Hatırlatma Özeti: Ateş Hayal 'i alıp İstanbul'a getirmiştir. Geride kalan Fırat köşeye sıkışmış, hem Koray, hem Cemal'e karşı kendini savunmuş ve İrem'in babasına karşı tek başına savaş açmıştır. Üstelik bu savaştan Ateş'i korumak için Leyla'ya Ateş'in gittiğini söyleyip kardeşinin ağzından ve
gizlice aldığı telefonu üzerinden bir mesaj atmış ve telefonu da denize atarak ulaşmasını engellemiştir.*
Çocuğun öylesine laflarını kesen kız "Ateş ben Fırat'ı çok merak ediyorum, babam delirmiştir şimdi! Bir şekilde haber almamız gerek." dedi endişesiyle. Çok korkuyordu.
"O istediğinde bize ulaşır, beklemek zorundayız." derken dirseklerini masaya koymuş ağrıyan şakaklarını ovalıyordu çocuk. Canı hiçbir şey yemek istememiş, geceden beri ağzına tek lokma koymadığından açlığı migrenini tetiklemişti. Zorla açtığı gözleri ile makarna tabağına baktı. "Benim Leyla'yı aramam gerek, allah kahretsin ki numarayı yeni aldığım için hatırlamıyorum. Telefonumda kayıtlıydı. Sen annesinin numarasını hatırlıyor musun?"
"Hayır." diye mırıldanan Hayal çok daha önemli bir durum içindeyken önceliğin Leyla olmasından rahatsızdı. "Buluruz Ateş, biraz keyfimiz yerine gelsin önce.. Leyla zaten yorgundur şimdi, sınavdan çıktı.." diyerek konuyu dağıtmaya çalıştı. "Hadi tatsana!"
"Yemek yemeyeceğim, sen burada kal. Benim gidip önce Leyla'yı aramam sonra da annemi görmem gerek."
"Ben de seninle gelmek istiyorum."
"Sen tek başına kalıp seçimlerinin sonuçlarını düşün bence."
"Hala bana kızgınsın.."
"Bencilsin Hayal, bir kere bile Leyla'yı düşünmemene şaşırmıyorum artık."
"Şu an başımıza ne geleceğini bilmeden parasız pulsuz İstanbul'da tek başıma olan benim Ateş, Leyla ise sınavına girdi ve annesinin yanında. Bana haksızlık yapmıyor musun?"
Ateş daha cümlesini bitirmesini beklemeden çekip gitmiş, kapıyı da üzerine kilitleyip onu bu ufacık evde tek başına bırakmıştı. Cümlesi dilinde kaldı adeta. Mutfağın penceresinden uğraştığı makarnanın tek kaşık tadına bile bakmayan çocuğun hızlı adımlarla sokağın köşesini dönüşünü büyük bir hayal kırıklığı ile izledi Hayal.. "Balım ne şanslısın! Keşke Fırat da beni şu kadar düşünse.." diye kendi kendine mırıldandı..
13.Bölüm
Nerdeyse bir ay sonra, başına gelen ve kendi başını soktuğu bunca belanın ertesinde nihayet annesine gelebilen Ateş ağlamak üzere olmasına rağmen gülümsemeye çalışıyor, kadının ellerinin arasındaki buz gibi ellerini öperek ona iyi olduğunu hissettimek istiyordu. Annenizin öleceğini bilip, o henüz yaşarken öldüğünde ne yapacağınızı düşünmeye başladığınız anlar vardır; iki tarafında ortasında kocaman ölüm gerçeğinin olduğu anlar. Mesela artık hayallerinizde anneniz yoktur, acısı vardır. Çocuğunuzu kucağınıza aldığınızı hayal ederken annenizin fotoğrafına bakıp ağladığınızı görürsünüz, düğününüze annenizi hatırlayan insanların yaşlı gözleri eşlik eder, mezarını nereye kazacağınızı planlarsınız ve tüm bunları anneciğinizin hasta gözlerine bakarken düşünürsünüz. Öyle bir çaresizlikle ağzına bağladığı maskeden bile o ölüm soğukluğunu hissedebiliyordu Ateş. Daha fenası, o maske yüzünden gözleri daha belirgindi ve gözler yalan konusunda kendini en açık eden yerdi. Hasta kadın dökülmüş saçlarını örten eşarbı, güçlü durmaya çalışan yorgun bakışları, takılı serumlardan ve takatsizlikten pek hareket ettiremediği bedeni ile kliniğin yatağında öylece yatıyor, oğlunun anlattıklarını onu son kez izlediğini varsayan bir hüzünle dudaklarında tutmakta zorlandığı tebessümünde direterek dinliyordu. Hala üç yaşında gibi ağabeyini şikayet edişini, uydurduğu yalandan hikayelerini, her yalan söyleyişinde gözlerini kaçırışını, saçmalamalarını.. Kadın sadece tebessüm ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefesini Tutmak
General FictionFırat ve Ateş, kayıp kız kardeşlerini bulmak için çocukluklarını harcadıkları yolda sona yaklaşmışlardı; eğer Fırat'ın tüm planlarını öfkesine hakim olamayan fevri kardeşi Ateş bozmasaydı.. Şimdi Ateş bir katil, Fırat onu saklamaya çalışan bir ağabe...