Hatırlatma Özeti: Leyla ve Ateş kavuşmuştur ama Leyla'nın olağandışı halleri, zengin bir muhitte, pahalı bir apartmanda yaşıyor olması; üstelik bu zamana dek izine bile rastlamadığı sevgilisiyle aynı şehirde burun buruna yaşıyor oluşundan doğan şüpheleri Ateş'i huzursuz etmektedir. İşin içinden çıkamayan Ateş ağabeyinden yardım istemeye gittiğinde, yıllardır aradıkları kardeşinin organ pazarında kalbi için öldürüldüğünü ve Fırat'ın hala bunu yapanların peşinde olduğunu öğrenir. Artık Ateş de bu geçmişe kayıtsız kalmak istememektedir.
Bu esnada Hayal, Fırat'a gizliden yardım etmek için tanıştığı ünlü avukat Metin Arlı ile Paris'e gitmiş, Leyla'nın düşündüğü masum yardımlar sandığının aksine ağır bedeller getirmiştir. Hayal aylar sonra şehre dönmüştür, hamiledir.*
Hayal gözlerini kapatmış, duymak istemediği şeylerden kaçmaya çalışıyordu. Kendine bu ithamın içine atmak istemiyordu çünkü Metin istiyordu, o kabul ediyordu. O ne isterse, canı ne çekerse, nasıl olmasını isterse öyle oluyordu. Bazen vahşileşiyor, bazen kıza "baba" olmak istiyor, bazen sevip okşuyor, bazen ise..
"Bu konulara girmeyelim." deyip kesip atan Hayal arkadaşına döndü. "Ona muhtacız, bana Fırat'ın kardeşinin doğum belgesini getirecek, senin de peşindeki adamı yakalayacak, söz verdi."
"O adam senden 35 yaş büyük ve evli! Üstelik bir kız evladı var! O bebeğin evrağını bize vereceği falan yok, görüyorum ki kedinin fare ile oynadığı gibi oynamış bizimle!"
"Hayır, o iyi biri."
"Sen aklını mı kaçırdın? Kendine gel Hayal! Seni Paris'e götürdü ve şu haline bak! Ben buna izin vermem! Asla vermeyeceğim!"
"Hepiniz mutlu olacaksınız, daha ne istiyorsun!" diye öfkelenerek bağıran Hayal ağlayarak ayağa kalktı ve krize girip hızlı hızlı solumaya başladı. "Hayatını mahvettiğim herkes; Fırat, Ateş.. Babandan dolayı sen bile!" diye tekrarlarken dayanamayıp dizlerinin üzerine çöktü. Bir hışımla fırlayıp, hızla kızın yanına koşup başını göğsüne bastırdı Leyla, ne yapacağını bilemez bir haldeydi. Nasıl bir oyuna gelmişlerdi? Bu nasıl aklına gelmemişti? Hayal yanında olmasına izin vermediği günlerde kendi derdine düşüp nasıl üstelememişti! Derin bir vicdan azabı ve kollarının tüm kuvveti ile kucağında sarmaladığı ve "Ben yanındayım, bunu beraber atlatacağız. Seni asla yalnız bırakmayacağım." diyerek sakinleştirmeye çalıştığı kız ağlarken "hamileyim." diye mırıldanınca, Leyla koca bir yudum boğazında kalmış gibi nefesini tuttu; gözleri yanmaya, midesi bulanmaya başlamıştı.
16.BÖLÜM
Ateş elindeki basket topunu sıkı sıkı kavramış sektirirken, bütün salonda yankılanan tezahüratları duymuyordu. Önünde karşı takımdan iki kişi vardı, iri gövdeleri ve uzun boyları ile onu engellemek için nefeslerini tutmuş bekliyorlardı. Gözü bu ikilinin çaprazında menzil alan Sinan'a kaydı. Artık oyunun sonlarına gelindiğinden kalbi yorgunluktan küt küt atarken, kan basıncından kulakları zonkluyordu. Sinan var gücü ile kendini göstermeye çalışıyor, rakibe dikkat çekmemek için minik adımlar atarken bakışları ile Ateş'e topu bana at diye haykırıyordu. Onu gördüğünü belli eden, içten içe daha fazla devam etme anlamında ufak bir baş hareketi yaptı, çocuğun sessiz dudakları hadi hadi diye üst üste diretiyordu ama kararlı gözlerini ondan kaçırdı. Esasen elinde topla bekledikçe ıslıklar da yükseliyor, topu bir an elinden çıkarması için koç saha kenarından baskı yapıyor, arkasından ona yakşalan rakip seslerini duyuyor ve bu kısacık anda karar vermek için üzerindeki baskı an ve an artıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefesini Tutmak
General FictionFırat ve Ateş, kayıp kız kardeşlerini bulmak için çocukluklarını harcadıkları yolda sona yaklaşmışlardı; eğer Fırat'ın tüm planlarını öfkesine hakim olamayan fevri kardeşi Ateş bozmasaydı.. Şimdi Ateş bir katil, Fırat onu saklamaya çalışan bir ağabe...