Bölüm 16 - Söylenen Ağaç Ruhları

1.3K 288 20
                                    

°• Gamsız sandığım vicdanım, tokat gibi yüzüme indiğinde; karanlık girdapta yalpalamaya başladım.

Umutsuzluk iki yakamdan tutmuş, cehennemi arzulatırken; sonsuzlukla mühürlenen umut kırıntıları birer cemre olarak düştü üzerime. •°

Eylem'in cevap arayan dalgın bakışları, içinde girdiği muhakemeyi ayan beyan ortaya seriyordu. Benim yüreğim ise serin sularda yaşananlara, duyulmayan efganlar savuruyordu. Yüreğimden katre katre akan hüzün dudaklarımdan titrek bir nefes olarak düşüyordu.

Derin bir nefesi ciğerlerime doldurup, içine girdiğim buhrandan kurtulmak adına masadaki kadehten bir yudum aldım. Parlak, bordo renkli sıvı damağımda ekşi-tatlı karışımı bir tat bırakırken, bir yudum daha alıp ağzımda gezdirmeye başladım. Eylem sonunda girdiği transtan çıkıp konuşmaya başladığında dikkatimi ona verdim.

"Sen safkan bir cadısın ve ağaç ruhlarıyla konuşabiliyorsun. Doğru mu anlamışım?"

Onu başımla onaylayıp kadehten bir yudum daha aldım. Aldığım lezzet paha biçilmezdi. Yutkunduktan sonra gelen ferahlık ile göz kapaklarım istemsizce düştü. Dikkatimin yalnızca içtiğim sıvıda olduğunu fark eden Eylem Melanie, elimdeki kadehi masaya bırakıp boş kalan avucuma kendi elini bıraktı.

"Ne hissettiğini söylemek ister misin?"

"Karışık, çok karışık...
Bir yandan hüzün ve pişmanlık,
Öte yandan bir arınmışlık, bir ferahlık."

"İçinde girdiğin savaşın sonucu bunlar Diane. Duygularına savaş açmayı bırakmalısın. Prangalar vurduğunu sandığın o duygular, gün gelince prangalarından kurtulup patlak verecek. Kendine bunu yapma."

"Elimde değil. Bu diyara geldiğimizden beri hissiyatımın ayarı şaşmış durumda. Olanlar karşısında duygularımı dışa vurmak yapabileceğim bir şey değilmiş gibi geliyor. İçimde tutmak istemediğimden mütevellit akmasına izin verdiğim tek his kızgınlık. Bir nebze de olsa rahatlatıyor ama şu sıralar sorguluyor, sık sık geçmişe gidip duruyorum. Çoğu zaman oradan dönemiyorum..."

"Sorgulamanı geçmişte değil yaşadığın an da yapsan seni bu kadar yormaz. Dünü toprağa gömemez isen yarınlar çiçek açar mı sarmaşık ruhlum..."

Gözlerimi kırpıştırıp, Eylem'in sıkı sıkı tuttuğu ellerimi çektim ve ona sarıldım. Sarf ettiği sözler, bana bu sabah yaşananları sindirebilmem için sağlam bir adım attırmıştı. Sarılışıma aynı samimiyet ve sıcaklıkla karşılık aldığımda varlığına bir kez daha şükrettim. Benim en güzel iyiki'm idi.

Islak saçlarımdan akan damlalar, Eylem'in pelerininde kendince şekiller oluşturmaya başlamışken geri çekilip, eski konumuma döndüm. Eylem, omzuna umursamaz bir bakış atıp ayağa kalktı. Az sonra elinde başka bir havlu ile döndüğünde saçlarımın iyice çitileneceğine emin oldum. Asi saç tellerim bugün kurulanmamakta ısrar ederken Eylem'in inadına maruz kalmış, eski yoluk ama kuru haline geri dönmüştü.

Eylem, saçlarıma gururla bakıp, yüzünde zafer kazanmış bir edayla bana döndü. Ben ise onun bu haline alaylı bir gülüş atıp, kucağımda duran pelerinin timsah figürlü broşunu parmaklarımın arasından geçirerek bir ritim tutturmuştum. Broşun üzerinde üç farklı renkte taş bulunuyor, gözalıcı şekilde parlıyordu. Aynı etkiye Eylem de kapılmış olmalı ki Damien'in pelerinini eline alıp bir süre inceledikten sonra sordu.

"Bu assolist kostümü kimin?"

"Eğitmenim Damien'in. Namı diğer izbandut kılıklı."

"Sana eğitim mi veriyor?"

Mᴜ̈ʜᴜ̈ʀʟᴜ̈ʟᴇʀ (Aʏꜱᴀʀ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin