14.Bölüm

116 15 26
                                    

Hatırlatma Özeti: Fırat ile yeni bir hayat için babasını dahi terk eden Hayal, bebekliğinde olduğu kalp naklinin donörünün Fırat'ın yıllardır aradığı kardeşi olduğunu anlamış ve bu acı gerçeği Fırat'a söylemek zorunda kalmıştır. Genç adam ise bu gerçeği öğrenmesinin hemen ardından annesinin öldüğünün de haberini alınca derin bir acı ve intikam hissine gömülmüştür. İrem'in göğsünde ağlayan ve ona iğrenir gibi dokunamayan Fırat'ın yaşadığı acı keder ve hesaplaşma güdüsü ile onu asla sevemeyeceğini kabullenen genç kız, peşinden onu bulmaya gelen Koray'dan onu götürmesini istemiştir. Zayıf ve daha da hastadır. Geride kalan Fırat kızın gittiğinin farkına varamayacak kadar ailesine karşı intikam hissi ve acı içindedir.
Tüm bunlardan önce ağabeyinin bu bitmek bilmeyen intikam hissine ters düşen ve annesinin ölmeden evvel ki "kardeşinizi aramayı bırakın" vasiyetine uymak isteyen Ateş, ağabeyinin Leyla'ya söylediği yalanları da öğrenerek tüm işbirliğini bitirip evi terk etmiştir.. Ve aradan geçen iki yıl, Ateş için Leyla'yı arayarak geçmiş, nihayetinde Ateş Leyla'nın adresine ulaşmıştır..

**

Bir değişiklik yapalım istedim, bu bölümü bu şarkıyı dinleyerek yazmıştım. İsterseniz siz de onunla okuyabilirsiniz. :)

Şakır şakır yağmur yağan bir İstanbul sokağının köşesinde inen Ateş, bir türlü trafikten ilerleyemeyen taksiciye işim acil diyerek attığı paranın üstünü bile almadan kendini yola atmış, duran araçların arasından hızlı ve seri adımlarla sıyrılıp bir verandanın altına geçmişti. İçi heyecandan oyulmuş gibi, sürekli sıktığı ve birbirine gıcırdattığı dişleri ağrı içindeydi. Kafasına paraşüt gibi tuttuğu montu ile peşin sıra koşturan Sinan "İki dakika beklesen sucuk gibi olmayacaktık!" diye söylene söylene yanına vardı, ıslanan ve 2 aylık bursu ile ancak üçüncü el alabildiği ve gözü gibi baktığı kol saatini siliyordu. "Şu gayrimenkulüme bir şey olursa sorarım ikinize de."

"Onu mezarında yanına koyacağım, biliyorsun değil mi?"

"Koy kanka, fosilimin yanında Rolex yazsın."

Arkadaşının her zamanki rahat halleri ile bu sefer kendi gerginliğinden pek eğlenmeyen Ateş önce elindeki notta yazan cafe'nin adına, sonra sokağın tam karşısında aynı isimdeki meşhur kahve zincirlerinden biri olan yere baktı.

"Geldik işte, burası." diye başı ile işaret eden Sinan, arkadaşının soğuktan titrer gibi elleri cebinde ve yağmurdan ıslanmış saçları ile öylece kalakalmasına, onun adına mutlu bir ifade ile sırıtıyordu. Sanki dünyanın en önemli işiymiş de kötü bir şey olsa dünya başına yıkılacakmış gibi, ne büyük sorun etmişti bu çocuk!  "Hadi oğlum, nihayet bulduk! Ne bu şimdi!"

"Ya istemezse beni? Ya onu aramadığımı düşünüp vazgeçti ise, ya başkası varsa?"

Korkakça kalkık kaşları ve yavru kedi gibi ıslanmış suratına sıkı bir fiske vurdu Sinan "Ateş'sin sen, kendine gel!" dedi güçlüce. Çocuğu yakalarından tutup silkeledi. "Aşık olmak ayrı, korkak olmak ayrıdır. Sen değil miydin aylarca bu kız için yapmadığını bırakmayan, Erdek'te kapı kapı gezip gecelerce kumsallarda yatıp sabahlayan? Kız şimdi tam karşında, ne bekliyorsun?"
Çocuk salladıkça madalyonu buz gibi göğsünde titreyen Ateş varlığından güç aldı ve derin bir solukla saçlarını düzeltti önce. "Nasılım?"

Sinan kısık gözleri ile boydan boya süzüp "Benden yakışıklı değilsin ama giderin var.." deyince, arkadaşına sırıtarak gözlerini devirdi ve hızla yolun karşısına yürümeye başladı. Trafikte bekleyen arabaların arasından geçerken arkasına dönmeden "Leyla'nın herhangi bir arkadaşına asılırsan seni gece yastıkla boğarım." diye seslenip yanıt alamayınca pat diye arkasını döndü. "Anladın mı?"

Nefesini TutmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin