20. Bölüm- Son

169 12 17
                                    

Her hikaye insanı farklı dünyalara misafir eder; kapısını açar, sizi mutlu eder, hüzünlendirir, belki kızdırır ama nihayet gönlümüzde bir duygu ile uğurlar. Bazen bir çay içerken aklımıza gelir, bazen hiç görmeden okuduğumuz o kasabalara yolumuz düşünce anımsarız..

Bugüne dek hikayeyi okuyan ve bu dünyaya misafir olan herkese sevgi ve minnetle, uğurlar olsun.. ❤️

Hatırlatma Özeti:
Her şey tam yoluna girmişken, bahar gelip dallar çiçeklenmişken bir anda hazan vurur. İrem evleniyordur ve hayat onu en mutlu gününde bile Fırat'a ile sınıyordur.

**
Kendini yere yığılmış çocuğun yanına atan İrem getirilen makasla önce kendi gelinliğinin eteğini kesti, rahat ve seri hareket edebilmeliydi. Başındaki duvağı söküp kenara fırlattı. Müstakbel eşinin tek günahı olan ve orjinalini beraber devlete teslim ettikleri binlerce yıllık altın yaprak tokanın replikası saçlarından fırlayıp sandalyenin ayaklarının ucuna fırladı. İki eli var gücüyle ritmik olarak çocuğun göğsüne bastırıyordu ve bir yandan sayıp, bir yandan direktifler yağdırıyordu.

"Ambulansı arayın, hemen! Ali sen şu camı aç, sağlık görevlileri gelene kadar içeriye kimseyi almayın! Koray sen bir bahane bul ve Hayal olanları görmeden götür hemen, bu korkuyu kalbi kaldırmayabilir. Ateş sakın Leyla'ya bir şey deme, erken doğuma sebep olur. Onu eve bırak ve hastaneye gel sonra!"

"Abimi bırakmam!" diye korkudan ağlıyordu Ateş. Beyaz gömleğinin yakalarını açmıştı ve damadın arkadaşı olduğunu temsil eden ufak çiçek ceketinin cebinden kaymış sallanıyordu.

"Kes şu ağlamayı!"

İrem göğsünü açtığı çocuğa iki yumuruğunu üst üste koymuş kalp masajı yapıyordu, böyle bitmeyecekti. Asla bu şekilde gitmesine izin vermeyecekti. Daha bir saat evvel Fırat koridorda onu gelinlikle gördüğünde birbirlerine sarılmışlardı ve Fırat hüngür hüngür ağlamaya başlamıştı. İrem onu ikinci kez ağlarken görüyordu; annesi öldüğünde ve o an.. İrem evlenirken. Öyle ki "benden kurtulduğun için ne kadar sevindiğini bu kadar belli etmemelisin." diye dalga bile geçmişti İrem. Kendini toparlayan ve gözlerini silip gülümseyen Fırat ise çok mutlu olmasını istediğini, tanıdığı en dürüst adam ile evlendiğini ve çok şanslı olduğunu, berbat iki sevgili olduklarını ama buna rağmen onun için çok değerli olduğunu, birçok konuda kendini hala affedemediğini ve hataları için özür dilediğini söylemişti. İrem ise aşık olduğu için özür dilemesini istemediğini söylemişti. Çok eskiden o da aşık olmuştu, aşk için kimse kimseden özür dilemeyecekti.

Esma Sultan Yalısındaki beş yüz davetli nikahın ardından başlayan müzikle çoktan eğlenceye başlamış, aralarından bir kaçı gelin damadın nerede olduğunu merak ederek fısıldaşmalara geçmişti. Nikah sonrası ortaya çıkmamışlardı. Nihayet kalabalığın içinde aşık suratı ile görünen Koray, yuvarlak masalardan birinde oturmuş kızının tokasını düzeltmeye çalışan ve loş ışığın altında sapsarı saçları ile güneş gibi parlayan Hayal'in yanına giderken onu salondan uzaklaştıracak bir bahane düşüne dursun, İrem ter içinde kalp masajına devam ediyordu.. Kapının önünde başını duvara vuran Ateş "Sakın ölme, sakın ölme, bana bunu sakın yapma abi!" diye ağlayarak sayıklıyordu.

"Esas bu gece düğünümü mahvedersen mezarına bile gelmem, duyuyor musun beni!" diye seslendi İrem can hıraş kalp masajına devam ederken. Çocuk baygındı. "Hadi Fırat, az daha dayan, kalbin emin ellerde.."

20. Bölüm

Sirenleri çalan ambulanstan indirilir indirilmez bir sedye üzerinde hastane koridorunda kaybolan Fırat'ın ardından bakan İrem için şimdi üzülme vaktiydi, duvara tutundu ve boş olan bir hasta odasına kendini attı. Ayakkabılarını eline aldı, ayaklarını sürüye sürüye odanın içindeki köşelere konuşlanış dört yataktan en yakın olanına oturdu ve artık tutamadığı gözyaşlarına engel olmadan sessizce ağlamaya başladı. Omuzları titriyordu.

Nefesini TutmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin