Hatırlatma Özeti:
5 yıl geçmiştir.
Fırat ve Ateş'in babası, yaptıklarına kefareten oğlunun çağrısı ile kirli avukat Metin Arlı'yı öldürmüş, Hayal'in babası ise öldürülen bebeğin gömülü olduğu yeri itiraf ederek suçu kabul etmiş ve her ikisi de hapse girmiştir. Hem Hayal için, hem de Fırat için artık yüklerinden sıyrılmış bir hayat başlamıştır ve yaptıklarından sebep Fırat ile bir ilişkiye razı gelemeyen, ama kızını kimliğinde nüfusuna alan Fırat'tan da aşkından sebep uzak kalamayan ikili için evlilikle özgürlük arasında bir ilişki süregelmiştir. Leyla babasının mektuplarının ona değil, hiç bilmediği bir üvey kardeşine yazıldığını öğrendiğinden beri Ateş için aldığı karardan daha fazla pişman olmaktadır. Leyla'nın ondan ayrılmak istemesi ile Ateş Rusya'ya gitmiş, kendine yeni bir hayat kurmuştur. İpek ile evlenmek üzere olan Sinan arkadaşının yanına gittiğinde, Ateş'in iki yıllık bir ilişkide kurduğu düzeni görünce şaşıracak, bunu Leyla'nın öğrenmesi ile de Leyla'nın pişmanlığı bambaşka bir boyuta evrilecektir..
***
"Tatia da Ateş'in kız arkadaşı, ya ipek böceğim bu adamın iki yıldır sevgilisi varmış düşünebiliyor musun? Kızla birlikte yaşıyor üstelik ve bir kere bile bahsetmedi deli çocuk!" İpek'in gözleri yanında hıçkırıklara boğulan Leyla'ya kayınca durumu anladı Sinan, ağzı açık kalmış ve kilometrelerce mesafenin arasına sanki ölüm çökmüş gibi birden buz kesmişti.
"Kapatsak iyi olacak Sinan." dedi İpek.
Elinde telefona bakakalan Sinan'a yüzünde geniş bir gülümseme ve yanında elini sıkı sıkı tutarak yürüdüğü Tatiana ile yaklaşan Ateş "Hayırdır kardeşim, bir günde bu kadar mı özledin? Şuna bak telefonu kapatır kapatmaz yüzün değişti." deyince, çocuğun sevgilisini özlediğini düşünen sarışın Tatiana'a da tüm sevgisi ile iki arkadaşa baktı ve yanında olduğuna kendi dilinde şükür ederek kollarını Ateş'in boynuna doladı. Kürk şapkasıyla örtülü başı Ateş'in omzuna yaslı, masmavi gözler ve sıcak bir tebessümle dilini anlamadığı Sinan'a bakıyordu
"Leyla da oradaymış." dediği an Ateş, Rusya'dan daha soğuktu artık.
18. BÖLÜM
İstanbul'un gece hayatının en hızlı aktığı boğaz kıyısında, ışıkları sokağı rengarenk boyayan clublardan birinden yer ayırtan İrem arabasını ona doğru koşan valeye vermek için park ederken arka koltukta sürekli ağlayan Leyla ve gözlerini silerek onu teselli etmeye çalışan Hayal'i dinliyordu. Hayal'in sözleri her zaman uzun ve ağdalı olduğundan -ya da kızla iyi bir başlangıç yapmayıp üzerine sevgilisi kaptırması ile kendini yenilmiş hissettiğinden- bu boş tesellilerden sıkılmaya başlamıştı. Arabayı durdurunca el frenini çekip arkasını döndü ve yüzü gözü ağlamaktan şişen kıza baktı. "Kendine gel Leyla, ben seni güçlü bir kız olarak tanıdım. Şu an istediği olmayınca arka koltukta sürekli ağlayan şımarık çocuklar gibisin."
Kapalı pencerelerin ardından gümbür gümbür müzik sesi duyuluyordu ama içerisi bir ölü matemi gibi sessiz ve kasvetliydi. Hülya Teyze'leri Leyla'nın ağladığını fark etmesin diye kızı evden apar topar çıkarttıklarından ne makyajı, ne kıyafeti, ne de spor ayakkabıları geceye uygundu, zaten en son umursayacağı şey de buydu. Hayal'in hızlıca giydirdiği içini dolduramadığı göğüslerinden sebep yakaları sakil duran, üst üste pasta kreması gibi katlı siyah tüllerden mini elbisesi, salık dağınık saçlarından kaçışıp tek tük ıslak yanaklarına yapışan tutamları ve elinde parçalanmış peçetesi ile ağlayıp duruyordu, gözleri ve burnu kıpkırmızıydı.
Hıçkırıklarının arasından "Özür dilerim." dediğini anlayabildi İrem, camda anahtarı teslim etmesini bekleyen valeye eli ile 5 dakika diye işaret etti. Adam bir şeylerin ters gittiğini hissettiğinden olsa gerek pek üstlerinde durmadan diğer araca geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefesini Tutmak
Genel KurguFırat ve Ateş, kayıp kız kardeşlerini bulmak için çocukluklarını harcadıkları yolda sona yaklaşmışlardı; eğer Fırat'ın tüm planlarını öfkesine hakim olamayan fevri kardeşi Ateş bozmasaydı.. Şimdi Ateş bir katil, Fırat onu saklamaya çalışan bir ağabe...