerle bakarken cevap verdi.

"Burdan izin olmadan geçemeyeceğini bilmiyor musun?"

"Beni buraya Bilge Büyücü çağırdı ve kesinlikle bir izin gerektiğinden bahsetmedi!"

"Tabi tabi beni de Yüce Edward gönderdi."

Gözlerini devirerek konuşması benimle dalga geçtiğinin en büyük kanıtıydı. Bununla uğraşmayacağım konusunda kendimi ikna ederken bir kez daha kapıyı çalmak için hamle yaptım. Ani bir elektrik akımı bileklerimden bütün vücuduma yayıldığında kendimi yerde buldum. Gözlerim bileklerime kaydığında mavi, ince halkalar olduğunu gördüm. Yüzüme alayla bakan adamın bakışlarını yakaladığımda sinir katsayım son safhasına gelmişti.

"Seni öldürmemem için bana sadece bir neden söyle."

Çehresiyle özdeşleşmiş gibi duran alaylı gülüşü daha da büyürken, "Bileklerinde o kelepçeler varken beni öldürmeyi mi düşünüyorsun." dedi.

"Sen ne kadar da zekisin, aynen öyle düşünüyorum ve yapmama ramak kaldı. Çıkar şu elektrikli şeyleri!"

Yanına kadar sağlam adımlarla yürüdüğüm vakit beni yine durdurup,

"Üzgünüm küçük hanım, Bilge Büyücü gelene değin bu kelepçeleri taşımak zorundasınız." dedi.

"Bunlar kelepçeden çok bileziğe benziyor. Seni her türlü boğabilirim. Bence ben daha fazla sinirlenmeden sen şunları çıkar!"

"O kelepçeler güçlerini engellemek için zaten cadı. Biraz daha konuşursan gerçeği gibi birleştirip, ters kelepçe takmaktan da memnun olacağımı bilmeni isterim."

"Ben zaten güçlerimi kullanamıyorum ve sen benden korkup kelepçeliyorsun öyle mi!"

"İyi ya işte değişen bir şey olmamış. Ne diye sızlanıyorsun?"

Ruh elementinin beni ucubeye çevirmesi yetmezmiş gibi bir de elektrik akımına tutulmuştum. Şerbetliler aşkına bunlar beni ne sanıyordu! Bilge Büyücü ile görüştüğüm vakit bana hemen birkaç numara göstermesini isteyecektim. Elin elinde oyuncak olmuştum. Bu alem bana göre değildi. Az evvel oturduğum kayaya gidip tekrar kuruldum. Suyun ahenkli dansına dalıp gitmişken ellerim istemsizce boynuma gitti. Boşluk hissi beni sarıp sarmalarken kolyemin artık olmadığı kafama dank etmiş oldu. Derin bir iç çekip geride beni izleyen adama seslendim.

Mᴜ̈ʜᴜ̈ʀʟᴜ̈ʟᴇʀ (Aʏꜱᴀʀ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin